15 Haziran 2017 Perşembe

Kürdistan'ın Bağımsızlığı



Güney Kürdistan yönetimi Bağımsızlık için Referandum kararı aldı. Uzun zamandır böyle bir karar bekleniyordu. Çeşitli sebeplerden dolayı şimdiye kadar bu adım atılmadı, atılamadı. Hepimizin beklediği bu karar önemli olduğu kadar gereğinin yapılması da o kadar mühimdir.

Güney Kürdistan yönetiminin bu kararı açıklandıktan sonra, başta Erdoğan zihniyetli türk yönetimi olmak üzere, bazı çevreler tarafından elleştiriler ve hatta tehditler yağmaya başladı. Öyle görülüyor ki sözkonusu elleştiri ve tehditler salt sözde kalmayacak, bizzat eylemi de olacaktır. Zira Bağımsız Kürdistan, kavram olarak bille birileri için çok tehlikeli ve olmaması gereken bir olgudur.

Türk devletinin Bağımsız Kürdistan’a karşı çıkışına anlam verilebilir, fakat sözde « iyi Kürt » olarak geçinenlerin buna karşı çıkışlarına ne demeli ? Güney Kürdistan yönetiminin Rojava’ya ilişkin yaklaşımı gerekçe gösterilerek tüm Kürt Halkını ilgilendiren Bağımsızlık için Referandum’a karşı çıkmak veya onu küçümsemek Kürt Halkına duşmanlık değil de nedir ? Ben, en yakınım olsa bile, bu Referanduma karşı çıkanı duşman ilan etmekte teredüt etmem. Ortadoğuda en kadim halk olan Kürtlerin neden bağımsızlık hakkı olmasın ? Şimdiye kadar bize bu fırsat verilmedi, şimdi bu fırsat var ise neden kulanılmasın ?

Güney Kürdistan yönetiminin aldığı bu karar doğrudur, dürüst olan Kürtler ve onların dostları bu kararı destekler, desteklemelidir. Kendilerine göre gerekçeler yaratarak sözkonusu karara karşı çıkanlar olsa olsa Kürtlerin çıkarını savunmayanlar ve Kürdistan'ın bir ülke olarak resmi bir statüye kavuşmasını istemeyenlerdir, ki ben bunlara Kürt halkının duşmanları derim. Dolayısıyla her Kürt ve onların dostları ancak sözkonusu referandumun sağlıklı yapılmasını temeni eder, ilgili mercilerden sağlıklı yapılmasını isteyebilir.

Bir Kürt olarak ben şunu hep derim ; Bağımsız Kürdistan olsun da ben onun çöplüğünü bile destekleyenlerdenim. Herşeyden önce ülkemizin bağımsız bir statüsü olsun, geri kalan sorunlarımızı daha sonraki süreçlerde tartışırız, zor da olsa, çetin bir mücadeleyi de gerektirse çözümü yaratabiliriz. Bugün Güney Kürdistan'da tartışılacak ve elleştirilecek çok sorunlar olabilir, vardır da. Fakat hiçbir zaman bunlar Bağımsızlık için Referandum’a bağlanamaz, önünde engel olarak görülemez. Yakalanan bu tarihi fırsat kaçırılırsa bir daha kolay kolay elde edilemez.

Kürtler birinci dünya savaşından bu yana kendi kaderini tayin etmek için dört parçada mücadele veriyor. Adına ne denmiş ise densin, verilen tüm mücadeleler bağımsızlık idealiyle gerçekleşmiştir. Halkı için emek veren her Kürdün hayalinde Bağımsız Kürdistan olmuştur. Şehid düşen her Kürt evladının tek dileği yine Bağımsız Kürdistan olmuştur. Dolayısıyla Kürtlerin bağımsızlığını istemeyenler, onu hazmedemeyenler olsa olsa Erdoğan zihniyetli olabilir.

Bugünlerde birileri ortalıkta çeşitli dedikodular yaparak insanların kafasını bulandırıyorlar. Güney Kürdistan yönetiminin PYD’ye yaklaşımını bahane göstererek Bağımsızlık için Referandum’a karşı çıkanlar özünde Rojava’nın da çıkarına zarar veriyorlar. Bunu yapanlar aslında bilinçli hareket ediyorlar. Dolayısıyla onlar özünde Erdoğan zihniyetiyle birleşmişlerdir. İster kendine ‘Kürdüm’ diyenler olsun, isterse de ‘Kürtlerin dostuyum’ diyenler olsun, bu noktada kafa bulandıranlara dikkat etmek lazım.

Halkımızın yüzyıllık hayali olan Bağımsızlık olsun da sadece bir parçada olsun, onu daha da genişletmek, sistemini demokratikleştirmek ve çağdaş dünya ile bütünleştirmek bizim işimizdir. Zor olacak ama olacak.

Ahmet Gülabi DERE  /  13.06.2017

3 Haziran 2017 Cumartesi

Beyaz Fransızlar ve Seçim

Fransa’da geçen yıl Emennuel Macron'un öncülüğünde kurulan mouvement En Marche bir yıl sonra, yani bu yılın 7 Mayıs seçimlerinden galip çıktı.  Elde ettiği zaferle, Fransa tarihinde en genc Cumhurbaşkanı unvanını da Macron'a kazandırmış oldu. Bu başarıda Macron'un bireysel yeteneğinin özel bir yeri olmakla birlikte, esas olarak Beyaz Fransızların rolü büyük ağır basmıştır. Dolayısıyla 7 Mayıs'tan beri Fransa´da beyazların tam hakimiyeti iktidarda olduğunu söylemek mümkündür. 11 ve 18 Haziran'da yapılacak olan Milletvekili Secimlerinde de La Republique en Marche coğunluğu elde ederse bu hakimiyet perçinlenmiş olur.

Ben şahsen Emannuel Macron'un programını kısmen olumlu görenlerdenim. Birçok konuda pozitif noktaları kapsıyor. Hem Sarkozy ve hemde Hollande dönemlerinin programlarıyla karşılaştırıldığında Fransa’da yaşayan herkes için daha olumlu olduğunu düşünüyorum. Tabii bu yazılı bir program, önemli olan bunun hayata geçirilmesidir. Şimdiye kadar verilen izlenim, kitkeler üzerinde bırakılan intiba olumlu yönde işaretler veriyor.

Macron'un ve kurduğu hükümetin başarı veya başarısızlığını ancak bu yılın sonuna doğru ele alıp analiz etmek mümkün olabilir. Şimdilik daha erken.

Bu yazıda esas olarak dikkat çekmek istediğim nokta şu: La Republique en Marche, yani Emmanuel Macron’un partisi, partisinin genel seçimler için gösterdiği 511 aday arasında yabancı kökenlilerin çok çok az olmasıdır. Listeye bakıldığında Beyaz Fransızların çok göze battığını görüyoruz. Macron'un oluşturduğu hükümet de öyledir, 18 Bakan ve 3 de Devlet Sekreteri arasında sadece iki "yabancı kökenli" bulunuyor. Yani 21 üzerinden 2. Bu oran hem Sarkozy ve hemde Hollande dönemine göre daha azdır.

Gelelim Milletvekili Seçimlerine. Bölge bölge listelere bakıldığında 21 aday üzerinden ancak 1´i "yabancı kökenli"dir. Fransa’nın doğusunda yer alan Bas Rhin seçim bölgesinde gösterilen 9 adayın tamamı Beyaz Fransızlardan oluşuyor. Oysa sözkonu bu bölgede yoğun bir yabancı kökenli kitle yaşıyor. Çoğu da vatandaş olan bu potansiyel içinde nitelikli bireyler de çok. Dolayısıyla Macron’un partisi tarafından gösterilen 9 milletvekili adayından biri "yabancı kökenli", yani Arap, Türk, Kürt, Ermeni veya Avrupalı olan İtalyan, Portekiz veya İspanyol olsaydı ben bu yazıya aynı başlığı atmazdım. Ne yazıkki öyle olmadığı için sözkonusu başlığı atma gereğini duydum. Aynı durum, kısmen, Fransa’nın diğer seçim bölgeleri için de geçerlidir. Yabancı kökenli adaylar çok çok azdır.

Geçen günlerde Strasbourg’da La Republique en Marche Bas Rhin 3. Bölge adayı Bruno Studer ile bir söyleşi yaptım. Avantaj Post'ta okuyabileceğiniz söyleşiyi yaptığım sırada duyduğum iyi şeyler olmadı değil. Özellikle Fransa´da yapılan ayrımcılığa karşı Studer'den iyi sözler duydum. Yine yabancıların daha kolay vatandaş olabilmeleri konusunda da iyi şeyler söyledi. Tabii ki bunlar hayata geçirilse iyidir, yoksa sözde kalırsa hiçbir değeri olmaz.

Umarım Beyaz Fransızlar sözkonusu bu ülkeyi tamamen beyazlaştırma gayreti içerisine girmezler. Avrupa ülkeleri arasında Fransa´nın bir farkı varsa o da ; Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik ilkeleridir. Bu ilkeler ise kaynağını çok renklilikten ve çok kültürlülükten alıyor. Sadece Beyaz Fransızlardan oluşan bir yönetimin bu ilkelere uygun bir pratik sergileyebilir mi ?, bunu süreç gösterecektir.

Ahmet Gülabi DERE  /  30.05.2017