18 Kasım 2017 Cumartesi

Dünya Demokrasi Forumu


8-10 Kasım 2017 günlerinde (üç gün boyunca) Avrupa Konseyi´nde Dünya Demokrasi Forumu yapıldı.

Avrupa Birliği Müesesinin temelinin atıldığı, İnsan Hakları ve Demokrasinin merkezi olarak bilinen Strasbourg’da yapılan bu Forum 2012’den beri her yıl tekrarlanıyor. Avrupa Konseyi ve Strasbourg Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleşen Forumun gündemi, yıl boyunca yapılan çalışmalar sonucu belirleniyor.

7 yıldır düzenlenen sözkonusu Dünya Demokrasi Forumu’nu hep takip ediyorum. Yoğun çalışmalarımdan dolayı bu yıl ancak tartışmaların bir kısmını takip edebildim. Takip ettiğim  tartışmaların çoğu üçüncü dünya ülkelerinin gerçekliğinden uzak olup, daha ziyade Avrupalıları ilgilendiren hususlardan ibaret oldu. Zaten bu forum çerçevesinde yapılan tüm toplantı ve laboratuvar çalışmalarında konuşmacı olarak davet edilenlerin büyük bölümü Avrupalılardan oluşuyordu. Dolayısıyla üzerinde en fazla durulan hususlar yien Avrupa ve Amerika ülkelerinde yaşanan demokrasi alanındaki sıkıntıları oldu.

Bugün dünya genelinde yapılan benzer çalışmaların çoğu Avrupa ve Amerika ile ilgili oluyor. Mesele daha iyi demoktaikleşme olunca ilk akla gelen ülkeler bunlardır maalesef. Bunun anlamı şu ;  demokrasinin geliştirilmesi ve kalıcılaştırılması gereken ülkeler Avrupa ve Amerikadır, dünyanın diğer ülkeleri pek önemli değildir, dolayısıyla tartışmaya da değmez. Bu nedenle, Dünya Demokrasi Forumu Avrupa Konseyi tarafından finanse ediliyor ve düzenleniyor olmasına rağmen bu kuruma üye olan diğer ülkelerin durumu pek gündeme gelmiyor. Nedense sözkonusu diğer ülkelerin sivil toplum kurumları da bu konuda rahat, ses çıkarmıyorlar. Herhalde şunu demek istiyorlar ; bizim içimiz küflenmiş, fazla deşmeye gerek yok. Oysa ki Avrupalılar öyle demiyorlar. Avrupa ülkelerinde demokrasi alanında gelişmeler olsa  bile sivil toplum kurumları yine boş durmuyorlar, ince eleyip sıkı dokuyorlar ki yöneticileri yanlışlık yapmasınlar diye.

Türkiye Avrupa Konseyi üyesi olduğu için oradan da CHP Genel Başkanı konuşmacı olarak davet edilmişti. Ne var ki Kılıçdaroğlu sözkonusu bu Foruma gelmeden önce kendi danışmanlarından yeterince bilgi almamış olmalı ki Türkiye’deki Demokrasi yetersizliklerine değinmedi. Nerede ise AKP’den daha AKP’ci gibi Türkiye ile ilgili konuştu. Oysa Dünya Demokrasi Forumuna katılan her konuşmacı aynı zamanda kendi ülkesindeki yetersizlikleri de elleştiriyor. Bu nedenle de sözkonusu Forumda Türkiye´den pek söz edilmedi.

Türkiye’den sözkonusu bu Foruma katılan pek fazla sivil toplum kurumu da yoktu. Türkiye’den gelen bazı delegeler olsa da onlar toplantılarda söz alıp konuşmak yerine kafeteryalarda şark üsülü sohbetleri tercih ediyorlardı. Oysa ki Türkiye’de hatırı sayılır sivil toplum kurumları vardır, sık sık sokaklara da çıkıp bağırıyorlar. Sözkonusu bu sivil toplum kurumları Dünya Demokrasi Forumu gibi platformlara katılıp aktif olmaları daha faydalı olacaktır. Gelen az sayıda ki kurum temsilcileri de, kafeteryalarda oturup şark üsülü boş sohbetler yapma yerine toplantılarda kendi ülkesindeki antidemokratik uygulamaları dilendirip elleştirmeleri daha faydalı ve hayırlı bir iş olacaktı, ne var ki o da olmadı.

HDP’nin de bu tür platformlarda pek aktif olamadığını söylemek mümkündür. Sadece Ertuğrul Kürkçü gibi yaşlı bir amcanın AB ve AK ile görevli olması yetmiyor, daha güçlü ve dinamik bir ekibin bu kurumlarda çalışması önemlidir.

Bu yıl takip ettiğim konuşmacıların bir kısmı, özellikle sözkonusu Popülizm ve Diktatörlük olunca, sık sık Erdoğan ve Trump ismini birlikte andılar. Türkiye sözcüğünden çok Erdoğan sözcüğü daha fazla konuşmalarda geçmiştir.

Ahmet Gulabi DERE  /  18.11.2017