18 Ocak 2018 Perşembe

Efrîn’e Yönelik Operasyon

Bugünlerde Türkiye Devletinin en üst düzeydeki yetkilileri bağıra bağıra Efrîn’e yönelik bir operasyon yapacaklarını söyliyorlar. Efrîn’e yakın Kuzey Kürdistan bölgelerine askeri sevkiyatlar yoğunlaştırılmış görünüyor, bunu görsel medyada izlemek mümkündür.
Türkiye gündemine bakıldığında Rojava Türkiye için adeta ciddi bir tehlike olarak gösteriliyor. Türkiye’de yayın yapan tüm medya kuruluşları bir ağızdan Erdoğan ve AKP’nin diğer yetkililerinin söylediklerini tekrarlıyorlar. Rojava düşman bir bölge olarak gösterilirken aslında tüm Kürtlere karşı düşmanlık geliştiriliyor. Şimdiye kadar azda olsa ‘demokrat’ olarak gördüğümüz bazı çevreler bakıyoruz ya tamamen susmuş, yada Erdoğan’a yaranmak için elinden geleni yapıyor. Bu durum Türkiye’deki halkların birlikte yaşama perspektifi için ciddi bir yaradır, daha da derinleşiyor.

Kuzey Kürdistanlı bazı Kürtler şimdiye kadar CHP’yi azda olsa ‘demokrat’ olarak görüyorlardı, ancak bugünlerde CHP’nin yaptığı açıklamalara bakıldığında aslında onun da AKP’den farklı olmadığı görülüyor. Bazı CHP’liler Rojava’ya gidip Kürtlere karşı savaşmaya hazır olduklarını bile haykırıyorlar. Bu nedenle CHP’nin gerçek yüzü de artık Kürtler tarafından iyi görülmesi gerek.

Türk TV programlarına baktığımızda bugünlerde AKP içindeki iblis Kürtler bol bol konuşturuluyorlar. Sözüm ona Rojava’ya yapılmak istenen operasyon Kürtlere karşı değil de sadece Türkiye’yi tehdit edenlere karşıymış gibi gösterilmek isteniyor. Onlar zanediyorlar ki Kürtler aptaldır, söylediklerine inanıyorlar. Oysa tam tersine, Rojava’ya yapılmak istenen operasyon gerçekleşirse bu iblis Kürtler artık Kürtlerin yaşadıkları kentlere giremez olacaklar. Nasıl ki çirkin yüzlü bazı sanatçılar Ahmet Kaya’ya hakaret ettikleri için Kürdistan’a giremez olmuşlar ise, şimdi Rojava’ya yönelik olası operasyonu destekleyenler de öyle olacaklardır, olmalıdırlar.

Biraz düşünebilen her Kürt Türkiye’de yaşananları iyi görmelidir, dolayısıyla gereken tedbirini almalıdır. Kürtlerin topyekün düşman olarak gösterildiği bir ülkede yaşamanın ne anlama geldiğini her Kürt şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Bunu düşünüp tedbirini alırken hiçbir zaman Türk Halkına karşı düşmanca duygulara da yer verilmemelidir, zira bunu yapan, geliştiren halk değildir, sistem ve ona öncülük eden kliklerdir. Sistem dediğimiz aygıtın geliştirmekte olduklarına karşı sesiz kalan ve hatta bazı yönleriyle ona güç ve cesaret veren halkın belli kesimleri olsa da bu topyekün Türk Halkı düşmandır anlamına gelmez.

Efrîn’e yönelik operasyon yapılacak mı ?

Türk devleti yetkililerinin açıklamalarına bakıldığında kısa bir süre içinde Efrîn’e yönelik operasyon gerçekleşir. Fakat operasyonu yaparız demek ile fiiliyatta operasyona girişmek aynı değildir. Operasyon yaparız diyenler herhangi bir tehlike ile karşılaşmıyorlar. Ancak bizzat operasyona girişmek olası tehlikeleri de göğüslemeyi gerektirir. TC yetkililerinin buna cesaretleri var mı ? orasını göreceğiz. Efrîn’e yönelik oparasyon yapılır, oraya kadar da gidilir, ancak oradan geri dönmek veya orada sağlam kalmak öyle kolay değildir.

Rojava sadece Rojavalı Kürtlerin değildir, aynı zamanda tüm Kürtlerin kalbi sayılırken bir de uluslararası güçlerin üzerinde hesap yaptıkları bir bölgedir. Efrîn’e giren Türkiye aynı zamanda hem tüm Kürtleri (burada bilinçli ve yurtsever Kürtleri kastediyorum) hemde Başta ABD olmak üzere Rusya, Avrupa Birliği ve bazı Arap ülkelerini de karşısına alır. Dolayısıyla Efrîn’e yönelik operasyon yapmanın öyle kolay olmadığını, sonuçlarının çok ağır olacağını bilmek lazım.

Sonuç olarak şunu da söyleyeyim ; öyle zanediyorum AKP yetkilileri tansiyonu yüksek tutarak ABD’den Rojava ile ilgili bazı sözleri almak istiyorlar. Buna da ABD olumlu cevap verir mi ? onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.


Ahmet Gülabi DERE
18.01.2018

10 Ocak 2018 Çarşamba

HDP’nin Eşgenelbaşkanlığı Sorunu

Bugün Hasip Kaplan’ın HDP ile ilgili söyledikleri gündem olmuş. Ne demiş Hasip ; « HDP’nin 11 Şubat günü yapacağı Kurultay’da Eşgenelbaşkanların biri Kürt, diğeri Türk olmalıdır ». Hasip Kaplan’ın söyledikleri pek normaldir, HDP üyesi olanların %95’i de böyle düşünüyordur.

Neden bu tartışma ?

Herşeyden önce Hasip’in böyle durup duruken bu konuyu açması ve sözkonusu tartışmalara sebebiyet vermesi yanlıştır. Eğer HDP’nin ilgili karar mercileri, yapılacak olan Kurultay’da her iki Eşgenelbaşkanların da Türk asıllı olması için bir ön çalışma başlatmış ise ve bundan Hasip haberdar olmuş ise o zaman da bunu tartışmanın yolu ve yöntemi farklı olmalıydı. Mesela Hasip Kaplan bir HDP’li ve eski Milletvekili olarak medyayı aracı yapmadan düşüncelerini ilgili mercilere iletebilirdi. Hatta iyi bir siyasetçi buna karşı planlı bir çalışma da yapar, HDP’nin içine düşeceği eksikliği veya tuzağı bertaraf edebilirdi, veya bunun için tüm çabalarını harcardı. Ancak durum öyle olmamış, Hasip Kaplan sosyal medya üzerinden hem elleştiri, hem tehdit ve hem de öneri içerikli görüşlerini paylaşıyor. Tabii ki eski bir Milletvekilinin böylesi bir yaklaşımı tartışılır, elleştirilir ve belli kesimlerden destek de alır. Bana göre, öneri olarak makul olsa da bunun ifade etme tarzı ve zamanlaması yanlıştır.

Ne var ki Hasip Kaplan’ın sözkonusu düşünceleri sosyal medyaya yansıyınca HDP’nin yetkili kurumlarından da dengeli bir yaklaşım gösterilmedi. Hasip’in sosyal medya paylaşımlarını abartarak adeta bir linç kampanyasına vesile etmeye çalışanlar olmuştur. Hele bunu yapanların başında da Kürt kökenli olmayan, Sırrı Süreya Önder ve Ayhan Bilgen gibi sözde tecrübeli bazı arkadaşların gelmesi de bir başka eksiklik. Bu yaklaşımlar yanlış olduğu kadar tehlikelidir de. Yurtsever duygulara sahip  olan ve HDP’ye üye olan her Kürt HDP Eşgenelbaşkanlığı için ille de bir Kürt kökenli siyasetçiyi ister. Yani Hasip’in sözkonusu düşünceleri HDP’nin tabanının %95’ininkiyle aynıdır. Dolayısıyla ağzı laf yapabilen HDP yöneticilerinin duygularıyla konuşmamaları gerekir, yeri geldiğinde susmasını, sabırlı olmasını bilmelidirler.

Neden bunları yazıyorum ? Zira HDP içinde çelişkilerin boy vermesini isteyen çevreler hayli fazladır, bunların başında da AKP’liler geliyor, onların sevinmemeleri ve ellerine koz geçmemesi için de olsa, yersiz olmasına rağmen, bazı elleştirilere karşı tahamülkar olmak lazım.

Gelelim HDP Eşgenelbaşkanlığına !

Bir kere HDP bir Kürt Partisi olarak kamuoyunda ve aynı zamanda Uluslararası birçok kurumda tanınmıştır. Türkiye Anayasası izin vermiş olsaydı HDP resmen de bir Kürt Partisi olurdu, bu konuda bazı çevreler rahatsız olsalar da gerçek budur. Kaldı ki 25 milyondan fazla Kürdün yaşadığı Türkiye’de bir veya birkaç Kürt Partisinin olması çok normaldir, hatta olmalıdır da. TC’nin antidemokratik yasaları olmasaydı her Kürt Partisinin, kâğıt uzerinde de olsa, ille de Türkiye Partisi olma zorunluluğu olmayacaktı, olmamalıydı. Dolayısıyla HDP’nin Eşgenelbaşkanlarından birisi, hatta bana göre ikisi de, Kürt olması mecburidir. Aksi takdirde yurtsever duygulara sahip olan potansiyel kitleye nasıl hitap edilecek ?

Bazıları HDP’nin her iki Eşgenelbaşkanının Türk olmasını isteyen çevreleri büyük bir komplonun parçası olarak görüyor. Hatta bunun bir AKP planı olduğunu savunanlar da vardır. Ancak, ister komplo olsun veya olmasın sözkonusu bu tartışmalar bile AKP’ye yarayacaktır. Bu dönemde art niyetli hiç kimseye fırsat verilmemelidir.

Sellahatin Demirtaş HDP’nin Eşgenelbaşkanlığı için en uygun aday olabilir. Cezaevinde olması onun elini zayıflatmaz, tersine güçlendirir. HDP siyaset yaparken de, yurtdışında diplomasi yaparken de cezaevinde olan Eşgenelbaşkanının durumundan istifade edebilir diye düşünüyorum. Tabii bunu gerçek siyasetçiler ve gerçek diplomatlar yapar, HDP’de bu sıfatta uygun siyasetçi ve diplomat yoksa o ayrı. Nitekim yapılan tartışmalar böyle devam ederse, ne yazık ki öyle olduğu açık bir gerçek olacaktır. Umarım değil, 11 Şubat günü yapılacak olan Kurultay tersini tasdikler.

Ahmet Gülabi DERE
10.01.2018