4 Kasım 2018 Pazar

« Halimiz Ne Olacak ? »


Yazının başlığı bana ait değil, sık sık beni arayan bazı arkadaşların sordukları sorudur.

Zanediyorum çoğu insanlarımızın kafasında bu soru işareti vardır. Zira yaşananlar o kadar karmaşık bir hal almış ki insanlarımızın kafasında çeşit çeşit soru işaretleri oluşuyor. Gündemi iyi takip edemeyen, iyi bir tarihi bilgisi ve deneyimi olmayanların günümüzde Kürtlerle bağlantılı yaşananları anlaması kolay değildir.

AKP iktidarı Suriye’de vazife aldığı görevlerini henüz yerine getirmemiştir. Orada bulunan terörist örgütlerle diyalog içinde bulunarak üstlendiği sorumluluklarını yavaş yavaş yerine getirirken, bir taraftan da ezelden beri düşman gördüğü Kürtleri vurmaya çalışıyor. Suriye’nin geleceğinde Kürtlerin bir hak elde etmemesi için elinden geleni yapıyor. Dolayısıyla Suriye’de hem ABD, hem Rusya ve hemde Avrupa’nın her isteğini yerine getirmek için gerekirse yüzlerce Anadolu fakir-fukaranın çocuklarını feda ediyor. Buna çok kolay bir şekilde de fetva çıkarabiliyor, zavalı Anadolu çocuğunu ‘şehit’ ilan ederek ailelerini susturabiliyor.

Bir taraftan Suriye’deki terörist işbirlikçileriyle diyalog geliştirirken, diğer taraftan da esas amacı olan Kürtleri vurmak için operasyonlar yapıyor AKP iktidarı. Bugünlerde Kobanê’ye yönelik yapılanlara ilişkin ABD, Rusya ve Avrupa’nın sesiz kalması genel planın bir parçasıdır. (ABD’nin yaptığı yüzeysel açıklamaları pek kaale almamak lazım, ki kimse de kaale almıyor). Sözkonusu bu güçler için esas olan Suriye’nin geleceğinden kendi çıkarlarını kolamaktır. Kürtlere karşı yapılan kirli savaşlar sözkonusu bu güçlerin umurunda bile olmadığını belirtmek ve bilmek lazım.

Geçen ay İstanbul’da gerçekleşen Dörtlü Zirve, türk ordusuna Kobanê’ye yönelik operasyon vizesini çıkarmıştır. ABD sözkonusu bu zirveye katılmamış olsa da karşı da durmamıştır. Bu nedenle biz Kürtlerin ABD, Rusya ve Avrupa Birliği nezdinde şikayetlerde bulunmamızın bir manası yoktur. Bu güçlerden herhangi bir mudahale beklemenin çok naifçe bir yaklaşım olduğunu bilmeliyiz. Ancak bunu söylerken Amerika, Rusya ve Avrupa’da yaşayan Kürtlerin sokaklara çıkmasının bir anlamı yoktur demiyorum. Kürt Halkına karşı yapılan her tür saldırıyı kınamak ve ona karşı dünya kamuoyunu duyarlı olmaya çağırmak önemlidir ve gereklidir. Yaşananlara karşı sesiz kalmak onaylamak demektir, ki bu yaklaşım hiç bir Kürde yakışmaz. Sadece bunu bilelim ki ; bizim feryadımıza ne ABD, ne Rusya nede Avrupa gelir.

* * * *
Geçen ay Güney Kürdistan’da yapılan seçimler’den sonra henüz bir hükümet kurulmuş değildir. Zaten seçimler de oldukça gecikmeli yapılmıştı. Önümüzdeki günlerde yeni hükümetin kurulup işbaşı yapması bekleniyor. Hem ekonomik ve hemde siyasi ve diğer alanlarda zor günleri yaşayan Güney Kürdistan artık bir şekilde istikrara doğru yol alması önemlidir. Dürüst olan tüm Kürtlerin gözü kulağı üzerinde olan ülkemizin bu parçasında iyi gelişmelerin yaşanması hepimizin arzusudur. Zira bugün Kürtlerin bir şekilde yönetiği tek toprak parçası burasıdır. Bundandır ki özgürlüğe susamış olan herbirimiz sürekli ülkemizin bu parçasını gözlüyoruz, yaşanan iyi gelişmeleriyle övünüyoruz, olumsuz durumlarıyla üzülüyoruz.

Güney Kürdistan’da oluşacak olan yeni hükümetin önemli görevlerinden biri ekonomik sorunlara çözüm bulmak olurken, diğer bir görevi de sözkonusu bölgemizde bulunan siyasi ve toplumsal kurum ve kuruluşları ortak çıkarlar etrafında birleştirmektir. Şimdiye kadar yaşanan olumsuzluklardan ders çıkararak geni bir sürecin başlatılması elzemdir. Bunun için ise kurulacak olan yeni hükümetin ortak bir konsansüs ile oluşturulmasıdır. Aksi halde, başta TC ve İran olmak üzere, dış güçlerin atını koşturduğu bölge olmaktan öteye gidilemez. Bu da hepimizi üzecektir, hayal ettiğimiz Demokratik bir Kürt Sistemi’nin oluşması konusunda ciddi engel teşkil edecektir. Umarım bu noktada iyi gelişmelerle 2019 yılına gireceğiz.

* * * *
Ülkemizin Kuzey parçasında da, ne yazık ki, pek içaçıcı bir durumdan söz edemeyiz. Geçen belediye seçimlerinde halkın oylarıyla seçilen Belediye Başkanları ve Belediye Meclis üyelerinin çoğu ile HDP’nin bir önceki yönetiminin büyük bir bölümü zindanlarda, bir kısmı da yurt dışına kaçmıs bulunmaktadır.  Legal alanda siyaset yapanlar arasında en aktif olanların tutuklu ve yurtdışına kaçmış olan bir durumdan söz ediyoruz. Doğal olarak halimiz pek iyi olmamakta, olamamaktadır. Sözkonusu bu durum giderek daha da kötüye doğru yol alıyor. Hele hele yerel seçimlerin gündemde olduğunu düşünürsek durumun vehameti daha da artıyor demektir.

Gelecek yıl yapılacak olan yerel seçimler konusunda pek iyimser olmamakla beraber, doğru bazı adımların atılması sonucu değiştirebilir diye düşünüyorum, en azından iyimser olmanın daha sağlıklı olduğunu bilerek.

AKP yerel seçimler arefesinde ülkeyi bir savaş psikolojisine sokmak için Kobanê’ye yönelik operasyonu gündeme soktu. Savaş psikolojisinin hakim olduğu ortamlar puslu olur, böylesi durumlarda gücü elinde tutanlar herşeyi kendileri için mubağ görebilir. Sadece HDP’ye yönelik değil, CHP’ye yönelik de benzer yaklaşımlar sergilenebilir. Henüz aday adaylarının bile pek belli olmadığı yerel seçimler için ultra yetkilerle donatılmış savcılar harekete geçmiş bulunmaktadır. Kendilerine göre ilegalite ile bağlantısı ‘tespit’ edilen her aday veto edilebilir. Bu noktadan bakıldığında önümüzdeki yerel seçimlerin kolay olmayacağını görürüz.

Kolay iş başarmanın pek değeri olmadığını bilerek yerel seçimlere yaklaşılırsa daha sağlıklı bir sonuç ortaya çıkabilir. HDP’nin üst, alt ve orta kademe yöneticilerinin doğru bir yaklaşım ile seçimlere hazırlanmaları gerekiyor. Doğru adayların tespitinden tutalım yerel düzeyde itifaklar yapmaya kadar, özellikle Kürdistani kurum ve kuruluşlarla, ince dokuyarak sık dokumanın önem arzettiğini bilmekte fayda vardır. Zor ve kötü görülen tablodan azami düzeyde olumlu sonuç çıkarmanın da mümkün olduğunu düşündüğümüzde seçimlere kadar çok şey değişebilir diyerek bu yazıya noktayı koyalım.

Ahmet Gülabi Dere
03.11.2018