12 Haziran 2011 Pazar

Seçim Zaferi ve Yeni Bir Dönem

AKP’nin ve tekmil devlet kurumlarının tüm engeleyici yaklaşımlarına karşın, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu tartışılmayan bir başarı elde etmiştir. Bu sonuca varmada Kürt Halkının, Ulusal Birliğe olan özlemi ve Özgürlük Mücadelesine olan baglılığı temel rol oynamıştır.

90’lı yıllardan beri Türkiye’de yapılan seçimleri ilgiyle izliyorum. Şimdiye kadar gerçekleşmiş olan tüm seçimler arasında niteliği, kalitesi, söylemi ve propaganda metodlarıyla en seviyesiz seçim süreci bu yıl gerçekleştirilmiştir. Özellikle siyasi parti liderleri ve onların yönetim kademesindeki kişilerin seçim meydanlarına yansıyan seviyesi düşük üslup ve yaklaşımları aynı zamanda topluma karşı da bir hakkaret olmuştur. Ne var ki, Türkiye toplumu kendine karşı yapılan bu yaklaşımları da alkışlarla ödüllendirmeye alıştırılmıştır ve 12 Haziran günü ortaya çıkan tablo da bunu çok açık bir şekilde göstermiştir.

Tahmin edildiği gibi, AKP bir kez daha birinci parti olmuş ve üçüncü bir dönem için hükümeti kuracaktır. Kaset skandalıyla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığına getirilen ve yönetiminde de ciddi değişiklikler yapılan CHP ise beklenilenin altında oy almıştır. Bundan sonraki süreçte Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini zor günler beklemektedir. CHP içindeki Ulusalcı ve Kemalist kesimlerin Kılıçdaroğlu ve ekibini rahat bırakması hayli zor görülmektedir. Yöneticilerinin ahlakdışı yaklaşımlarıyla seçim sürecinde zor günler yaşayan MHP ise bu sefer de barajın altında kalmayıp 50 civarında milletvekiliyle meclise girmiştir. Son 15 yıldan beridir bu partinin oylarında sürekli belli bir düşüşün sözkonusu olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Yaklaşımında ciddi bir değişikliğin olmaması durumunda, önümüzdeki süreçte oy oranının daha da aşağıya çekileceği aşikardır.

Bu seçimlerden en önemli zaferi Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu kazanmıştır. 36 milletvekilinin çıkarılmasında Kürtlerin Ulusal Birliğe olan talebi ve bu konuda atılan adımların büyük bir rol oynadığını bellirtmek gerekiyor. Eğer BDP, KADEP, HAKPAR ve diğer Kürt Örgütleri birlikte hareket etmemiş olsalardı bügün elde edilen sonucun ortaya çıkması mümkün olamazdı. Dolayısıyla, özellikle Kürtler açısından, bu seçimlerden çıkarılması gereken en önemli husus bu olmalıdır diye düşünüyorum. Bu seçimlerle birlikte, Kürtlerin kendi aralarında sağlıklı bir Birlik yaratma noktasında tarihi bir fırsat doğmuştur. Eğer önümüzdeki süreçte kendini azda olsa sorumlu hiseden Kürt örgüt, kurum ve partileri Ulusal Birlik noktasında ciddi adımlar atmaz iseler, oluşmuş olan bu olumlu havanın kendini uzun süre koruyabilmesi pek zordur. Bu seçimler de bize gösteriyor ki, başarının tek yolu; sağlıklı ve demokratik bir birliktelikten geçer. Şüphesiz bu birliktelik de demokratik ve çağdaş bir mentaliteyi gerektirmektedir.

Tümü BDP’li olmasalar da, 36 milletvekiliyle TBMM’ye giren bir Bloğun yapabileceği çok önemli görevler vardır. Her şeyden önce önümüzdeki dönemde AKP bu gücü görmemezlikten gelemez. İster yeni bir anayasanın oluşumunda olsun, isterse de Türkiye’nin genel sorunları hakında olsun, kurulacak olan BDP Meclis Grubu dikkate alınması gereken bir güçtür. Dolayısıyla, BDP’liler açısından da, geçen döneminkinden çok farklı olarak, ağır görev ve sorumluluklar beklenmektedir. Gerek Kürt Sorununa Demokratik bir Çözümün bulunması konusunda olsun, gerekse de Türkiye’nin çağdaş ve demokratik bir sisteme kavuşması noktasında bu Bloğun çok özverili çaba sahibi olması kaçınılmaz bir görev olarak kendini dayatmaktadır. Umarım seçilen arkadaşlar bunun bilincindedirler.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu listesinden meclise giren Türk Soluna mensup milletvekilerinin olması da önemli bir kazanç olmuştur. TBMM’ye seçilen bu arkadaşların üzerine de tarihi görevler düşmektedir. Şimdiye kadar uzaktan izledikleri Kürt Halkının Demokrasi ve Özgürlük Mücadelesine bizzat katılmaları ve tüm Türkiye’ye maletmede öncülük etmeleri önem arzetmektedir.

Yarından itibaren AKP’nin üçüncü hükümet dönemi başlayacaktır. Anti-demokratik bir husus olan seçim barajı nedeniyle bir kez daha AKP haketmediği halde 325 civarında milletvekili çıkarmıştır. Eğer seçim barajı yüzde 5 veya yüzde 7 olmuş olsaydı, bu dönemki TBMM’de en az 5 parti temsil edilmiş olacak idi. Ne yazık ki, içinde bulunmuş olduğumuz 21. yüzyılın ilk çeyreğinde halen Türkiye’de bu anti-demokratik seçim sistemiyle halkın temsilcileri seçilmektedir. Baraj nedeniyle Türkiye toplumunun beşte biri oy verdiği partiler tarafından temsil edilmemektedir. Bu durum Türkiye’nin bir ayıbıdır ve önümüzdeki seçim dönemine kadar giderilmesi zaruridir.

Dersim’de Blok adayının seçilmemiş olması ciddi bir eksikliktir. Devrimci özelliğiyle bilinen Dersim’de, Kamer Genç’in “Biz Kürt değiliz” biçimindeki demecine rağmen CHP’nin iki milletvekili çıkarmış olmasını Dersim’e yakıştıramam. Bu durum da göstermiştir ki, iddia edildiği gibi, Türk Solu Dersim’de ya yoktur ya da CHP’nin hizmetine girmiştir.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğundan seçilmiş olan tüm arkadaşları kutlar, önümüzdeki dönem çalışmalarından başarılar dilerim.

Ahmet DERE / 13.06.2011