30 Nisan 2016 Cumartesi

Erdoğan’ın Yanıldığı Nokta !



Son dönemde türk TV Haber bültenlerinde  Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın sık sık şu sözlerini duyduk ve duyuyoruz ; « PKK’nin tek bir kalıntısı bile kalana kadar bu savaş sürecek. Bunu da kısa bir zaman içerisinde başaracağız ».

Yukarıdaki sözleri her duyduğumda hem gülesim geliyor, hem de bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın düştüğü basit duruma acıyorum. Türkiye gibi bir ülkenin Cumhurbaşkanı bu kadar zayıf, donanımsız danışmanları olmamalıdır. Olayları doğru analiz edemeyen ve tarihi bilgilerden yoksun insanların bir Cumhurbaşkanına danışmanlık etmesi kadar seviyesiz birşey olamaz. Recep Tayip Erdoğan’ın söylediği sözlerden yola çıkarak anlıyoruz ki etrafındaki danışmanları, veya akıl verenleri :

1-      Tarihi bilgiden yoksun ve bugünki olayları doğru analiz edebilme yeteneğine ve bilgiye sahip değiller.
2-       Bilinçli bir eylem içindeler.

Eğer birinci şık geçerliyse sözkonusu bu durumun Türkiye gibi bir ülkeye layık olmadığını belirtmek lazım. Türkiye Halkları böyle zayıf bir üst kurul ile yönetilemez. Yok eğer ikinci şık geçerliyse o zaman durum daha da vahimdir, Türkiye’nin tepesindeki yönetim kurulu başka güçler tarafından komande edilmektedir.

Kürt Özgürlük Hareketini biraz da olsa takip edenler bilirler ki PKK 45 yıldır mücadele ediyor. Her ne kadar PKK 27 Kasım 1978 yılında kurulmuş olsa da, esasında 1970’lerin başından beri varolan bir örgüt olup günümüzde Kürtlerin önemli bir bölümü tarafından da desteklenmektedir. Böyle bir örgütü bittirmek demek Kürtlerin önemli bir bölümünü yok etmek demektir. Yani Kürtleri soykırımdan geçirmek demektir. Soykırımın da bir insanlık suçu olduğunu düşündüğümüzde buna Türk Halkının kendisi izin vermez. Ayrıca gelinen aşamada Kürtlerin kendini savunabilecek düzeyde bir güç sahibi olduğunu da bilmek gerek.

Hal böyle iken, nasıl bir mantık ile Recep Tayip Erdoğan böyle sözleri sarfeder ? Türkiye’de son 30 yıl içerisinde Başbakanlık yapmış hemen herkes « PKK’yi bittireceğiz » deyip yönetimden uzaklaştıklarında ise esamelerinin okunmadığını bilmeyecek kadar naif midir RTE ?

Bir devlet başkanı bu kadar yanılmaya açık olmamalıdır.  Yanılan devlet başkanlarının akıbetinin ne olduğunu iyi biliyoruz ; mesela Saddam Hüseyin, Muammer Kadafi, Husni Mübarek de etrafındaki şakşakçıların söylediklerine çok güvendiler. Onların başına ne geldiği aşikardir. Bu nedenle Recep Tayip Erdoğan yakın tarihten çok iyi ders çıkarması lazım, etrafında dürüst ve donanımlı danışmanlar bulundurmalıdır, ki gerçeğe uygun siyaset yapıp Türkiye’ye faydalı bir Cumhurbaşkanlığı yapabilsin.

45 yıldır mücadele eden bir örgütü bitirmeyi söylemek yerine, onun varlığına sebebiyet veren Kürt Sorununa daha realist bir yaklaşım göstermelidir. Meydanlarda slogan atmak, bir halkı ve onun gerçekliğini  inkar etmek Türkiye Cumhurbaşkanlığı makamına yakışmaz. Recep Tayip Erdoğan’dan öncekiler bunu çok yaptılar, başarılı olamadıkları ortadadır.

PKK’nin Kürtler tarafından desteklenmesinin çok sebepleri vardır elbette, ama en önemli sebeplerden biri mevcut zihniyete sahip Türk Devlet yöneticilerinin yaklaşımlarıdır. Devlet Kürtlere karşı ne kadar sert ve acımasız davranmış ise Kürtler da o kadar PKK’ye yakınlaşmış ve onu desteklemiştir. Eğer devletin sözkonusu politikası olmamış olsaydı PKK gibi bir örgütün varlığına da ihtiyaç duyulmazdı.

Türkiye gibi bir ülkenin çıkarları kendi iç barışından geçiyor. Dolayısıyla en doğru çözüm varolan Kürt Sorununa demokratik bir çözümün bulunması ve böylece Kürtlerle doğru bir barışın sağlanmasıdır. Böyle olursa PKK yok olur mu ? Elbette hayır. Ama böyle olursa o zaman PKK gücünü demokratik bir sistemin parçası haline getirebilir, bu da tüm halklarımızın faydasına olacaktır.

Ahmet Gülabi DERE / 28.04.2016

Newroz / Roja Nû



Bugün NEWROZ, diğer anlamıyla Roja Nû, yani özgürlüğe adım atılan Yeni Gün. Bunu bizim atalarımız olan MED’ler söylemiştir, günümüze kadar, çağdan çağa uygun olarak gelişip, sadece Kürtler tarafından değil, aynı zamanda Ortadoğu ve Orta Asya’daki diğer halklar tarafından da kutlanmaktadır.

Newroz’un anlamı Kürtlerin önemli bir bölümü tarafından direnmek, direnerek yaşamak  ve ancak o şekilde kurtlar sofrası olan Ortadoğu’da ayakta durabilmek olarak bilinmektedir. Kürt Halkı Newroz’a gerçek anlamıyla sahip çıktığı ve ona uygun olarak davrandığı için Kürdistan’da Newroz Kutsal Bir Bayram olarak görülmektedir. Bazı halklar gibi Kürtler Newroz’da ateşte demiri döverek kutlamıyor, Newroz’a yakışan bir şekilde özgürlük havasında karşılıyor. Sadece Kürdistan ve Ortadoğu’da değil, Kürtlerin yaşadığı her alanda Newroz özgürlüktür.

1980’lerde Türkiye ve Kürdistan’daki zifiri karanlıklarda Newroz birkaç tane kibrit çöpü ile direnişin ışığı olmuştur. O ışık enerjisini hiç eksiltmeden alevlenerek günümüze kadar Halkımıza direnişin yolunu göstermiştir. Çoğumuzun yakından bildiğimiz direniş destanları bu ışığın aydınlattığı yolda gıdasını almıştır. Son olarak yaşanan Sur, Cizre, Hezex, Şirnex, Varto, Nusaybin ve diğer direnişler de bu halkanın birer parçalarıdır.

Bugün Newroz Bayramı Kutlanıyor. Sadece Kürdistan’da değil, aynı zamanda Türkiye’de de yüzbinlerce insan Newroz’u kutlamak için alanlara çıkıyor. Bu satırları okuyacağınız zaman belki de onlarca ve hatta daha fazla alanlarda Türk Devletinin sözde güvenlik güçleri müdahalede bulunarak Newroz coşkusunu engelemek istemiştir. Aynı senaryo TC tarihi boyunca her yıl tekrarlanmıştır. Ancak hiçbir zaman devletin bu şiddeti Newroz’a daha fazla sahip çıkışı engeleyememiştir, engeleyemez de.

Bu satırları yazdığım sırada haber ajanslarının geçtikleri haberlerde Türkiye ve Kürdistan’da birçok yerde Newroz şenlikleri yasaklanmış durumda. Halkını iyi tanıyan biri olarak şunu çok iyi biliyorum ki 21 Mart sabahı AKP-Devletin yasak koyduğu alanlarda da insanlarımız Newroz’un ruhuna uygun olarak alanlara inecektir. Ki Newroz direnmek olduğuna göre onu kutlamak için de en makbul bir yöntem ile direnmek lazım. Yani bazı alanlarda şenliklerin yasaklanmış olması pek birşeyi değiştirmez, değiştirmemelidir.

Uzun yıllardır Kürdistan’dan uzakta yaşıyorum, daha doğrusu uzakta yaşamak durumunda bırakılmış biriyim. Ülke özlemi her zaman oluyor olmasına ancak en fazla Newroz günü ülkemden uzakta yaşamanın ne kadar zor olduğunu hisediyorum. Kürdistan’daki Newroz alanlarına akın eden onbinlerce insan arasında olma arzusu bende hep canlı duruyor. Günün birinde bu arzumun yerine geleceğine inancım tamdır.

Newroz aynı zamanda özgürlük olduğu için ona yakışan mücadele ruhu da her tür gayri özgürlükçü ve gayri demokratik güçlere karşı direnişin- ki direniş salt bir mücadele yöntemiyle geliştirilmiyor, her alan direniş alanı, her mücadele yöntemi direniş ruhu ile olabilir- yükseltilmesi hepimizin görevidir. Hangi alanda olursak olalım,  ister örgütsel bir güç ile isterse de bireysel tarzda bu görevi yerine getirmek mümkündür.

Bugün Newroz Bayramıdır, herkese kutlu olsun.

Ahmet Gülabi DERE  /  21.03.2016