15 Mart 2017 Çarşamba

KDP, PKK ve Kürt Ulusal Birliği



Mevcut durumda Kürtlerin en büyük ve geniş halk tabanının desteğini alan iki gücü olan KDP ve PKK arasında ezelden beri yaşanan çelişkiler giderek tehlikeli bir hal alma yolunda. Her iki gücün (örgüt veya parti de diyebiliriz) yetkilileri aklı-selim davranmazsalar ne yazık ki Kürtlere en büyük zararı vermiş olacaklar. Kurulduktan beri varlığını Kürt Halkının çıkarlarını korumaya adadıklarını söyleyen bu iki güç, bugün içine girmiş oldukları tavır ve davranışlarını değiştirmezseler ifade ettikleri prensipleriylen de büyük çelişkiye girmiş olacaklar. Dolayısıyla, hangisinin çok, hangisinin az hatalı olduğuna bakılmaksızın, her ikisinin de yaklaşımlarını gözden geçirmeleri halkımızın çıkarınadır. Bugün bircümle Kürt Halkı bunu bekliyor.

Kürdistan Ulusal Kongresi’nin toplanması ile ilgili şimdiye kadar olumlu temeni içerikli çok sayıda yazı yazılmış, çağrılar dilendirilmiştir. Bugünki tabloya bakıldığında sözkonusu temeni ve çağrıların karşılık bulmasına imkanlar yok denecek kadar azdır. Sadece bugün değil, geçen yıllarda KDP, PKK ve diğer Kürt Örgüt ve Partilerin bir araya gelerek Ulusal Kogre ile ilgili sözde hazırlık yapmaya çalıştıkları dönemde de, şahsen ben pek de umutlu değildim. Zira her örgüt ve parti kendi dar çıkarlarını esas alarak Ulusal Kongrenin toplanmasını istiyordu, halen de öyledirler. Kendisinden başka Kürt Örgüt, Parti veya Kurumları tanımayan, onların da çıkarlarını gözetmeyen bir yaklaşım ulusal nitelik taşıyan bir oluşumun gelişmesine hizmet edemez. Bu noktada KDP ve PKK’nin yaklaşımları bellirleyici olsa da, diğer Kürt Örgüt, Parti ve Kurumların da günahı yok değildir. Kürt Halkı nezdinde PKK ve KDP daha güçlü bir sese sahip oldukları için, hem pozitif  ve hemde negatif anlamda, sorumlulukları başlıca olmuştur. Bu iki gücün Ulusal Kongre gibi bir oluşum vesilesiyle bir araya gelememelerinin önündeki sebeplerden biri de sınıfsal pozisyonları ve bu noktada her birinin kendi doğrularında ısrar etmesi olmuştur.

Halkımızın çıkarlarını korumada, kolayıp geliştirmede elbette Ulusal Birlik büyük önem arzetmektedir. Asgari düzeyde ulusal birliğini koruyamayan bir halkın ne özgürlüğünden nede sağlıklı bir istikbalinden bahsedilir. Bir halkın ulusal çıkarları ve özgürlüğü ancak doğru bir ulusal bilinç ile korunabilir. Her örgüt, parti veya kurumdan ayrı ayrı seslerin çıktığı bir yerde Ulusal Bilinç veya Ulusal Ruh’tan bahsedilemez. Kendi dar çıkarlarını halkın çıkarlarıymış gibi gösteren hiçbir güç veya kurum halka doğru bir hizmeti sunamaz. İçinde bulunulan koşullar ne kadar zor olursa olsun, önemli olan doğru yolda olmaktır. Zor koşullarda mücadele ederken onun isabetli olması için azami özen gösterilmelidir ki verilen çabalar boşa gitmesin. Bu gerçeklik hem PKK ve KDP için, hemde diğer tüm Kürt Örgüt ve Kurumları için geçerlidir. Halk için en fazla mücadele ettiğini iddia eden güç en fazla fedakarlık yapmaya ve özenle siyaset yapmaya mecburdur. Aksi halde doğru yolda değildir. Söylem ile pratiği aynı olmayan herhangi bir hareket  başarılı olmaya da müktedir değildir.

Bir halkın Ulusal Kongresi gibi en üst düzeyde temsiliyet gücü olan kurum sözkonusu halkın her kesimi tarafından asgari düzeyde de olsa kucaklanırsa gerçek manada Ulusal Kongre olur. Son 30 yıllık geçmişimize baktığımızda sayısızca kez isminin önüne « Ulusal » kavramını kulanarak oluşumlar yaratılmaya çalışılmıştır. Bunu sadece PKK ve KDP yapmamıştır, hemen hemen tüm kürt örgüt ve partileri yapmıştır. Ancak günümüz gerçekliğine bakıldığında halen gerçek anlamda « Ulusal » nitelik taşıyan bir kurumumuz yoktur. Uluslararası alanda tanınan ve BM tarafından da nazarı itibare alınan Güney Kürdistan Parlamentosu ve oradaki hükümet bile « Ulusal » nitelik taşıyamıyor. Ulusal olabilmesi için tüm Kürtlerin asgari düzeyde de olsa onay ve desteğini alması gerekiyor. Dolayısıyla mevcut durumda « Ulusal » nitelik taşıyan hiçbir kurmumuz yoktur. Hepimizin temenisi olan böylesi bir kurumumuzun yaratılması için, irili ufaklı tüm Kürt örgüt, parti ve kurumların asgari düzeyde de olsa temsil edileceği bir platformun geliştirilmesi lazım. Objek anlamda buna musait bir zemin olup subjektif koşulların yaratılması gerekir. Yani, başta KDP ve PKK olmak üzere, tüm Kürt Örgüt, Parti ve Kurumların dar çıkarlarını savunmayı bırakıp halkımızın genel çıkarlarını düşünmeleri büyük bir zarüriyet haline gelmiştir.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım temenilerin aksine, ne yazık ki bugün KDP ile PKK arasında yaşananlar giderek yeni bir brakujî sürecinin önünü açmaya dönüktür. Sayın Mesut Barzani’nin Ankara ziyaretinden sonra peşmergenin Şengal’e yönelik hareketliliği kaygı vericidir. Peşmergenin Şengal’e yönelik hareketliliğine paralel olarak Türk ordusunun da Kandil’e yönelik saldırıları daha kaygı verici olmaktadır. Bir süredir İran ordusunun da Kandil’e yönelik operasyonlarını daha sıklaştırdığını dikkate aldığımızda Ankara-Tahran-Erbil üçgeninde geliştirilen tehlikeli bir senaryonun olma ihtimali  akıllara geliyor. Buna paralel olarak Rojava kökenli 6-7 bin peşmergenin de yakın süreçte YPG’ye müdahalesi sözkonusu olursa vahim bir tablonun ortaya çıkacağı kesindir. Bu durum karşısında sesiz kalmanın hiçbir Kürt insanına yakışmayacağını bellirtmek gerekir. Dolayısıyla Bakur, Başur, Rojava, Rojhilat demeden tüm Kürtlerin bircümle duyarlılık göstermesi, her zamankinden daha önem arzetmektedir. Hiçbir örgüt, parti veya kurum kalıcı değildir, olamaz da, ama halkımızın özgürlüğü ve temel çıkarları kalıcıdır, ölümsüzdür. Esas ve kutsal olan bu uğurda verilen mücadeledir.

Bir partiye, örgüte veya kuruma güç veren halkın kendisidir. Burjuva partilerinde bile para kadar halkın desteği önemlidir. Dolayısıyla bugün yaşananlardan hangi güç sorumlu olursa olsun (ister KDP, isterse de PKK olsun) halkımızın genel tavrı engeleyici rol oynayabilir. Bir halkın genel tavır bellirlemesinde ise aydınlar öncülük ederler. Bu noktadan hareketle baktığımızda, halkımızın varolan az sayıda gerçek aydınları doğru bir tütüm belirlemelidir. Ne KDP’yi tutup PKK’yi taşlamak, nede PKK’yi tutup KDP’yi taşlamak doğru olmaz, olamaz. Geçmişe ve günümüze bakıldığında her iki gücün de hatalardan payı olmuştur, bugün de aynen öyledir. Birinin az, diğerinin çok hatası vardır diyerek olaya yaklaşılmamalıdır. Burada hangi örgütün ne gibi hata veya sevabı vardır diye mühasebe yapmanın bir önemi yoktur, önemli olan etrafımızda oynanan bunca tehlikeli oyunlara karşı halkımızın öz çıkarlarının korumasıdır, özgürlüğüne katkının sağlanmasıdır. Bu görev tüm kürt örgüt, parti, kurum ve şahsiyetlerindir.

Ahmet Gülabi DERE  /  15.03. 2017