1 Ocak 2020 Çarşamba

2019’u Geride Bırakırken


Bir yılı daha geride bıraktık. Hayatımızdan 365 gün daha kayboldu veya 365 günü geçirdiğimiz hayattın zorluklarına gömdük. Yarıda kalan hayallerle, ulaşılamayan hedeflerle, özlenene ulaşamama burukluğuyla 2019 yılını geride bıraktık.

Genelde Ocak ayının ilk günlerinde Yeni Yıl tebrikleri bolca yapılır, bir sonraki yıl için dileklerde bulunulur, özellikle sosyal medya kulanıcıları tarafından bu durum çokça alışıla gelen bir adet olmuştur. Eskiden Yeni yıl tebrikleri ya mektup, ya da kart postal ile iletilirdi, herşeyin dijitalleştiği günümüzde artık bir tuş ile bu ihtiyaç ‘giderilebiliyor’. Genelde de Yeni Yil dilekleri iyimser cümlelerle başlar, umut vaadedici sözlerle biter. Oysa geçici olarak geldiğimiz bu dünyadan bizi sürükleyerek götürüyor her geçen yıl. Herşeye çare bulunabilir ancak bu gidişe çare yok…. Nedense insanlar geriye dönüp kaybolan yıllara bakmak istemezler, baktıklarında da daha ziyade olumlu anıları hatırlamak arzusunda olurlar.

2019 kimi geçen yıllara oranla ‘sakin’ geçti demek mümkündür. Önceki yıllarda başlatılan savaşların normal seyri devam ettiği için 2019 çok olağandışı bir zaman dilimi olmadı. Fakat gelecek yılın (2020) olağandışı olması için de belli bir zemin hazırladı. Fırtınalı bir yılın girişinde olduğumuzu söylemek yanlış değil.

Son yıllarda uluslararası siyasi ve diplomatik gündemi meşgul eden Suriye’deki savaşta olağanüstü bir değişiklik yaşanmadı. Çözüm ile alakalı olarak önemli bazı girişimler olsa da sonuç vermedi. Öyle görülüyor ki önümüzdeki 12 ay içerisinde Suriye sorunu yine önemli bir merkez nokta olacaktır. Bir taraftan ABD ve Avrupa diğer, taraftan da Rusya ve İran Suriye pastasının paylaşılmasında mücadele edecekler. Haklı olanın değil, güçlü olanın kazanacağı bir mücadele olacağını söylemek gerekiyor. ABD ve beraberinde hareket edecek olanların bu konuda belli bir hazırlığı görülüyor, Rusya ve bağlantılarının da kayıtsız olmadıklarını belirtmek mümkün. Yoğun bir diplomatik süreç bekleniyor.

Suriye ile ilgili olarak şimdiye kadar Suudi Arabistan’ı çok aktif ve pratik olarak da sahada görmedik. Ancak 2019’un sonunda Suudilerin Suriye´ye asker gönderdiklerini gördük. Her ne kadar amaç sadece petrol kuyularının güvenliği dense de işin aslı öyle değildir, az çok siyasi bilinci ve öngörüsü olan bunu böyle anlar. Suudilerin asker sevkiyatı 2020’nin baharında da devam eder. Diğer taraftan  Avrupa Birliği de Suriye´ye daha fazla asker gönderme gayreti içerisindedir. Bu gayretin motor çekicisi Fransa’dır. Emmanuel Macron’un liderliğindeki Fransa´nın sahada giderek daha aktif olup AB’nin genel çıkarlarını savunmaya çalıştığını biliyoruz.

Geçen yıl Rojava Suriye sorunu konusunda önemli bir yer işgal etti. 2020’de de aynı önem yerini koruyacaktır. 2019 yılında Kürtlerin hangi cephede yer aldıkları net görülmedi, görülemezdi de. Aynı durum halen de muğlak olurken, en doğru olanın ise birinin yanında, diğerinin karşısında durmamaktır. Diğer bir deyimle herkes ile diyalog içerisinde olup kendi çıkarlarını en iyi bir şekilde korumak ve kolamaktır. PYD’nin şimdiye kadar izlediği politika kısmen bu doğrultuda olurken, yanlış politikalarının da olduğunu, bunlardan ders çıkarması gerektiğini belirtmek lazım. Umarım 2020’de daha sağlıklı bir politika izleyecektir. ABD’nin Suriye ile ilgili projesi 2020 yılında daha netlik kazanacağını dikkate alarak dengeleri iyi hesaba katarak siyasi ve diplomatik adımlarını atmalıdır PYD. PKK’nin de Rojava ile ilgili konularda PYD’nin inisiyatifini kırmaması, önünü kesebilecek açıklama ve pratiklerden uzak durması önem arzediyor. Zira Suriye sorunu giderek kalıcı bir çözüme doğru evriliyor. Rojava’nın kendi özgünlüğünü koruyarak, çözüm masasında yer sahibi olmalıdır. Cenevre, Moskova ve diğer yerlerde yapılan görüşmelerin aksine artık Rojavalıların da masada olması elzemdir. Bu ise daha sağlıklı bir diplomasi ile mümkün olacaktır. Göstermelik görüşmeler dışında, kalıcı iz bırakan bir diplomasiye acil ihtiyaç vardır.

Rojava ile ilgili diğer bir husus da iç sorunlardır. Halen PYD kendini tek hakim olarak görüyor. Oysa Rojava’da PYD’li olmayan önemli bir halk kesimi de vardır. Mevcut durumda Güney Kürdistan’da hatırı sayılır oranda bir Rojavalı kitle bulunuyor ve bunların %90’ı PYD’li değildir. 2020 yılında bu parçacılığın ortadan kaldırılması, tüm Rojavalıların yekvucut olup kendi çıkarlarını savunması gerekir. Bu konuda daha çok da PYD’nin üzerine görev düşüyor. Kendisi gibi düşünmeyenleri dıştalamamalıdır, aksine her kesimin kendini özgürce ifade edebilecek bir anlayış ile hareket etmelidir. Güney Kürdistan’da oluşan Rojavalı gücün bir an önce Rojava’da mücadele edebilecek bir ortamın yaratılması lazım.

2019 yılı Türkiye için sancılı geçtiğini gördük. Gerek iç politikada gerekse de dış politikada sıkıntılar yaşayan AKP ve iktidarı 2020’de ise komaya gireceğini şimdiden görmek mümkündür. Kürt Sorunu konusunda demokratik ve cesaretli adımlar atamayan bir Türkiye´nin sağlıklı politikalar üretmesi düşünülemez. Bu sadece AKP iktidarı için geçerli değildir, irili ufaklı siyaset yapan TC’nin her kurumu için geçerlidir. Böylesi bir Türkiye’de elbette HDP gibi partilerin daha aktif olması gerekiyor. Sancılı süreçler aynı zamanda beraberinde çözümü de ürettiğini dikkate aldığımızda o zaman HDP’nin üzerine daha önemli görevler düşüyor. Populist siyasetten uzaklaşıp reel konjonktürü iyi analiz ederek adım atması gerekir. Elbette devlet ve mevcut iktidar inkar ve imha politikalarını devam edecekler, fakat buna karşı dünyada yaşanan gelişmeleri de örnek alarak bu inkar ve imha politikaları boşa çıkarilabilir. Çok isabetli bir örnek olmasa da, bu konuda Katalanlar örnek bazında ele alınabilir.

AKP’nin kurumsal durumu konusunda da 2020 yılı çok sancılı geçeceğini söylemek gerekir. Kendisinden kopanlar Türkiye için ciddi bir güç teşkil etmeseler de AKP’yi rayından çıkaracağını, ciddi iç sorunlarla boğuşmaya iteceğini şimdiden göruyoruz. Bu durumun Türkiye için hayırlı bir süreci de beraberinde getireceğine inanan bir kesim de vardır, umarım öyle olacaktır.

Son olarak da şunu bellirtmek isterim ; 2020 yılı aynı zamanda AKP sonrası süreç için de önemli bir yıl olacaktır. Parlamento seçimlerinin erkene alınma ihtimali yüksektir. AKP kendisinden kopanlara karşı bir hamle yapmak amacıyla muhalefetin erken seçim talebine olumlu karşılık verebilir. Bu nedenle HDP’nin de hazırlıklı olması lazım. Daha önce yaşanan seçim süreçlerinden de ders çıkararak adım atması çok çok önemlidir. Bazı şeyler kendisinin inisiyatifinde olmayabilir, ancak mümkün mertebe riskleri asgariye indirebilecek bir strateji izlemelidir.

Herekesin yeni yılını kutlar, özgür ve demokratik bir dünya diliyorum.

Ahmet Gülabi DERE /  31.12.2019