19 Kasım 2013 Salı

Amed Buluşması

Geçen haftadan beri Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile Güney Kürdistan Başkanı Mesut Barzanî’nin Amed’de buluşmaları gündemi meşgül etmektedir. Sözkonusu bu buluşma daha uzun bir süre gündemimizi meşgül edecektir, etmeye de değer bir mühtevaya sahiptir.

Tayip Erdoğan’ın daha önce de defalarca  Amed’de gittiğini gördük ancak bu sefer ki gidişi Sayın Mesut Barzanî sayesinde daha farklı olmuştur ; Amed halkı tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış, yuhalanma yerine alkışlanmıştır. AKP’nin Kürtlerle ilgili yeni yaklaşımı devam ederse hem Türkiye için hem de Kürtler için olumlu bir sürecin evrilmesine yol açabilir. Yok eğer geçmişte olduğu gibi yine takkiyeci yaklaşırsa o zaman, başta Amed halkı olmak üzere, Kürtlerin tokatını yiyeceğinden şüphe etmemek gerek. Bugün alkışlanan Tayip Erdoğan o zaman Amed’e girmekte zorlanabilir. Bu nedenle Amed Buluşması AKP için bir dönüm noktası olabilmelidir.

Amed Buluşması’na BDP’nin de katkı sunması önemlidir. Sayın Öcalan’ın yaklaşımına uygun olarak davranan BDP Kürt Sorununa Çözüm Sürecine katkı sunmuştur. Protestocu davranmak yerine diyaloğa açık olmak, karşı tarafı uzaklaştırmak yerine onu çözümleyici olmaya  davet etmek günün  ihtiyacına uygundur. Dolayısıyla BDP’den çok sayıda milletvekilinin Amed’de bulunmuş olması ve hem Tayip Erdoğan’ı hem de Mesut Barzanî’yi karşılaması olgun bir siyasi yaklaşım olmuştur. Umarım bundan böyle BDP sürekli olgun ve aynı zamanda oyunlara da gelmeyen bir siyaseti izleyecektir.

Güney Kürdistan’ın PYD’ye olan yaklaşımı KDP’nin Rojava’ya ilişkin izlediği siyasetin aynası olarak görülmemelidir diye düşünüyorum. Rojava’da PYD dışında başka Kürt örgütlerinin de olduğunu ve o parçada çeşitli çelişkilerin yaşandığını bilmek gerekiyor. Özellikle Güney KDP’sine yakın bir siyasi çizgide olan PDK-Suriyê ile PYD arasında ciddi sıkıntılar vardır. Zanediyorum ki PYD ile KDP-Suriyê arasında varolan çelişkiler Güney Kürdistan Yönetimi üzerinde olumsuz etki yaratmıştır. PYD’nin Esad rejimine olan muğlak yaklaşımı da buna eklenince ortaya istemediğimiz bir tablo çıkmaktadır. Önümüzdeki süreçte varolan sorunların karşılıklı tartışılarak bir çözüme kavuşacağını tahmin etmek zor değildir. Aksi halde Kürtlerin Birliğini istemeyen güçlerin değirmenine su taşınmış olacaktır.

Amed Buluşması’ndan önce ve sonra bazı kürt çevreler elinden geldiğince anti propaganda yaptılar. Şıvan Perwer ve İbrahim Tatlıses’in bu buluşmaya katılmalarını da çok olumsuz bir davranış olarak değerlendirenler oldu. Halen de sözkonusu buluşmayı bir komplo olarak gören Kürtler vardır. Bu yaklaşıma sahip olan Kürtler ile MHP ve CHP aynı cephede yer aldıklarını görüyoruz. Ben AKP’nin çok samimi olduğuna inanan biri değilim ancak siyasetten Amed Buluşması gibi adımlara karşı çıkılmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Dolayısıyla olumlu bir adım olarak görüyorum.

Amed Buluşması’ndan önce BDP’den yapılan kimi açıklamalar aynı gün bir protesto eyleminin yapılacağına dair işaretler veriyordu. Fakat öyle olmadı, aklıselim üstün geldi ve olması gerektiği gibi bir yaklaşım gösterildi. Elbette bunda sayın Öcalan’ın yaklaşımı ve Kandil’in verdiği perspektiflerin önemli bir etkisi olmuştur. BDP’nin kendi başına geliştirdiği bir yaklaşım değildir.

Önümüzdeki süreçte Sayın Öcalan’ın Amed Buluşması ile alakalı olarak olumlu değerlendirmeler yapacağını biliyorum. Geçen yıldan beri İmralı’dan yapılan açıklamalara bakılırsa hem Tayip Erdoğan’ın hem de Mesut Barzanî’nin Amed’de söyledikleri ‘takdir’le karşılanacağını şimdiden görüyorum. Umarım bugün elleştirenler o zaman U dönüşü yapmayacaklar.

Amed Buluşması ile ilgili ne düşündüğümü soran arkadaşlar vardır. Yukarıda belirtiklerimden de anlaşıldığı gibi önümüzdeki sürecin zor ama olumlu sonuçları doğuracak bir rotada olduğunu görüyorum. Herşeye negatif bakmaktansa daha realist düşünmek en doğrusudur.

Ahmet Gülabi DERE  /  19.11.2013