7 Nisan 2013 Pazar

Süreç Gelişmek Zorunda

Newrozla birlikte başlayan süreç geri döndürülemeyecek bir viraja girmiştir. Bazıları kendine göre, veya karşısındaki kitleye şerbet dağıtmak amacıyla kulağa hoş gelen sözler etseler de bunlar gerçekleri uzun süre gizleyemez. Bu çabalar hem AKP ve hem de PKK-BDP tarafından özellikle gösterildiğini takip ediyoruz.

İmralı’da yapılan görüşmelerin sonucu olarak ortaya çıkan Newroz mesajı bir taraftan AKP’yi memnün ederken diğer taraftan da milliyetçi Türkleri hareketlendirerek hükümete geri adım attırmaya çalışılmaktadır. Milliyetçileri ikna etmek için AKP tarafından ince bir siyaset devreye sokulmuştur. Süreçle ilgili AKP kurmayları tarafından kulanılan cümleler dikkatle seçilmektedir. Amaçları ne PKK’yi attığı adımdan caydırmak, ne de milliyetçi Türkleri daha da azgınlaştırmaktır. Dolayısıyla bu yılın son aylarına kadar, yani sözkonusu bu süreç rayına oturana kadar AKP’nin işi hayli zor gibi görünüyor.

Newroz’dan sonra PKK ve ona yakın kurumların da ciddi bir ikna ve süreci « kavratma » çabaları içinde olduklarını izliyoruz. Bu noktada PKK’nin işi daha zor olduğunu belirtmek gerekiyor. Zira sıfır taleple başlatılan süreci kabul etmeyen ve mağdur durumda olanlar Kürtlerdir ve en çok da zorlanacak olanlar PKK’li kadro ve çalışanlarıdır. Süreci kabul etmeyenleri ikna etmek pek kolay olmasa gerek.

Gördüğüm kadarıyla PKK ve ona yakın kurumlarda başlatılan ikna çalışmaları pek doğru ve gerçekçi temeller üzerinde yürütülmüyor. Newroz’da okunan mesaj ile ikna ve süreci « kavratma » amaçlı toplantılarda söylenenler arasında ciddi bir yaklaşım farkı görülüyor. Bana göre Newroz mesajı ve Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mektuplar, ya yeterince anlaşılmamıştır, ya da herkes kendine göre yorumlamaktadır ; her şeyden önce Newroz’da okunan mesajda kesin bir dille silahlı mücadele sürecinin bittiği, sıfır taleple silahların bırakılması icabeden momentin geldiği ve hatta bundan sonra islam kardeşliği bayrağı altında sistemin merkezinde yer almak için gereken siyasi mücadelenin yürütülmesi büyürülmüştür. Oysa halk toplantılarında, tv programlarında ve basın aracılığıyla kitlelere aktarılanlar buna pek uymamaktadır. Şimdiden kitlelerin kafasının karıştığını görmemek mümkün değildir. Dolayısıyla izlenen taktik ilk haftalarda « faydalı » olabilir ama daha sonra tersi bir etki yaratabileceğini söylemek gerekiyor. Özellikle tv programlarında konuşan PKK’li bazı kadroların söyledikleri çok soyut ve ezbere dayalı olduğunu da burada belirtmekte fayda vardır.

Geçenlerde Zübeyir Aydar’ın Murat Yetkin’e verdiği mülakattı okuyan herkes anlamıştır ki PKK bir an önce silahları bırakma taraftarıdır. Zira Zübeyir üzerinden verilen mesajda deniliyor ki « Bu süreç 2013 yılı içinde ve hızlı bir şekilde bitmelidir ». Başlatılan süreç geri döndürülemez olduğuna göre, ne kadar hızlı sonlandırılırsa tahribatlarının da o kadar az olacağını kestirmek mümkündür. Dolayısıyla Newroz mesajında ifade edilen « silahları bırakma zamanı gelmiştir » talimatı yavaş yavaş pratikleşecektir. Sellahattin Demirtaş’ın son olarak Kandil’den dönüşünde ifade ettiği « Kandil AKP’nin yaklaşımından rahatsızdır » sözü KCK’nin süreçle ilgili kaygılı olduğunu, AKP’ye güvenemediğini gösterse de bu pek bir şeyi değiştiremez. Zira sürecin devam etmesiyle ilgili Imralı’da anlaşma sağlanmıştır.

Gelişecek olan bur süreçte önemli gördüğüm bazı husular ;

-Bilindiği gibi Kürdistan dağlarında sadece PKK’li gerillalar yoktur,  türk soluna mensup bazı gerilla grupları da bulunmaktadır. Özellikle Dersim’de bulunan bu grupların durumu ne olacak acaba ? Bu süreç başlatılırken kendilerinin düşüncesi alındı mı ? Biliyoruz ki PKK gerillaları olmazsa türk soluna mensup gerilla gruplarının Dersim’de dayanabilmeleri mümkün olamaz. Ne olacak, acaba onlar da sıfır taleple bölgeyi terkedip silahlarını bırakacaklar mı ?

-Newroz’da okunan mesajda özellikle altı çizilen “İslam kardeşliği“ çizgisi geliştirilirken Ezîdî Kürtler ile Alevi Kürtlerin durumu ne olacak ? PKK saflarında şehit düşen yüzlerce ve hatta binlerce gerillanın Ezîdî ve Alevi ailelerden geldiklerini biliyoruz, onların aileleri ne düşünüyorlar ? Mevcut durumda da PKK saflarında yer alan yüzlerce Ezîdî ve Alevi ailelere mensup kadro ve gerillalar vardır, onlar ne düşünüyorlar acaba ?

-İran’ı biraz tanıyanlar iyi biliyorlar ki, Molla rejimi sürekli PKK’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü savaştan faydalandığı için onun  faaliyetlerine musamaha göstermiştir. Şimdiye kadar PKK’nin türk devletine karşı ilan ettiği tüm ateşkesler İran tarafından olumlu karşılanmamış, elinden geldiğince sabote etmiştir. İran’ın Kandil ve sınır bölgesi üzerinde belli bir hakimiyette sahip olduğunu da dikkate aldığımızda, önümüzdeki süreçte PJAK’a karşı nasıl bir tütüm alacak acaba ? Bu durum bağrında ciddi bir tehlikeyi barındırmaktadır.

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, ben bu süreci kaçınılmaz olarak görsem de bu “Kürt Sorununa Çözüm Süreci“ olarak gördüğüm anlamına gelmez. Başlatılan süreç sadece gerillanın Kuzey’den geri çekilme ve akabinde de silahlarını bırakma sürecidir. Kürt Sorunu PKK’nin silahlı mücadeleye başlamasıyla ortaya çıkmış bir sorun olmadığı gibi silahların bırakmasıyla da çözülebilecek bir sorun değildir. Eğer BDP’nin aldığı oyları Kuzeyli Kürtlerin PKK’ye verdikleri destek olarak algılarsak o zaman PKK dışında kalan Kürtlerin dörte üçü nerede ve çözümle ilgili ne diyorlar ? Bu nedenle tüm Kürtler arasında ortak bir konsansus sağlanmadan Kürt Sorununun Çözümünden bahsedilemez. Her kim ki PKK’nin silah bırakmasıyla Kürt Sorunun çözüldüğünü hesaplarsa kesin bir şekilde kaybeden taraf olacağını belirtmek lazım.

Son aylarda bazı arkadaşlar beni arayarak, bana mesaj yazarak şunu soruyorlar ; “Heval ne zaman Kürdistan’a gideceksin ? (geleceksin diyenler de vardır) “ Bunu söyleyen ve yazan bazı arkadaşların şaka yaptıklarını biliyorum, ama bazıları da gerçekten ciddi söyliyorlar. Burada tüm bu arkadaşlara ortak bir cevap vermeyi daha uygun görüyorum;

Değerli arkadaşlar,

Kürt Sorununa Çözüm süreci sağlıklı bir noktaya varmadan bizim gibilerin Kürdistan’a dönme gibi bir durumu sözkonusu olamaz. Bunu hayal eden bazı arkadaşlar varsa da o ben değilim. Halk için en sağlıklı mücadele bizzat ülkede yapılabildiğini biliyorum, ama eğer bu imkan yoksa o zaman biz de bulunduğumuz alanlarda mücadelemizi sürdürmeye devam ederiz.

Ahmet DERE  / 08.04.2013