14 Haziran 2012 Perşembe

Fantezi Düşünceler ve Kürt Sorununa Çözüm Gerçekliği

CHP’nin öneri paketiyle birlikte Kürt Sorununa Çözüm konuları geniş çevreler tarafından tartışılmaktadır. Her çevreden sözde aydın ve akılbend olarak geçinenler tv ekranlarına çıkıp çözüm konusunda fikir beyan ediyorlar. Bunlardan bazılarına göre PKK yolun sonuna gelmiş, 2012 yılı içinde silahları bırakacak, zira Kürtler yorulmuş artık mücadele edecek halleri kalmamıştır. Bunları söyleyenler daha çok « demokrat aydınlar » olarak geçinenlerdir. Milliyetçi kesimden olanlar ise daha ileri gidip PKK’nin teslim olacağını, aksi halde güvenlik güçleri tarafından ezilip yokedilecektir.
Kürt cephesinden önemli bir kesim ise bunun tersi söylemler dilendirilmekte, savaşın giderek şiddetleneceği ve her alanda direnişin geliştirileceği, başka da bir seçeneğin olmadığı belirtmektedir.
Kürt Sorunu ile ilgili kafa yormaya başladığımdan beri, ki yaklaşık 25 yıldır, sürekli benzer tartışmaları dinlemişimdir. Hiçbir zaman yapılan sözkonusu tartışmaları ciddiye almadığım ve inanmadığım gibi bugünlerde yapılan tartışmaları da nazarı itibare alınacak yanlarını bulamıyorum.
Kürt Sorunu Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce de vardı, kurulduktan sonra da günümüze kadar varlığını muhafaza etmektedir. Kürdistan ve Kürtler Ortadoğu’da tarihi bir geçmişe ve gerçekliğe sahip olduğu için bastırmayla, inkâr etmeyle ortadan kaldırılacak bir sorun değildir. Nasıl ki Mezopotamya medeniyet tarihinde çok önemli bir yere sahip ise Kürtler ve Kürdistan da bölgenin ayrılamaz bir gerçekliğidir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık tarihi boyunca devletin çok özel politik ve askeri uygulamalarına rağmen bu sorun kesintisiz olarak varlığını korumuştur.
PKK’nin 35 yıllık mücadelesi Kürt Sorununu yaratmamıştır, aksine Kürt Sorunu PKK’yi ve diğer Kürt örgütlerinin yaratılmasında temel kaynak olmuştur. Dolayısıyla bu denli köklü bir sorunu PKK’nın varlığına ve onun silahlı güçlerininin savaşına endekslemenin akla mantığa uygun hiçbir yanı yoktur. Diyelim ki PKK kendiliğinden silah bıraktı, bu Kürtlerin bundan sonra mücadele etmeyecekleri, edemeyecekleri anlamına gelmez. Diyelim ki PKK teslim oldu, silahlı güçlerini dağdan indirdi, bu Kürt Sorununu ortadan kaldırmaz, kaldıramaz.
Türkiye basınında, kısmen kürt basını da öyledir, fantezi bazı düşünceleri, planları gündeme alıp tartışmak neredeyse kötü ve bağımlılık yapan bir alışkanlık haline gelmiştir. CHP’nin son öneri paketiyle birlikte Kürt Sorunu konusunda fantezi düşünceler hayli artmış, böyle devam ederse önümüzdeki günlerde dozajı daha da artacaktır.
Herşeyden önce Kürt Sorunu PKK’nin silah bırakması veya teslim olmasıyla ortadan kalkabilecek bir gerçeklik değildir. PKK 35 yıldır kurulmuş, ama Kürt Sorunu ise, Osmanlı dönemini hasaba katmazsak bile, 90 yıldır vardır. 35 yıldır bu denli köklü bir sorun için varolan PKK’nin de kolay kolay ezilebileceğini düşünmek saflıktır. Temel varlık sebebi Kürt Sorunu olan PKK’nin, onurlu bir çözüm bulunmadan silah bırakması da mümkün olamaz. Bu husus PKK yönetiminin de inisiyatifi dışında bir mahiyete sahiptir.
35 yıldır Kürdistan’ın dört parçasında da örgütlenen, yüzbinlerce Kürdün bizzat emeğiyle bugüne gelmiş olan PKK hareketinin silah bırakmasının tekniki açıdan bile oldukça zor olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. « PKK silah bırakır » veya « PKK silahları bırakmalıdır » diyen çevrelerin kafasında, nasıl bir mekanizma ile bunun gerçekleşebileceği hususunda bir düşüncenin varolduğunu bile tahmin etmiyorum. Öte yandan Kürt Sorununa onurlu bir çözüm bulunmadan hiçbir PKK yöneticisinin « Silahları bırakıyoruz » diye bir beyanat vermeye cesaret edebileceğini de düşünmüyorum. Dolayısıyla silahların bırakılması, Kürt Sorununa Çözüm konusunda atılacak son adımlardan bir tanesi ancak olabilir.
Kürt Özgürlük Mücadelesi sadece silahlarla verilmemiştir, siyasi, diplomasi, entelektüel ve kültürel alanda verilen mücadele daha önemli ayaklarını oluşturmaktadır. Yine bu mücadelede PKK saflarında yer almayan Kürtler tarafından da verilmiştir. Bunları dikkate alırsak o zaman Kürt Sorununa çözüm noktasında tüm bu kesimlerin de tavrını ve duruşunu hesaba katmak gerekir. Aksi halde silahlı mücadele bırakılsa bile çok kısa bir süre içerisinde farklı mücadele yöntemleri devreye girecek ve bitmiş olduğu sanılan band yeniden baştan saracaktır.
Kürt Sorununa çözüm konusu tartışılırken fantezi düşüncelerden vazgeçip ciddi ve realist olmanın çok önemli olduğunu belirtmekte fayda vardır. TBMM çatısı altında yer alan BDP’nin mühataplık misyonuna soyunmaması  (veya ona cesaret edememesi) doğru bir yaklamışdır diye düşünüyorum. Zira sorunun ağırlığı hem kurumsal olarak BDP’yi aşmakta ve hem de muhatap olma konusunda BDP’yi temsil edebilecek yöneticileri bulunmamaktadır. Onlarca yılını Kürt Halkının mücadelesine vermiş olan binlerce devrimcinin emeğini layıkıyla temsil etmek kolay olmamaktadır. Bu taraftan bakınca BDP’li arkadaşların içinde bulundukları durumun pek kolay olmadığını görmek mümkündür.    
Ahmet DERE  /  13.06.2012