15 Haziran 2013 Cumartesi

Gezi Park’ı ve Taksim Olayları Ardından


Mayıs ayının sonundan beri süren Gezi Park’ı ve Taksim olayları (birileri buna direniş de diyebilir) bugün  itibariyle (15 Haziran) bastırılmış olsa da daha uzun bir süre Türkiye’nin gündemini meşgül edecektir. AKP açısından da bundan sonraki süreç daha zor ve çelişkilerle dolu olacağını tahmin etmek zor edeğildir.

Gezi Park’ı ile ilgili yaşanan protesto eylemlerini ilgiyle takip ettim, gerek türk gerekse de uluslararası basını takip etmekle birlikte, özellikle uluslararası kurumların bu konuyla ilgili yaklaşımlarını da yakından takip ettim. Yazılan ve söylenenleri bir bütün olarak değerlendirdiğimde ne yazık ki Gezi Park’ı ve Taksim etrafında yaşananların pek de olumlu bir sonuç yaratacağını söyleyemem.

Herşeyden önce günümüz dünyasında, hele sözkonusu olan Ortadoğu bölgesi ise, iktidarda bulunan bir güce karşı sadece iç dinamiklerle etkili bir eylemi gerçekleştirmek ve sonuç almak imkansız derecede zordur. AKP seçimlerle iktidara gelmiş bir siyasi parti olsa bile onun da dayandığı dış güç veya dış güçler vardır. İktidarda bulunduğu süre boyunca sürekli bir şekilde ABD ve AB çevrelerinden destek aldığını, Gülen Cemaatinin himayesinde olduğunu cümle alem biliyor. Böylesi bir iktidarın yavaş yavaş kontrol dışına çıktığı bir dönemde Gezi Park’ı ve Taksim olaylarının patlak vermesi tesadüfi değildir. Bu yöndeki görüşlerimi, dönem dönem sohbet ettiğim yakın çevremdeki arkadaşlarla da paylaşmışım.

Giderek kontrol dışına çıkan, gerek iç politikada başına buyruk hareket etmesi, gerekse de dış politikada, özellikle yakın dönemde Suriye ile ilgili olarak  ABD ve AB ile kısmen ters düşen AKP iktidarı uyarılmıştır. Eğer bu uyarı adresine ulaşmamış ve gereken cevabı alamamış ise önümüzdeki süreçte daha kapsamlı olayların yaşanması mümkündür.

Bu yazdıklarımdan şu sonucun kesin olarak çıkarılmaması gerekiyor ; Gezi Park’ı ve Taksim olayları emperiyalist bir senaryonun parçasıdır. Kesin olarak öyle bir senaryo olduğunu söylememekle birlikte, ilgili güçlerin bu olaylardan  rahatsız olmadıklarını belirtmekte fayda vardır. Geçen çarşamba günü (12 Haziran) Strasbourg’daki Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgili gerçekleştirdiği özel oturumu canlı olarak izledim. İki saat boyunca yapılan konuşmaların genelinde AKP’ye karşı yeni bir yaklaşımın ince ipuçlarını gördüm. Aynı çatı altında Türkiye ile ilgili olarak yapılan çok sayıda benzer oturumları izlemiş biri olarak bu sefer farklı bir uslübün kulanıldığına şahit oldum. AB’nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu AKP’nin biletini kesmemiştir, ancak onun kontrol dışına çıkmasını da istememektedir. ABD’den yapılan açıklamaların da benzer içerikte olduğunu biliyoruz.

Emperiyalist güçler açısından henüz AKP’nin pili bitmemiştir, kontrol altında tutmak şartıyla belki bir ve iki dönem daha ona ihtiyaçları vardır. Mevcut durumda Türkiye’de AKP’ye alternatif olabilecek başka bir gücün olmaması ona kısmi bir manevra alanı sunmakla birlikte, tamamen kendi başına buyruk hareket edebileceği kadar da imkan sunmuyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte, gerek Suriye konusunda olsun, gerekse de Kürt Sorununa Çözüm noktasındaki arayışlarda olsun, AKP ve emperiyalist güçler ortak bir paydada buluşacaklardır. Bu nedenle yaşanan Gezi Park’ı ve Taksim olayları ardından fazla umutlu olmamalıyız.

Özellikle biz Kürtler açısından ‘fazla umutlu olmama’nın altını çizmek istiyorum. Sözkonusu bu olaylara dayanışma amaçlı, gerek yurt içinde olsun gerekse de yurt dışında olsun, yapılan çeşitli etkinliklerde Kürtler aktif olarak katıldılar. Özellikle yurt dışında yapılan yürüyüş ve mitinglerde Alevi Örgütlerinin çabası küçümsenemez ve biliyoruz ki Alevi Örgütlerinde Kürtler yoğunluktadır. Ancak 16 gün boyunca süren olaylar sırasında eylemciler tarafından dile getirilen taleplerde somut olarak Kürtlerle alakalı birşey duymadık. Hatta yer yer, özellikle Taksim’de, bazı BDP’lilerin Abdullah Öcalan’ın posterlerini açmaları tepkiyle karşılanmış ve saldırıya uğramışlardır. İmralı Cezaevinden bunu farkeden Abdullah Öcalan BDP heyetini, sözkonusu eylemlerin Ergenekon gibi güçlerin güdümünde gelişmemesi için uyarmıştır ve bu noktadaki kaygılarını dile getirmiştir.

Sonuç olarak şunu söylemek lazım ; herşeyden önce bu olaylar AKP’yi ciddi bir şekilde uyarmıştır. Bu uyarı hem iç kamuoyu tarafından yapılmış, hem de dış güçler tarafından. Zanediyorum ki bundan sonra AKP daha hesaplı adım atacak ve kendi yorganına göre ayaklarını uzatacaktır. Ne var ki bu yılın Newroz Bayramıyla birlikte PKK’nin inisiyatifiyle başlatılan Kürt Sorununa Çözüm Süreci de sıkıntıya girecektir. Eli zayıflamış olan AKP’nin demokratikleşme noktasında cesaretli adım atması pek beklenemez. Umarım yaşanan Gezi Park’ı ve Taksim olaylarının esas sebebi sözkonusu bu süreci sabote etmek olmasın.


Ahmet DERE 15.06.2013