24 Eylül 2011 Cumartesi

PKK-MİT Görüşmesi Hakında

Bir süredir kürt ve türk medyasında PKK-MİT görüşmeleri tartışılıyor. Görüşme kayıtlarının ne kadar gerçek olup olmadığı, yapılan sözkonusu görüşmenin ne amaçla gerçekleştiği ve basına yansıtılmasının amacı ne olduğunu bir tarafa bırakırsak, gerek türk gerekse de kürt kamuoyu tarafından pek de infial yaratan bir tepki gösterilmemiştir. MHP ve onun eksenindeki çevreler dışında, aslında türk ve kürt kamuoyu böyle bir teması çok normal karşılamıştır. Öyle görülüyorki, siyasi amacı olmayan çevreler dışında, şiddetin durması için devlet ile PKK arasında açıktan bir müzakereye karşı pek ciddi bir tepki gösterilmeyecektir. Türkiye yavaş yavaş aklıselim bir rotaya giriyor.

PKK-MİT görüşmeleri kitleler tarafından tepkiyle karşılanmamış, hatta olumlu görülmesine karşılık, uzun yıllardan beridir PKK ile masaya oturan « devlet » halen örgütü ve Kürt Sorununu idrak etmiş değildir. Kendisiyle masaya oturup müzakere ettiği örgütü halen “terorist“ olarak görmeye devam ediyor ve imhası için tüm imkanlarını seferber ediyor. Paradoks buradadır, bu anormalik giderilmediği müddetçe ne savaş durur, dolayısıyla ne de Kürt Sorununa kalıcı bir çözüm bulunur.

Yapıldığı söylenen “Oslo“ görüşmelerine PKK’nin samimi yaklaştığını düşünüyorum. 1993’te PKK’nin ilan ettiği tek taraflı ateşkesten bu yana, örgüt savaşı önemli bir opsiyon olmaktan çıkarıp siyasi kanalların devreye girmesini istemektedir. Şimdiye kadar ilan edilen tüm ateşkesler ve eylemsizlik süreçleri de bu amaçla olmuştur. Yani, 1993 yılından beri -ki 18 yıldır- PKK kerhen savaşmaktadır, savaşmaya zorlanmaktadır. Şiddetin ortadan kalkması için eğer devlet tarafından samimi küçük bazı adımlar atılmış olsaydı, bunca can ve mal kaybı yaşanmayacaktı. Burada salt dar bazı çevreleri “savaş rantçıları“ olarak lanse etmenin bir manası yoktur, Turgut Özal’ın suikastinden sonra devletin bizzat kendisi sorumludur. İşi “Derin Devlet“ veya “Ergenekon“a yüklemenin hiçbir anlamı yoktur, öyle olsaydı, o zaman şöyle derdik “Ergenekon dediğiniz örgütün elemanlarını Silvri’ye tıkamışken, neden siz de aynı savaşı halen dayatıyorsunuz ?“. Anlaşılmalı ki Kürtlere karşı, veya PKK’ye karşı, savaşta devletin kendisi kararlıdır. Son süreçte yaşanan operasyonlar, siyasi tutuklamalar, sınır ötesi harketlilikler ve bombardımanlar gösteriyorki türk devleti zayıf ve herşey konusunda “ez benî, ez xulam“ diyen bir Kürdü yaratana kadar bu kirli savaşı sürdürecektir.

Bunları anlatıktan sonra şunu belirtmek gerekiyor; MİT’in PKK ve Abdullah Öcalan ile görüşmesindeki tek amacı, örgütü ve irade sahibi olan Kürdü tasfiye etmektir. Görüşme tutanağına yansiyan diyalog ve MİT elemanlarının üslubünden de bu gerçekliği anlamak mümkündür. Sözkonusu görüşmede Kürt Sorununa çözüm bulmak değil, daha ziyade PKK’nin nasıl silah bırakacağı üzerinde durulmuştur. Görüşme tarzı ve tarafların konuşmalarında diplomatik teamüllere uygun hiçbir yan bulamadım. Dolayısıyla, tutanakları basına yansıtılan görüşme gibi, daha önce yapılan diğer görüşmelerin tek amacı ;  PKK’nin silahsızlandırılması olduğunu anlamak zor değildir.

Bu tarz görüşmelerin –ki şimdiye kadar PKK ile devletin çeşitli kademelerinden yetkililer arasında benzer sekilde çok sayıda temaslar gerçekleşmiştir- Kürt Sorununu çözüme kavuştururmu ?, verilen bedellerin karşılğı olabilirmi ?, ben bu noktada pek de iyimser olmadığımı belirteyim.

PKK-MİT görüşmeleri basına yansıtıldıktan sonra, özellike bazı Kürtler tarafından “Açık ve şefaf müzakereler yapılmalıdır“ biçimindeki taleplerin yerinde olduğunu düşünüyorum. MİT’in kendi amacına ve üslubüne göre gerçekleştirdiği görüşmeler, açık ve şefaf müzakerelerle önlenebilir. Böyle olması durumunda her iki tarafın da diplomatik teamüllere uygun davranması zorunlu olup, aynı zamanda Kürtlerdeki diplomasi yetersizliği üzerinde de biraz durulmuş olacaktır.

Yazıyı noktalamadan önce şunu da bellirteyim; yapılan görüşme PKK-MİT arasında gerçekleşmiştir, görüşmenin yapıldığı tarihte Hakan Fidan Başbakan Müsteşar Yardımcısı olsa da, görüşmede kendini Başbakanın Özel Temsilcisi olarak taktim etsede bu gerçeği değiştirmez. Hakan Fidan MİT Müsteşarı yapılmadan önce beli bir eğitim ve deneyim kazanma sürecinden geçirilmiştir. Hem İmrali’ya gidip Abdullah Öcalan ile görüşmesi ve hemde bahsi edilen görüşmeye katılması da bu eğitim sürecinin bir parçasıdır, bazılarının dediği gibi “AKP Hükümeti PKK ile görüşmüştür“ biçiminde bir sonuç çıkarılmamalıdır. Yani ortada  « PKK Hükümet   görüşmesi » diye birşey de bulunmamaktadır.

Kürt Sorunu siyasidir ve ancak siyasi iktidar ile müzakeresi yapılır. MİT ve Asker devletin önemli parçaları olsalar da, Kürt Sorununun çözümü konusunda muhatap kabul edilemezler. Muhatap siyasi iktidar olur, MİT ve Asker ise ancak tekniki konularda rol oynayabilirler. Bu nedenle MİT ile ne kadar ve nerede görüşme yapılırsa yapılsın bende ufak bir umudu yaratmamaktadır.

Ahmet DERE / 23.09.2011