27 Kasım 2015 Cuma

Ortadoğu


DAEŞ teröristlerinin 13 Kasım’da Paris’te yaptıkları barbarca saldırılarından sonra Fransa Charles de Gaule uçak gemisini Körfez’e gönderdi. Zaten yıllardır Ortadoğu’da sürmekte olan savaş farklı yöntemler ve bahanelerle daha da tırmanacağını tahmin ediyorduk. Fransa ile Rus’yanın yakınlaşmaya doğru evrilen ilişkileri ise gizliden gizliye bazı güçleri rahatsız etmeye başlamıştı. İşte tam da bu sırada Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi, zaten sıcak olan Ortadoğuyu daha da ısıtmıştır. Dolayısyla girdiğimiz süreç, genelde dünya için, özelikle de Ortadoğu için hem çok tehlikeli hem de yepyeni çıkar ilişkilerini ve de dünya düzenini yaratacağa benziyor.

Paris Saldırılarından sonra François Hollande azalan popülaritesini de yükseltmeyi umarak diplomatik bir atağa geçti. Bir taraftan AB içinde başlıca rol oynayan bir ülkenin lideri olarak mütefiklerini DAEŞ’e karşı daha aktif rol oynamaya davet ederken, diğer taraftan da NATO’nun lideri konumunda olan  ABD’ye gider Obama’nın aktif desteğini almaya çalıştı. ABD’den döner dönmez bu sefer Moskova’ya gidip Putin ile ortak hareket etmeyi istemektedir. Tüm bunları yaparken de Fransa Halkına koruyuculuk yaptığını göstermeyi de ihmal etmemektedir. 13 Kasım’dan bu yana ulusal bazda yapılan törenlere ve güvenlik ile ilgili toplantılara olağanüstü bir gayretle katılmaktadır.

13 Kasım’dan bu yana başta Fransa ve Belçika’da olmak üzere, Avrupa’nın tümünde ciddi bir güvenlik alarmı yaşanmaktadır. Bunu bizzat burada yasayan bizler günlük hayatta daha iyi farkediyoruz. Bu durumun yaşanmasında en fazla hedef tahtasında olan ise Ortadoğudur. Dolayısıyla giderek ısınan ve yeni « gelişmeler »e açık olan bölgemiz 2016 yılında daha ciddi bir altüst oluşu yaşayacaktır diye düşünüyorum. İyi mi olur ? orasını gelişmeler gösterecektir. Ancak dışarıdan yapılan her müdahaleye basma kalıp ideolojik yaklaşımlarla ‘kötüdür’ deyip geçen biri değilim, zira Ortadoğu’nun yerlisi olarak bildiğimiz güçlerin ne durumda olduklarını, nasıl bir geleceğe umut vaatettiklerini biliyoruz.

Yükarıda yazdıklarımdan hareketle 2016 yılının çok ama çok sıcak geçeceğini tekrarlamaya gerek yoktur. Önümüzdeki yıl Rusya-Türkiye-NATO-Bağlantısız Güçler dörtgeninde bayağı ciddi bir bilek güreşine tanıklık yapacağız.

Avrupa Konseyi ve Türkiye

Geçen günlerde Avrupa Konseyi’nde yetkili bir eski dostumla sohbet ederken konu Türkiye’ye kaydı. Zaten bu gibi kurumlarda tanıdığım her dost ve arkadaşlarla her biraraya geldiğimizde konu dönüp dolaşıp Türkiye’ye geliyor. Sebebi malumdur….

1 Kasım seçimlerinden sonra ilk defaydı (burada ismini vermek istemiyorum) sözkonusu bu dostum ile biraraya gelmiştik, dolayısıyla seçimleri, kurulan hükümeti ve benim özellikle öğrenmek istediğim Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye olan yaklaşımında bir yeniliğin olup olmamasını konuştuk.

Herşeyden önce bellirtmek gerekiyor ki Avrupa Konseyi Türkiye’yi yakından izleyen bir kurumdur. Yapılan her seçimlerde olduğu gibi geçen 1 Kasım seçimlerinde de kendi izleme mekanizmasını çalıştırmıştır. Fakat benim ve benim gibi düşünen birçok insanın aksine Avrupa Konseyi 1 Kasım seçimleri konusunda Türkiye’yi pek elleştirmemektedir, hatta hiç elleştirmemektedir. Seçimlerde, kendine göre, sadece küçük bazı sorunların yaşandığını tespit etmiş olan bu kurum bunları da pek tartışma konusu yapmamayı tercih ettiğini farettim. Sadece AKP’nin yeni Anayasa konusunda Venedik Komisyonuna danışması gerektiğini öneren, yolsuzluklar konusunda dosyaların daha şefaf bir yargı sürecinden geçirmesini isteyen bir Avrupa Konseyi tavrı sözkonusudur. Buradan hareketle şunu iyi anladım ki; TBMM’nin Avrupa Konseyi Delegasyonunda yer alan CHP, MHP ve HDP üyeleri yeterince görevlerini yerine getirmemişlerdir. Aksi halde eskiden Türkiye’yi sert bir dille elleştiren Avrupa Konseyi, ülkenin bir bölümünde yaşanan savaşa, ilan edilen sokağa çıkmalara, gayri resmi olarak yaşanan sıkıyönetimlere, yolsuzluk ve diğer antidemokratik uygulamalara rağmen bugün Türkiye Hükümetini destekler manada bir tavır içinde olmazdı, olamazdı.

NOT : Kurulan yeni hükümette Dışişleri Bakanlığına yeniden Mevlüt Çavuşoğlu’nun getirilmiş olması da Avrupa Konseyi’ni gayet memnün etmiştir. Zira  Mevlüt Çavuşoğlu daha önceki yıllarda bir dönem Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’ne başkanlık yapmış biridir. Avrupa Konseyi yaklaşımı üzerinde bunun da bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

Ahmet Gülabi DERE  /  27.11.2015