10 Mayıs 2018 Perşembe

25 Haziran Sabahı

Türkiye yeni bir seçim sürecini cok bunaltıcı bir havada yaşıyor. 2002 yılından beri en fazla önem arzeden ve o kadar da dikkat gerektiren bir seçim veya seçimler. AKP’nin uzun süren iktidarı Türkiye´yi ve orada yaşayan toplumları çok derinden etkilemiştir. İnsanların pek farketmediği ancak herkesin günlük hayatını ilgilendiren çok çarpık bir yaşam tarzı ciddi bir tehlike olarak ülkenin her tarafını gölgesine alan bir coğrafyadan sözediyoruz. Bu seçimler arefesinde sözkonusu tehlikeli gidişata karşı umut yaratan bir « uyanış »ı görmek mümkündür. Erdoğan’a « tamam, yeter artık » diyerek sosyal medyada başlayan kampanyalar bunun küçük bir göstergesidir.

Erdoğan’a karşı en göze çarpan rakip elbette HDP’nin Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği Selahattin Demirtaş’dır. Erdoğan ve ekibi 2015’ten beri kendilerine karşı bu tehlikeyi gördükleri için elem yapıp kulem yapıp Selahattin’i içeri tıktılar. Baskın seçim kararı ile de, kendilerine karşı gelişebilecek diğer tehlikeleri de ortadan kaldırmayı düşünmüşken tam tersi hamleler geldi. CHP desteğiyle Iyi Parti’nin seçimlere katılıyor olması, HDP’nin de en makul kararı vererek Türkiye Halklarına en uygun Cumhurbaşkanlığını yapabilecek olan Selahattin’i aday göstermesi, yine CHP’nin isabetli bir karar olarak gördüğüm Muharem İnce´yi aday göstermesi AKP-MHP koalisyonunun hesaplarını bozmuştur.

Bu denli önem arzeden seçim sürecinde elbette en büyük görev muhalefete düşmektedir. Başta HDP ve CHP olmak üzere seçimlere katılabilen veya katılamayan tüm muhalefet partileri bu kısa seçim sürecinde tarihi rollerini oynamaları çok çok önemlidir. Sözkonusu önem sadece biz Kürtler tarafından değil, Türkiye´nin yaşanabilir bir ülke olmasını arzulayan herkes açısından nazarı itibare alınması gerekir.

Selahattin Demirtaş’ın esir olarak tutuluyor olması bir handikap olsa da bunu tersine çevirmek mümkündür. HDP’nin ilgili organları doğru ve iyi çalışırlarsa Selahattin’in içinde bulunmuş olduğu esaret durumu vicdanlarda yankı uyandıracaktır. Seçim sandığının başına giden her vicdanlı kişinin dikkati Selahattin’e çevirilebilir. Bu noktada Selahattin’in neden tutuklu olduğu kitlelere doğru anlatılması önem arzediyor.

Demokrasiden pek nasibini almamış geri kalmış ülkelerde bile böylesi önemli bir makam için seçimlere katılmayı hak edip de aday olan biri içerde tutulmaz. Ne var ki burası Türkiye, bir taraftan muasır medeniyetlerden dem vurulurken diğer taraftan da kabile şeflerinin yönetiği ülkelerden daha geri bir hak, hukuk ve adalet sistemi sözkonusudur. İşte bu gerçekliğin seçmene çok iyi anlatılmasıyla, inanıyorum ki Selahattin’e akacak oylar daha da artacaktır. Türkiye o kadar da vicdandan yoksun bir topluluklar ülkesi değildir, elini vicdanına koyabilenlerin de yaşadığı bir ülkedir.

25 Haziran sabahı uyandığımızda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkin yaşandığını umuyorum, böyle bir gelişmenin ortaya çıkması ve yaşanması zamanı da gelmiştir. TC'nin sadece Türklerin olmadığı, aynı zamanda Türkiye'de yaşayan tüm halkların olduğunun kanıtlanması gerektigi an bu andır. Bunun da  özünde Kürt olan Selahattin gibi birinin bu seçimlerde kazanması ile mümkündür. Bu nedenle sadece Kürtler değil, aynı zamanda resmiyette Türkiye olarak bildiğimiz ülkede yaşayan herkesin bu arzunun gerçekeşmesi için uğraş vermesi gerekir diye düşünüyorum.

CHP’nin İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile itifak yaparken HDP’nin kapısını çalmaması bir handikaptır. Eğer CHP HDP’nin de bu itifağa katılmasını isteseydi belki HDP kabul etmezdi, bana göre etmeliydi. Ancak CHP’nin bu yaklaşımı, tıpkı dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinde olduğu gibi, HDP’yi baraj altında bırakma amacının yattığını herkes tahmin eder. Bu nedenle daha önce CHP’ye oy verip de bu seçimlerde HDP lehinde tercihini kulananların sayısı artıyor, artacaktır. Örneğin Avrupa’daki Alevilerin en üst kurumu olan AABF bu konuda bir açıklama yaptı, tercihlerinin HDP’den yana olacağını beyan etti. AABF kadar cesaretli davranmayıp da sandık başına giderken mühürü HDP’den yana kulanacak olanların sayısının hayli fazla olduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turun yaşanacağı kesindir. Erdoğan’ın ilk turda alacağı oyların yüzde 40-45 bandında olacağına dair güçlü tahminler vardır. Her ne kadar araştırma firmalarının anketleri ilk turda Erdoğan’ın çok az bir fark ile seçileceğini söyleseler de gerçeğin öyle olmadığını biliyoruz. İkinci tura kalacak iki şık vardır ; 1- Selahattin ve Erdoğan, 2- Muharem İnce ve Erdoğan. Bugün AKP-MHP koalisyonu dışında kalan diğer tüm partiler Erdoğan’a karşı oldukları kesin gibi görülüyor. Bu mantık ile olaya bakılırsa ikinci turda Erdoğan’ın rakibinin şansı büyüktür.

24 Haziran seçimlerinde diğer önemli bir husus da Milletvekili Seçimleridir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar bu seçimler de önemlidir. İsabetli adayların  gösterilmesi halinde HDP’nin baraj sorunu olmayacaktır. Zira milletvekili seçimlerinde seçmenin önemli bir kısmı kendi ilinde aday olanlara göre oy kulanır. Bu nedenle HDP’nin milletvekili adaylarını seçmede çok dikkat etmesi elzemdir. Şimdiden birileri akrabacılık, hemşehircilik, aşiretçilik veya ahbapçavuşluk yaparak devreye girdiğini biliyorum. Umarım daha önceki seçimlerde düşülen sözkonusu bu hataya bu sefer düşülmez, halkın gönlünde yer edinmiş olanlara yer verilir.

AKP-MHP koalisyonunun başvuracağı çok tehlikeli ve kirli oyunlar olmasa HDP’nin baraj sorunu olmadığını belirtim. Dolayısıyla milletvekili seçimlerinde muhalefetin sandalye sayısı yüzde 55-60 bandında olabileceğini düşünüyorum. Hal böyle olunca Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse bile kendisini  zor bir süreç bekliyor. Bu kaygı Erdoğan’ın seçim mitinglerinde kulandığı üsluba da yansıyıor.

24 Haziran Seçimleri için sandık başına gidenler aynı zamanda vicdani bir sınav ile de karşı karşıyadırlar. Temenim herkesin bu sınavdan iyi not alarak çıkmasıdır.

Ahmet G. DERE : 10.05.2018