CHP’nin öneri paketiyle birlikte Kürt Sorununa Çözüm konuları
geniş çevreler tarafından tartışılmaktadır. Her çevreden sözde aydın ve akılbend
olarak geçinenler tv ekranlarına çıkıp çözüm konusunda fikir beyan ediyorlar. Bunlardan
bazılarına göre PKK yolun sonuna gelmiş, 2012 yılı içinde silahları bırakacak,
zira Kürtler yorulmuş artık mücadele edecek halleri kalmamıştır. Bunları söyleyenler
daha çok « demokrat aydınlar » olarak geçinenlerdir. Milliyetçi
kesimden olanlar ise daha ileri gidip PKK’nin teslim olacağını, aksi halde güvenlik
güçleri tarafından ezilip yokedilecektir.
Kürt cephesinden önemli bir kesim ise bunun tersi söylemler
dilendirilmekte, savaşın giderek şiddetleneceği ve her alanda direnişin geliştirileceği,
başka da bir seçeneğin olmadığı belirtmektedir.
Kürt Sorunu ile ilgili kafa yormaya başladığımdan beri, ki
yaklaşık 25 yıldır, sürekli benzer tartışmaları dinlemişimdir. Hiçbir zaman yapılan
sözkonusu tartışmaları ciddiye almadığım ve inanmadığım gibi bugünlerde yapılan
tartışmaları da nazarı itibare alınacak yanlarını bulamıyorum.
Kürt Sorunu Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce de vardı,
kurulduktan sonra da günümüze kadar varlığını muhafaza etmektedir. Kürdistan ve
Kürtler Ortadoğu’da tarihi bir geçmişe ve gerçekliğe sahip olduğu için bastırmayla,
inkâr etmeyle ortadan kaldırılacak bir sorun değildir. Nasıl ki Mezopotamya
medeniyet tarihinde çok önemli bir yere sahip ise Kürtler ve Kürdistan da bölgenin
ayrılamaz bir gerçekliğidir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık tarihi
boyunca devletin çok özel politik ve askeri uygulamalarına rağmen bu sorun kesintisiz
olarak varlığını korumuştur.
PKK’nin 35 yıllık mücadelesi Kürt Sorununu yaratmamıştır,
aksine Kürt Sorunu PKK’yi ve diğer Kürt örgütlerinin yaratılmasında temel
kaynak olmuştur. Dolayısıyla bu denli köklü bir sorunu PKK’nın varlığına ve
onun silahlı güçlerininin savaşına endekslemenin akla mantığa uygun hiçbir yanı
yoktur. Diyelim ki PKK kendiliğinden silah bıraktı, bu Kürtlerin bundan sonra mücadele
etmeyecekleri, edemeyecekleri anlamına gelmez. Diyelim ki PKK teslim oldu,
silahlı güçlerini dağdan indirdi, bu Kürt Sorununu ortadan kaldırmaz, kaldıramaz.
Türkiye basınında, kısmen kürt basını da öyledir, fantezi
bazı düşünceleri, planları gündeme alıp tartışmak neredeyse kötü ve bağımlılık
yapan bir alışkanlık haline gelmiştir. CHP’nin son öneri paketiyle birlikte Kürt
Sorunu konusunda fantezi düşünceler hayli artmış, böyle devam ederse önümüzdeki
günlerde dozajı daha da artacaktır.
Herşeyden önce Kürt Sorunu PKK’nin silah bırakması veya
teslim olmasıyla ortadan kalkabilecek bir gerçeklik değildir. PKK 35 yıldır
kurulmuş, ama Kürt Sorunu ise, Osmanlı dönemini hasaba katmazsak bile, 90 yıldır
vardır. 35 yıldır bu denli köklü bir sorun için varolan PKK’nin de kolay kolay
ezilebileceğini düşünmek saflıktır. Temel varlık sebebi Kürt Sorunu olan
PKK’nin, onurlu bir çözüm bulunmadan silah bırakması da mümkün olamaz. Bu husus
PKK yönetiminin de inisiyatifi dışında bir mahiyete sahiptir.
35 yıldır Kürdistan’ın dört parçasında da örgütlenen, yüzbinlerce
Kürdün bizzat emeğiyle bugüne gelmiş olan PKK hareketinin silah bırakmasının
tekniki açıdan bile oldukça zor olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. « PKK
silah bırakır » veya « PKK silahları bırakmalıdır » diyen
çevrelerin kafasında, nasıl bir mekanizma ile bunun gerçekleşebileceği
hususunda bir düşüncenin varolduğunu bile tahmin etmiyorum. Öte yandan Kürt
Sorununa onurlu bir çözüm bulunmadan hiçbir PKK yöneticisinin « Silahları
bırakıyoruz » diye bir beyanat vermeye cesaret edebileceğini de düşünmüyorum.
Dolayısıyla silahların bırakılması, Kürt Sorununa Çözüm konusunda atılacak son
adımlardan bir tanesi ancak olabilir.
Kürt Özgürlük Mücadelesi sadece silahlarla verilmemiştir,
siyasi, diplomasi, entelektüel ve kültürel alanda verilen mücadele daha önemli ayaklarını
oluşturmaktadır. Yine bu mücadelede PKK saflarında yer almayan Kürtler
tarafından da verilmiştir. Bunları dikkate alırsak o zaman Kürt Sorununa çözüm
noktasında tüm bu kesimlerin de tavrını ve duruşunu hesaba katmak gerekir. Aksi
halde silahlı mücadele bırakılsa bile çok kısa bir süre içerisinde farklı mücadele
yöntemleri devreye girecek ve bitmiş olduğu sanılan band yeniden baştan
saracaktır.
Kürt Sorununa çözüm konusu tartışılırken fantezi
düşüncelerden vazgeçip ciddi ve realist olmanın çok önemli olduğunu belirtmekte
fayda vardır. TBMM çatısı altında yer alan BDP’nin mühataplık misyonuna
soyunmaması (veya ona cesaret edememesi)
doğru bir yaklamışdır diye düşünüyorum. Zira sorunun ağırlığı hem kurumsal
olarak BDP’yi aşmakta ve hem de muhatap olma konusunda BDP’yi temsil edebilecek
yöneticileri bulunmamaktadır. Onlarca yılını Kürt Halkının mücadelesine vermiş
olan binlerce devrimcinin emeğini layıkıyla temsil etmek kolay olmamaktadır. Bu
taraftan bakınca BDP’li arkadaşların içinde bulundukları durumun pek kolay
olmadığını görmek mümkündür.
Ahmet DERE / 13.06.2012