Ortadoğu’da
yaşanan gelişmeler dünya gündemini de belirlemektedir. Tarihe baktığımızda da
Ortadoğu sürekli dünyanın merkezi konumunda olmuştur. 21. Yüzyılın bu ilk
çeyreğine bakıldığında egemen güçlerin en fazla üzerinde yoğunlaşacakları bölge
yine Ortadoğu olacaktır.
Hal böyle
olunda şüphesiz cefanın da en fazla çekileceği yer yine bölgemizdir, buna maruz
kalan ise halklarımız oluyor. Geçen iki yıldan beri DAEŞ denilen çetenin ortaya
çıkışı ve estirdiği terör havası bu genel durumun bir parçası oluyor. Egemen
sınıf sürekli elinde tutması gereken bir maşayı hazır bulundurmaktadır, yeri
geldiğinde acımasızca kuylanmaktan çekinmemektedir. Ne zaman sözkonusu maşanın
yıpranıp ateşi etrafa saçacağını görse ve o ateşin kıvılcımları kendi canını da
yaksa o zaman onu yok etmek için harekete geçer. Sözkonusu bu güçler, gerekirse kendi yarattığı canavarı yok etmek için en
donanımlı silahını bile kulanmaktan çekinmemektedir. Fransız Nükleer Silah
Taşıyısıcısı ve Uçak Gemisi olan Charles
de Gaule bu amaçla Körfez’de bulunmaktadır. Gerek AB olsun gerekse de ABD’nin
DAEŞ’e karşı girmiş oldukları taaruz sözkonusu terör örgütünü etkisiz hale
getireceklerini tahmin etmek zor değildir. Kürtlerin bu cinayet şebekesine
karşı verdikleri direnişin de sözkonusu güçlerin işini hafiflettiğini söylemek
mümkündür.
Bu yılın
son aylarına doğru DAEŞ denilen terör örgütü yavaş yavaş gündemimizden
çıkacaktır. Ancak bu Ortadoğu’nun stabilize olacağı anlamına gelmez. Nasıl ki
dün El-Kaide vardı, bugün ise DAEŞ yaratıldı ise, yarın ise başka bir cinayet
şebekesi ortaya çıkabilir. Geçmişe bakıldığında bu noktada iyimser olmamanın
haklı yanı vardır.
DAEŞ
tehlikesinin yavaş yavaş bertaraf olacağı sinyalleri ortaya çıkmasıyla birlikte
Suriye ile ilgili yeni senaryolar hazırlanmaya başlandı. Geçenlerde 4 Fransız
Parlementerin Şam’ı ziyaret etmeleri ve bizzat Beşar Esad ile görüşmeleri bu
yönde ciddi bir hazırlığın olduğunu göstermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, hem AB
ve hem de ABD Esad’sız bir Suriye’nin kendi çıkarları için daha tehlikeli
olacağına ikna olmuşlardır. Bunun için bu yıl içinde bir yol bulunup Esad
Rejimi ile uzlaşıya varılacaktır. Çin ve Rusya’nın bu konudaki yaklaşımlarına,
AB ile ABD’nin düşük vitesle tabi olacağı bir süreç başlanmıştır.
Esad Rejimi
ile uzlaşıya varılırsa, Kürtlerle ilgili, özellikle Rojava ile ilgili, nasıl
bir tablonun ortaya çıkacağını şimdiden tahmin etmek biraz zordur. Ancak şu bir
gerçektir ; ne olursa olsun Kürtler eski Kürtler olmadıkları için eski
oyunlar sahnelense bile pek başarılı olamaz.
Ahmet
DERE /
27.02.2015