Bugün Türkiye’de Olağanüstü Hal ilan edildi. Her ne kadar bu kararın alınmasında
esas hedef olarak 15 Temmuz darbe girişimi gösteriliyor olsada işin perde arkasında
Kürt Özgürlük Mücadelesinin de olduğunu bilmek durumundayız. Bu gerçekliği
bilerek hareket etmek her duyarlı insanımızın görevidir.
Evet, 15 Temmuz günü yaşanan darbe girişimi sıradan bir olay değildir, Türkiye’yi
ve aynı zamanda Türkiye ile bağlantılı olarak Ortadoğu ve diğer Uluslararası
alanlarda da çok şeyin değişeceğinin başlangıcıdır. Eğer sözkonusu darbe girişimi
başarılı olmuş olsaydı durumun vehameti daha büyük ve kapsamlı olacağı
aşikardır. Burada fazla « eğer » kavramını kulanmadan 15 Temmuz’un
bir dönüm noktası olduğunun altını birkaç nokta da çizmekte fayda vardır ;
1-FETÖ Terör Örgütü denilen yapılanmanın 1980’lerden bu yana gelişerek
TC’nin çeşitli kurumlarında derin bir yapılanmaya gittiği bir gerçek.
2-Özellikle 1990’lardan beri kurulan tüm hükümetler içinde derin bir etkiye
sahip olmuştur. Bu noktada hiç bir hükümetin karnesi « iyi » veya
« pekiyi » değildir.
3-AKP’nin hem kurulmasında hemde kısa süre içinde iktidara gelmesinde esas
rolu bu yapının oynadığını kimse inkar edemez. Yakın geçmişe baktığımızda Recep
Tayip Erdoğan’ın Fetullah Gülen’e ne kadar yakın olduğu çok iyi anlaşılacağı
bir hakikattir.
4-AKP iktidara geldikten sonra Asker ile yaşadığı sorunları hepimiz
biliyoruz. Bu sorunların giderilmesinde de yine Cemaatin etkili bir rol oynadığı
da bir gerçektir.
5-AKP ve Erdoğan’ın TSK üzerinde etkili olması için Cemaatçi yargı üyelerini
nasıl kulandığını Balyoz, Ergenekon vbg davalarda çok iyi gördük. Hatta sözkonusu
süreçte Erdoğan Cemaatçı savcılara bizat kendi makam otosunu tahsis ettiğini de
tüm Türkiye Halkları görmüştür.
6-AKP’nin Cemaat’e ihtiyacı kalmadığında
yavaş yavaş onunla ipleri koparmıştır. Buna karşı Cemaat sesiz kalmamış,
AKP’nin kirli yüzünü kısmen deşifre etmek için operasyonlar düzenlemiştir.
Ayakabı kutularında milyonlarca doların ele geçirilmesi gibi operasyonlar da
bunların birer parçalarıdır.
7-1 Kasım 2015 seçimleri AKP’nin Cemaat’e karşı yeni bir süreci başlatma tarihidir demek mümkündür. Bu tarihten sonra
Cemaat’in yeni bir plan içerisine girdiği bir gerçektir. Askeri ve klasik bir
darbeyi yapmayı değil de, daha çok bürokratik gücüyle devlet içinde etkili
olmayı esas alan Cemaat başka bir seçenek bulamadığı için harekete geçmiş ve
bildiğimiz 15 Temmuz olayları yaşanmıştır.
8-Başta Kürdistan’da olmak üzere, Türkiye’nin her tarafında yükselen Kürt Özgürlük
Mücadelesinin etkisi TC’yi ve özellikle de AKP Hükümetini zora sokmuştur. Gerek
yurt içinde gerekse de yurt dışında AKP’ye karşı ciddi elleştirilerin yaşandığı
bu süreçte Cemaat’in sözkonusu darbe girişimi çabaları AKP ve Erdoğan tarafından
çok uzmanca kulanılmıştır. Darbe girisiminin MIT tarafından takibe alınmadığını
ve 15 Temmuz’da yaşanan olayların çok önceden bilinmediğini düşünmek saflıktır.
Dikkat edilirse yaşanan olaylarda hayatını kaybedenlerin tümü yine fakir-fukara
çocukları olmuştur. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın tehlikeli durumları atlattıkları
ile ilgili hikayeler birer mizansen olmaktan ibarettir.
Noktaları daha çok uzatmak mümkündür. Burada önemli olan bugün yaşanan
durumun ne gibi tehlikelere yol açabileceğini düşünerek duyarlı olmaktır.
Herşeyden önce bugün ilan edilen OHAL en fazla Kürdistan’da etkili olacaktır.
Kendisine mağdur bir kılıf uyduran AKP ve onun hizmetindeki tevlet erkanı geçen
yıldan beri bazı kürt şehirlerinde yapamadıklarını OHAL ile yapacaklardır. Şimdiye
kadar AKP’nin antidemokratik uygulamalarını elleştiren çevreler bundan sonra
daha kısık sesle konuşacaklarını, hatta sesiz kalacaklarını tahmin ediyorum. İşte
bu nedenle diyorum ki en tehlikeli süreç bundan sonra yaşanacak olanıdır. Dolayısıyla,
özellikle Kürt Aydınları, Siyasetçileri ve Kanaat Önderlerinin çok dikkatli
olmaları gerekmektedir. Cemaat’e bağlı daha binlerce asker, polis ve bürokratın
olduğu söylenerek bunların tehlikeli eylemlerde bulunabileceği kanaatini
yayarak ciddi bir faili meçhüller sürecine zemin hazırlanıyor gibi bir sonucu çıkarmak
mümkündür. Herkesin hem çok dikkatli olması ve hem de eskiye nazaran daha
kararlı bir mücadele içerisinde olması gereken bir süreçten geçiyoruz.
Ahmet Gülabi DERE
20.07.2016