15 Temmuz 2016’dan sonra ilan edilen Olağanüstü Hal’in ardından Türkiye’yi yavaş yavaş karanlık bir sis perdesi kaplamaya başlamıştır. 15 Temmuz gibi muamalı bir ‘darbe‘ girişiminden sonra ilan edilen OHAL’in Türkiye Halkları açısından hayırlı bir gelişme yaratmayacağını tahmin ediyorduk. Kısa bir süre sonra neticesi ortaya çıktı ; kapatılan TV Kanalları, Radyolar, Gazeteler, Dergiler ….. ve diğer hak ihlaleri.
Kapatılan
yayın ve basın kurumları arasında ağırlıkta Kürtlere ait olanları
bulunmaktadır. OHAL’in etkisi sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı, yıllardan
beridir Avrupa’da yayın yapan Med Nuçe, Newroz TV gibi televizyon kanallarının
yayınları da durduruldu. Bir Fransız Kuruluşu olan EUTELSAT AKP Hükümetinin rüşvet talebine boyun eğerek Med Nuçe ve
Newroz TV’nin yayınlarını kesmiştir. Günlerdir Kürtler EUTELSAT’ı protesto
ediyorlar, bir an önce bu hukuksuz kararından vazgeçmesini talep ediyorlar.
Henüz bir gelişme yok, olabileceği konusunda da bir işaret görülmemektedir.
Demokratik
toplumlarda basın ve yayın özgürlüğü temel hakların başında geliyor. Bir
toplumun basın ve yayın kurumları özgür olmadıkça onun özgür düşünmesi, özgürce
yaşayabilmesi düşünülemez. Dolayısıyla Türkiye’de bu hak garanti altına
alınmadığı müddetçe kimse toplumun temel insani haklarından bahsedemez. Ne var
ki sözde özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ülkesi olarak bilinen Fransa’nın
EUTELSAT gibi bir kurumu da Türkiye’nin bu kirli emellerine destek vermiştir,
cesaretlendirerek benzer durumları sürdürmesinde arka çıkmaktadır. Fransa gibi
bir ülkeye yakışmayan bu duruma karşı, ne yazık ki fazla ses çıkaran da yoktur.
Kürt
TV Kanalları, özellikle Med Nuçe, Newroz TV gibi televizyonlar neye hizmet
ediyorlardı da kapatıldılar ? Bu sorunun cevabı açık ve net : Sözkonusu
TV Kanalları Kürtçe yayın yapıyorlardı, kürt kültürünün gelişmesine hizmet
ediyorlardı ve, en önemlisi de, Kürt Sorunu ile ilgili yayın yapıyor, Kürtleri
bilgilendiriyorlardı. Kimine göre bu TV Kanalları aynı zamanda PKK’nin
propagandasını da yapıyorlardı, kimine göre ise yaptıkları objektif haberciliktir.
Hiçbir demokratik kıstasa göre bir TV Kanalı yayın yapma hakkından men
edilemez, yayını durdurulamaz. Eğer herhangi bir yayın kurumu toplumun zararına
olan bir haberi veya programı yayınlıyorsa o zaman yapılması gereken şudur ;
sözkonusu TV kanalına karşı dava açılır ve yaptığı ilgili yayınından dolayı
ceza verilir. Buradan bakıldığında, özellikle Med Nuçe ve Newroz TV, Fransız
yargı organlarının herhangi bir kararı olmadan infaz edilmişlerdir.
Avrupa
Konseyi’nin merkezi Fransa’nın Strasbourg kentindedir. Bu kurum aynı zamanda
İnsan Hakları Evrensel Beyanamesinin de ana koruyucusudur. Ne yazık ki bu
kurumun Med Nuçe ve Newroz TV’nin maruz kaldıkları adaletsizliğe karşı sesi
sedası çıkmamış, çıkmıyor. Görüştüğüm bazı yetkilileri, ismini açıklamak
istemeden, sözkonusu Kürt TV Kanallarının bu şekilde susturulmasının doğru
olmadığını bellirtiyor olsalar da iş resmiyete gelince ses çıkarmamaktadırlar. Avrupa’nın
birçok kentlerinde günlerdir Kürtlerin yaptıkları protesto eylemlerine karşı
Avrupa devletleri, sivil toplum kuruluşları ve aynı zamanda da kamuoyu 3
maymunu oynuyorlar. Kürt kimliğimle değil, bir gazeteci ve aynı zamanda da yayıncı
olarak sözkonusu bu TV Kanallarına karşı
yapılanları demokrasi adına Avrupa için kabul edilmemesi gereken bir
durum olarak görüyorum. Fransız makamlarının bir an önce bu duruma son verip
ilgili TV Kanallarının yayın hakkını teslim etmeleri lazım.
Ahmet DERE / 24.10.2016