Türkiye
yeni bir seçim sürecini cok bunaltıcı bir havada yaşıyor. 2002 yılından beri en
fazla önem arzeden ve o kadar da dikkat gerektiren bir seçim veya seçimler.
AKP’nin uzun süren iktidarı Türkiye´yi ve orada yaşayan toplumları çok derinden
etkilemiştir. İnsanların pek farketmediği ancak herkesin günlük hayatını
ilgilendiren çok çarpık bir yaşam tarzı ciddi bir tehlike olarak ülkenin her
tarafını gölgesine alan bir coğrafyadan sözediyoruz. Bu seçimler arefesinde sözkonusu
tehlikeli gidişata karşı umut yaratan bir « uyanış »ı görmek
mümkündür. Erdoğan’a « tamam, yeter artık » diyerek sosyal medyada başlayan
kampanyalar bunun küçük bir göstergesidir.
Erdoğan’a
karşı en göze çarpan rakip elbette HDP’nin Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği
Selahattin Demirtaş’dır. Erdoğan ve ekibi 2015’ten beri kendilerine karşı bu
tehlikeyi gördükleri için elem yapıp kulem yapıp Selahattin’i içeri tıktılar.
Baskın seçim kararı ile de, kendilerine karşı gelişebilecek diğer tehlikeleri
de ortadan kaldırmayı düşünmüşken tam tersi hamleler geldi. CHP desteğiyle Iyi
Parti’nin seçimlere katılıyor olması, HDP’nin de en makul kararı vererek
Türkiye Halklarına en uygun Cumhurbaşkanlığını yapabilecek olan Selahattin’i
aday göstermesi, yine CHP’nin isabetli bir karar olarak gördüğüm Muharem İnce´yi
aday göstermesi AKP-MHP koalisyonunun hesaplarını bozmuştur.
Bu
denli önem arzeden seçim sürecinde elbette en büyük görev muhalefete düşmektedir.
Başta HDP ve CHP olmak üzere seçimlere katılabilen veya katılamayan tüm muhalefet
partileri bu kısa seçim sürecinde tarihi rollerini oynamaları çok çok önemlidir.
Sözkonusu önem sadece biz Kürtler tarafından değil, Türkiye´nin yaşanabilir bir
ülke olmasını arzulayan herkes açısından nazarı itibare alınması gerekir.
Selahattin
Demirtaş’ın esir olarak tutuluyor olması bir handikap olsa da bunu tersine çevirmek
mümkündür. HDP’nin ilgili organları doğru ve iyi çalışırlarsa Selahattin’in içinde
bulunmuş olduğu esaret durumu vicdanlarda yankı uyandıracaktır. Seçim sandığının
başına giden her vicdanlı kişinin dikkati Selahattin’e çevirilebilir. Bu
noktada Selahattin’in neden tutuklu olduğu kitlelere doğru anlatılması önem
arzediyor.
Demokrasiden
pek nasibini almamış geri kalmış ülkelerde bile böylesi önemli bir makam için
seçimlere katılmayı hak edip de aday olan biri içerde tutulmaz. Ne var ki burası
Türkiye, bir taraftan muasır medeniyetlerden dem vurulurken diğer taraftan da
kabile şeflerinin yönetiği ülkelerden daha geri bir hak, hukuk ve adalet
sistemi sözkonusudur. İşte bu gerçekliğin seçmene çok iyi anlatılmasıyla, inanıyorum
ki Selahattin’e akacak oylar daha da artacaktır. Türkiye o kadar da vicdandan
yoksun bir topluluklar ülkesi değildir, elini vicdanına koyabilenlerin de yaşadığı
bir ülkedir.
25
Haziran sabahı uyandığımızda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkin yaşandığını
umuyorum, böyle bir gelişmenin ortaya çıkması ve yaşanması zamanı da gelmiştir.
TC'nin sadece Türklerin olmadığı, aynı zamanda Türkiye'de yaşayan tüm halkların
olduğunun kanıtlanması gerektigi an bu andır. Bunun da özünde Kürt olan Selahattin gibi birinin bu
seçimlerde kazanması ile mümkündür. Bu nedenle sadece Kürtler değil, aynı
zamanda resmiyette Türkiye olarak bildiğimiz ülkede yaşayan herkesin bu arzunun
gerçekeşmesi için uğraş vermesi gerekir diye düşünüyorum.
CHP’nin
İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile itifak yaparken HDP’nin kapısını
çalmaması bir handikaptır. Eğer CHP HDP’nin de bu itifağa katılmasını isteseydi
belki HDP kabul etmezdi, bana göre etmeliydi. Ancak CHP’nin bu yaklaşımı, tıpkı
dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinde olduğu gibi, HDP’yi baraj altında bırakma
amacının yattığını herkes tahmin eder. Bu nedenle daha önce CHP’ye oy verip de
bu seçimlerde HDP lehinde tercihini kulananların sayısı artıyor, artacaktır. Örneğin
Avrupa’daki Alevilerin en üst kurumu olan AABF bu konuda bir açıklama yaptı,
tercihlerinin HDP’den yana olacağını beyan etti. AABF kadar cesaretli davranmayıp
da sandık başına giderken mühürü HDP’den yana kulanacak olanların sayısının
hayli fazla olduğunu düşünüyorum.
Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde ikinci turun yaşanacağı kesindir. Erdoğan’ın ilk turda alacağı
oyların yüzde 40-45 bandında olacağına dair güçlü tahminler vardır. Her ne
kadar araştırma firmalarının anketleri ilk turda Erdoğan’ın çok az bir fark ile
seçileceğini söyleseler de gerçeğin öyle olmadığını biliyoruz. İkinci tura
kalacak iki şık vardır ; 1- Selahattin ve Erdoğan, 2- Muharem İnce ve Erdoğan.
Bugün AKP-MHP koalisyonu dışında kalan diğer tüm partiler Erdoğan’a karşı
oldukları kesin gibi görülüyor. Bu mantık ile olaya bakılırsa ikinci turda Erdoğan’ın
rakibinin şansı büyüktür.
24
Haziran seçimlerinde diğer önemli bir husus da Milletvekili Seçimleridir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar bu seçimler de önemlidir. İsabetli adayların gösterilmesi halinde HDP’nin baraj sorunu
olmayacaktır. Zira milletvekili seçimlerinde seçmenin önemli bir kısmı kendi
ilinde aday olanlara göre oy kulanır. Bu nedenle HDP’nin milletvekili adaylarını
seçmede çok dikkat etmesi elzemdir. Şimdiden birileri akrabacılık, hemşehircilik,
aşiretçilik veya ahbapçavuşluk yaparak devreye girdiğini biliyorum. Umarım daha
önceki seçimlerde düşülen sözkonusu bu hataya bu sefer düşülmez, halkın gönlünde
yer edinmiş olanlara yer verilir.
AKP-MHP
koalisyonunun başvuracağı çok tehlikeli ve kirli oyunlar olmasa HDP’nin baraj
sorunu olmadığını belirtim. Dolayısıyla milletvekili seçimlerinde muhalefetin
sandalye sayısı yüzde 55-60 bandında olabileceğini düşünüyorum. Hal böyle
olunca Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse bile kendisini zor bir süreç bekliyor. Bu kaygı Erdoğan’ın
seçim mitinglerinde kulandığı üsluba da yansıyıor.
24
Haziran Seçimleri için sandık başına gidenler aynı zamanda vicdani bir sınav
ile de karşı karşıyadırlar. Temenim herkesin bu sınavdan iyi not alarak çıkmasıdır.
Ahmet G. DERE :
10.05.2018