31 Mart günü Türkiye’de bir yerel seçim daha yapılacak. Daha diyorum, zira
2002 yılından bu yana hangi Belediye hangi parti tarafından yönetildiği belli,
yapılacak olan ‘seçimler’ pek farklı bir sonuç ortaya çıkarmayacak da ondan.
Bu yılın başından beri binlerce Yerel
Seçimler Türkiye’nin gündemine girmiş. Şubat ayından bu yana da on binlerce
insan, hemde hafta ortasında, miting meydanlarında toplatılıyor. Medeni
ülkelerin hiç birinde hafta ortasında, mesai saatlerinde meydanlarda miting yapılmaz.
Dolayıaısyla ya o meydanları dolduranlar başı boş insanlardır, ya onları oraya
getirenler, ya da tencere yuvarlanmış tabağını bulmuş misali.
Türkiye’nin derin bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğunu aklı
selim olan herkes biliyordur. Ne var ki son aylarda Yerel Seçim havası ile
gelecek olan o derin krizi gizleniyor. Muhalefetteki partilerden bazıları bu
gerçekliği dile getiriyor olsa da sesleri pek duyulmuyor, TV ve yazılı basın
Sarayın talimatlarına göre yayın çizgisini belirliyorlar. Dolayısıyla 1 Nisan
herkes için bir şaka günü olabilir, ancak bu yıl 1 Nisan Türkiye için gerçek ve
ciddi bir ‘şaka’ olacaktır.
Bir önceki genel seçimlerde olduğu gibi bu Yerel Seçimlerde de AKP
ve MHP itifak halinde seçimlere giriyorlar. Aralarında pek siyasi fark olmayan
sözkonusu iki parti giderek kurumsal olarak da birleşecek gibi bir yol
izliyorlar. Diğer taraftan da CHP ve Iyi Parti’nin kurdukları yarı itifak var.
HDP, Saadet Partisi, DSP ve diğer partiler ise yerel düzeyde kısmi itifakları
gündemine almışlar.
Siyasi çalışmalarda, özellikle de seçimlerde itifak yapmak dünyada
genel bir siyasi taktiktir. Ancak itifak yapılırken temel iki husustan taviz
verilmez, verilmemelidir. 1 : Parti temel ilkelerinden taviz verilmez.
2 : Seçmenin çıkarları gözetilir. Kim kiminle itifak yaparsa bu temel iki
noktada duyarlı olur. AKP ile MHP’nin bu noktada isabetli davrandıklarını
söylemeye gerek yoktur. Zira her iki parti de birbirine çok yakın ilkelere
sahiptir. Seçmen potansiyeli de hakeza. Ancak diğer partiler için aynı şey
söylenemez. CHP ile Iyi Parti için ciddi bir sıkıntı olmazken, HDP’nin yerel
düzeyde itifak yaptığı bazı partilerle sorunları olduğu aşikar.
Yapılacak olan Yerel Seçimlerden önce AKP-MHP itifağı tarafından
HDP’ye karşı bir linç operasyonu almış başını gidiyor. Şimdiden nereye hangi kayum
atanacağı tartışılıyor. Bununla HDP seçmenine mesaj verilmek isteniyor.
« Siz HDP’den belediye başkanını seçerseniz de biz istediğimizi oraya
atayacağız » gibisinden bir mesaj. Elbette HDP’ye gönül vermiş seçmen bu
tür psikolojik operasyonlara aldırmaz, ancak kararsızlar için aynı şey
söylenemez.
Sistemin HDP’yi dıştalaması yanında HDP’nin yanlış bazı kararları
da onu dışarıda tutuyor. Örneğin Saadet Partisi ile yerelde de olsa itifak
yapmanın ne kadar ilkeli ve doğru olduğu tartışma konusu. Yine oylarının en az
%10’dan fazla olduğu bazı il ve ilçelerde aday çıkarmaması pek doğru bir
yaklaşım olduğunu sanmıyorum. Yerel Seçimler sadece kazanacağın yerlerde seçime
girilecek bir seçim değildir, iddialı bir siyasi parti her yerde adayını
çıkarır, onun için halktan oy ister. Ne yazık ki HDP’nin bu konudaki duruşu çok
zayıf.
Diğer bir nokta da şu ; HDP’nin aday listesine bakıldığında
ne yazık ki çoğu eski, artık siyasetten pek yenilik yapabilecek, başarı
gösterebilecek niteliğe sahip olmayanlar çoğunlukta. Feodal bir yaklaşım ile
adayların tespit edildiğini söylemek yanlış değildir. Yıllardır birileri tarafından illahi ya milletvekili ya
da belediye başkanı yapılan bazılarının artık başarılı bir siyaset
yapacaklarına kimse inanmaz. Yeni yüzlerin öne çıkarılması gerekirken ne yazık
ki HDP yine yarı çürüklerle yola çıkmış durumda. AKP-MHP itifağının da
saldırılarını dikkate aldığımızda bu Yerel Seçimlerde HDP’nin başarılı
olabileceği noktasında ciddi bir etken yok gibi.
Ahmet
Gülabi Dere / 02.03.2019