Bir
yılı daha geride bıraktık. Hayatımızdan 365 gün daha kayboldu veya 365 günü
geçirdiğimiz hayattın zorluklarına gömdük. Yarıda kalan hayallerle, ulaşılamayan
hedeflerle, özlenene ulaşamama burukluğuyla 2019 yılını geride bıraktık.
Genelde
Ocak ayının ilk günlerinde Yeni Yıl tebrikleri bolca yapılır, bir sonraki yıl
için dileklerde bulunulur, özellikle sosyal medya kulanıcıları tarafından bu
durum çokça alışıla gelen bir adet olmuştur. Eskiden Yeni yıl tebrikleri ya mektup,
ya da kart postal ile iletilirdi, herşeyin dijitalleştiği günümüzde artık bir
tuş ile bu ihtiyaç ‘giderilebiliyor’. Genelde de Yeni Yil dilekleri iyimser cümlelerle
başlar, umut vaadedici sözlerle biter. Oysa geçici olarak geldiğimiz bu
dünyadan bizi sürükleyerek götürüyor her geçen yıl. Herşeye çare bulunabilir
ancak bu gidişe çare yok…. Nedense insanlar geriye dönüp kaybolan yıllara bakmak
istemezler, baktıklarında da daha ziyade olumlu anıları hatırlamak arzusunda
olurlar.
2019
kimi geçen yıllara oranla ‘sakin’ geçti demek mümkündür. Önceki yıllarda
başlatılan savaşların normal seyri devam ettiği için 2019 çok olağandışı bir
zaman dilimi olmadı. Fakat gelecek yılın (2020) olağandışı olması için de belli
bir zemin hazırladı. Fırtınalı bir yılın girişinde olduğumuzu söylemek yanlış
değil.
Son
yıllarda uluslararası siyasi ve diplomatik gündemi meşgul eden Suriye’deki savaşta
olağanüstü bir değişiklik yaşanmadı. Çözüm ile alakalı olarak önemli bazı girişimler
olsa da sonuç vermedi. Öyle görülüyor ki önümüzdeki 12 ay içerisinde Suriye
sorunu yine önemli bir merkez nokta olacaktır. Bir taraftan ABD ve Avrupa diğer,
taraftan da Rusya ve İran Suriye pastasının paylaşılmasında mücadele edecekler.
Haklı olanın değil, güçlü olanın kazanacağı bir mücadele olacağını söylemek
gerekiyor. ABD ve beraberinde hareket edecek olanların bu konuda belli bir
hazırlığı görülüyor, Rusya ve bağlantılarının da kayıtsız olmadıklarını belirtmek
mümkün. Yoğun bir diplomatik süreç bekleniyor.
Suriye
ile ilgili olarak şimdiye kadar Suudi Arabistan’ı çok aktif ve pratik olarak da
sahada görmedik. Ancak 2019’un sonunda Suudilerin Suriye´ye asker
gönderdiklerini gördük. Her ne kadar amaç sadece petrol kuyularının güvenliği
dense de işin aslı öyle değildir, az çok siyasi bilinci ve öngörüsü olan bunu böyle
anlar. Suudilerin asker sevkiyatı 2020’nin baharında da devam eder. Diğer taraftan
Avrupa Birliği de Suriye´ye daha fazla
asker gönderme gayreti içerisindedir. Bu gayretin motor çekicisi Fransa’dır.
Emmanuel Macron’un liderliğindeki Fransa´nın sahada giderek daha aktif olup
AB’nin genel çıkarlarını savunmaya çalıştığını biliyoruz.
Geçen
yıl Rojava Suriye sorunu konusunda önemli bir yer işgal etti. 2020’de de aynı önem
yerini koruyacaktır. 2019 yılında Kürtlerin hangi cephede yer aldıkları net görülmedi,
görülemezdi de. Aynı durum halen de muğlak olurken, en doğru olanın ise birinin
yanında, diğerinin karşısında durmamaktır. Diğer bir deyimle herkes ile diyalog
içerisinde olup kendi çıkarlarını en iyi bir şekilde korumak ve kolamaktır.
PYD’nin şimdiye kadar izlediği politika kısmen bu doğrultuda olurken, yanlış
politikalarının da olduğunu, bunlardan ders çıkarması gerektiğini belirtmek
lazım. Umarım 2020’de daha sağlıklı bir politika izleyecektir. ABD’nin Suriye
ile ilgili projesi 2020 yılında daha netlik kazanacağını dikkate alarak
dengeleri iyi hesaba katarak siyasi ve diplomatik adımlarını atmalıdır PYD. PKK’nin
de Rojava ile ilgili konularda PYD’nin inisiyatifini kırmaması, önünü
kesebilecek açıklama ve pratiklerden uzak durması önem arzediyor. Zira Suriye
sorunu giderek kalıcı bir çözüme doğru evriliyor. Rojava’nın kendi özgünlüğünü
koruyarak, çözüm masasında yer sahibi olmalıdır. Cenevre, Moskova ve diğer
yerlerde yapılan görüşmelerin aksine artık Rojavalıların da masada olması
elzemdir. Bu ise daha sağlıklı bir diplomasi ile mümkün olacaktır. Göstermelik
görüşmeler dışında, kalıcı iz bırakan bir diplomasiye acil ihtiyaç vardır.
Rojava
ile ilgili diğer bir husus da iç sorunlardır. Halen PYD kendini tek hakim
olarak görüyor. Oysa Rojava’da PYD’li olmayan önemli bir halk kesimi de vardır.
Mevcut durumda Güney Kürdistan’da hatırı sayılır oranda bir Rojavalı kitle
bulunuyor ve bunların %90’ı PYD’li değildir. 2020 yılında bu parçacılığın
ortadan kaldırılması, tüm Rojavalıların yekvucut olup kendi çıkarlarını
savunması gerekir. Bu konuda daha çok da PYD’nin üzerine görev düşüyor. Kendisi
gibi düşünmeyenleri dıştalamamalıdır, aksine her kesimin kendini özgürce ifade
edebilecek bir anlayış ile hareket etmelidir. Güney Kürdistan’da oluşan Rojavalı
gücün bir an önce Rojava’da mücadele edebilecek bir ortamın yaratılması lazım.
2019
yılı Türkiye için sancılı geçtiğini gördük. Gerek iç politikada gerekse de dış
politikada sıkıntılar yaşayan AKP ve iktidarı 2020’de ise komaya gireceğini
şimdiden görmek mümkündür. Kürt Sorunu konusunda demokratik ve cesaretli
adımlar atamayan bir Türkiye´nin sağlıklı politikalar üretmesi düşünülemez. Bu
sadece AKP iktidarı için geçerli değildir, irili ufaklı siyaset yapan TC’nin
her kurumu için geçerlidir. Böylesi bir Türkiye’de elbette HDP gibi partilerin
daha aktif olması gerekiyor. Sancılı süreçler aynı zamanda beraberinde çözümü
de ürettiğini dikkate aldığımızda o zaman HDP’nin üzerine daha önemli görevler
düşüyor. Populist siyasetten uzaklaşıp reel konjonktürü iyi analiz ederek adım
atması gerekir. Elbette devlet ve mevcut iktidar inkar ve imha politikalarını
devam edecekler, fakat buna karşı dünyada yaşanan gelişmeleri de örnek alarak
bu inkar ve imha politikaları boşa çıkarilabilir. Çok isabetli bir örnek olmasa
da, bu konuda Katalanlar örnek bazında ele alınabilir.
AKP’nin
kurumsal durumu konusunda da 2020 yılı çok sancılı geçeceğini söylemek gerekir.
Kendisinden kopanlar Türkiye için ciddi bir güç teşkil etmeseler de AKP’yi
rayından çıkaracağını, ciddi iç sorunlarla boğuşmaya iteceğini şimdiden
göruyoruz. Bu durumun Türkiye için hayırlı bir süreci de beraberinde
getireceğine inanan bir kesim de vardır, umarım öyle olacaktır.
Son
olarak da şunu bellirtmek isterim ; 2020 yılı aynı zamanda AKP sonrası süreç
için de önemli bir yıl olacaktır. Parlamento seçimlerinin erkene alınma
ihtimali yüksektir. AKP kendisinden kopanlara karşı bir hamle yapmak amacıyla
muhalefetin erken seçim talebine olumlu karşılık verebilir. Bu nedenle HDP’nin
de hazırlıklı olması lazım. Daha önce yaşanan seçim süreçlerinden de ders çıkararak
adım atması çok çok önemlidir. Bazı şeyler kendisinin inisiyatifinde
olmayabilir, ancak mümkün mertebe riskleri asgariye indirebilecek bir strateji
izlemelidir.
Herekesin
yeni yılını kutlar, özgür ve demokratik bir dünya diliyorum.
Ahmet
Gülabi DERE / 31.12.2019