20 Mayıs 2011 Cuma

Ülkem Kan Ağlıyor

Son iki aydır Kürdistan’da çok farklı, şimdiye kadar eşi görülmemiş hasas ve aynı zamanda da tehlikeli bir durum yaşanmaktadır. Gerillanın eylemsizlik kararına karşılık, Türk Ordusu birçok bölgede operasyon üstüne opersayon yapmaktadır. Ciddi çatışmaların yaşanmadığı bölgelerden gerilla cenazeleri toplanmaktadır. Eylemsizlik sürecine rağmen, nisan ayından beri şehit düşen gerilla sayısı 30’u geçmiştir, bu oran 1993-1997 yılları arasında yaşanan savaşın en kirli ve en yoğun olduğu döneminkinden daha fazladır.

12 Haziran’da yapılacak olan genel seçimlerin üç ay öncesinden başlayarak kirli senaryolar devreye sokulmuştur. Sınır tanımadan kirlenen Türkiye siyasetine paralel olarak, Kürdistan’ın çoğu bölgelerinde askeri ve polisiye operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Kürt Halkının acısını büyüten gerilla şahadetlerinin yanı sıra, çoğu aktif siyasi çalışmalarla meşgul olan binlerce kişi gözaltına alınmaktadır. Askeri operasyonların yapıldığı bölgelerde, aynı zamanda doğaya da büyük zararlar verilmektedir. Kelimenin tam manasıyla, son iki aydır Kürdistan kan ağlıyor, gerçek bir vahşet yaşanıyor.

Türkiye ve Kürdistan’da gelişen atmosfer böyle devam ederse, tehlikeli ve karanlık senaryoların sayısı her geçen gün daha da çoğalacaktır. Ordunun operasyonlar konusundaki tavrı ve buna karşı AKP hükümetinin kayıtsızlığı, hatta memnün oluşu, giderek Kürtlerin öfkesini daha da büyütmektedir. Eğer duruma müdahale edilmezse, ne yazıkki Kürtlerle Türkler arasında gelişen duygusal kopuşun önünü kimse alamaz. Şiddetin daha da tırmanmasıyla birlikte, bu kopuş ve bununla beraber keskinleşen bir ayrışma durumunun gelişmesini kimse engeleyemez.

Bilinmesi gerekir ki Kürdistan’ın kan ağlaması, Türkiye’nin faydasına olmayacaktır. Eğer çağın medeni dünyasında yer edinmek istenen bir Türkiye arzusu varsa, bunun gerçekleşmesi ancak halkların kardeşliği, birliği ve beraberliğinden geçer. Kimse Kürt Halkının ezilmesi üzerinde büyüme hesaplarını yapmamalıdır, ezilen Kürtlerle birlikte Türkiye de batacaktır. Ayrıca, bunca mücadeleden sonra, ne Kürtler eski Kürtlerdir, ne de dünya eski dünyadır, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde dünyada egemen olan nizam ve mentalite artık yoktur.

30 yıldır Kürdistan dağlarında savaşan gerilla Kürt Halkının tarihinde de yepyeni bir sayfa açmıştır. Özgürlük Mücadelesini veren hiçbir gerilla gücü zafere giden yolda yükün en büyük ağırlığını omuzlamamıştır. Gerillanın yarattığı sonuçlar üzerinde siyasi, diplomasi ve kültürel alanların devreye girip, nihai sonuca öncülük etmesi gerekmektedir. Ne varki bizdeki durum böyle olmamıştır, veya olamamıştır, geçen otuz yıllık süreçte ortaya çıkarılan muazam sonuçlar üzerinde sağlıklı bir siyaset ve diplomasi yapan güç henüz yaratılamamıştır. Dolayısıyla, mücadelenin tüm yükü gerillanın omuzunda kalmıştır. Zaman kaybedilmeden bu durumda ciddi bir değişikliğin yapılması kaçınılmaz olmuştur.

Son yıllarda yaşanan gerilla şahadetlerinin acısı çok büyüktür. Bunca mücadeleye rağmen halen bir ayda onlarca gerillanın şehit düşmesinin izahatı olamaz. Bu noktada gerillacılığın sorgulanması gerektiğini düşünmüyorum, esas olarak sorgulanması icap eden siyaset ve diplomasi alanlarıdır. Halkın gerilla cenazelerine büyük bir cesaretle sahip çıkmasını da dikkate aldığımızda, Kürtlerin siyaset ve diplomasi cephesindeki boşluğun ne kadar derin olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Gelinen noktada, çözüm kanalarını yaratma yerine, gerilla cenazeleri üzerinde dar menfaatleri için siyaset yapmak ve meclise girmeyi hesaplamak ne doğrudur nede ahlakidir. Sanırım bu konuda oturup derin düşünmesi gerekenler vardır….

Seçimler yaklaştıkça, Türkiye’deki siyasette de ciddi bir dejenerasyon yaşanmaktadır. Hiçbir ahlaki sınır tanımadan çirkinleşen siyaset üslubu, giderek toplumun da ahlaki ve kültürel seviyesini düşürmektedir. Başta iktidar partisi AKP olmak üzere, CHP ve MHP’nin seçim mitinglerinde kulandıkları üsluba bakıldığında, ne yazıkki sokak kültürüyle yarışan bir tabloyu görüyoruz. Sözde Türkiye’yi çağdaş medeniyetlerle buluşturma sözünü veren bu her üç partinin de çağa aykırı bir pozisyonda olduklarını kimse gizleyemez.

Ahmet DERE / 20.05.2011

1 yorum:

  1. "Gelinen noktada, çözüm kanalarını yaratma yerine, gerilla cenazeleri üzerinde dar menfaatleri için siyaset yapmak ve meclise girmeyi hesaplamak ne doğrudur nede ahlakidir. "

    Bunu biraz daha aciklarmisiniz. saygilar.

    YanıtlaSil