Bir yıllı daha geride bıraktık. Her gününe savaş
haberleriyle damga vurulan bir yıl oldu 2012. İkinci dünya savaşından sonra, küremizde en fazla savaş, doğa
felaketleri ve ekonomik krizin yaşandığı bir seneyi arkamızda bıraktığımızı söylemek
pek yanlış olmaz.
Dün bugünün habercisi, bugün ise yarının habercisidir derler,
dolayısıyla 2013 yılının 2012’den pek farklı olacağını tahmin etmiyorum. Eğer gelecek
yılda geçen senenin savaş, doğa felaketleri ve ekonomik krizlerin açtığı yaraları
kapatmakla meşgul olunursa 2013 yılı açısından iyi bir sonuç olacağı anlamına
gelecektir. Bunun da pek zor olacağını şimdiden görüyoruz.
Geride bıraktığımız 12 ayı Arap Dünyası ayakta geçirdi. Eski
diktatörlerin yerine gelen yeni yönetimlerin olumlu sayılabilecek icraatlarından
pek söz edilmiyor. Mısır’da olduğu gibi, yeni yönetimlere karşı da ayaklanmalar
gelişiyor, böyle giderse 2013 yılında halkın tepkisi daha fazla yayılacağa
benziyor.
Geçen yıl boyunca Suriye’deki Baas Rejimiyle ilgili
« ha bugün düşecek, ha yarın » diye yapılan analizlerin hadi var,
hesabı yoktur. Özellikle Merkez Avrupa ülkelerinin basınında bunu çok okuduk.
Hakeza Türkiye basınında da, özellikle AKP’ye yakın olan cenahta, benzer yazılar
çokça yayınlandı. Ancak Baas Rejimi direnmeye devam ediyor, Rusya ve Çin’in
desteği arkasında olduğu müddetçe bu direniş devam edecektir. Fakat 30 yıldan
fazladır Suriye’de hüküm süren Baas Rejimi 2013 yılında ciddi bir değişime uğramaya
mahkümdür. Beşar Esad’ın akıbeti Muammer Kaddafi veya Husni Mubarek gibi
olmayabilir, ancak temsil ettiği rejim, ya tamamen yok olur, ya da ciddi bir şekilde
değişecektir. Gerek Suriye’deki halk ayaklanmaları ve muhalefetin yürüttüğü
savaş, gerekse de uluslararası alanda uygulanan siyasi, diplomatik ve ekonomik
ambargo nedeniyle söz konusu rejimin daha fazla ayakta durma gücü
kalmayacaktır.
Suriye’deki durum oradaki Kürtler için önemli fırsatları
ortaya çıkarmış olsa da tehlikeler bertaraf edilmiş değildir. Suriye
Mühalefetinin güç kazanmasıyla Kürtlere karşı tavrında da olumsuz durum
gelişecektir. Bu nedenle PYD’nin hem siyasi, hem diplomatik ve hem de askeri
sorumlulukları daha fazla artmıştır. Aynı durum, PYD üzerinde etkisi bilinen
PKK için de geçerlidir.
Genelde Arap dünyasında yaşanan savaşların gölgesinde geçen
12 ay boyunca Avrupa Ülkelerinde ciddi bir ekonomik kriz etkisini sürdürdü.
Yunanistan’da halkın alım gücü en alt düzeye inmiş, ülke tamamen kaos
içindedir. İspanya, İtalya ve Portekiz’de de durum pek farklı değildir. Merkez Avrupa ülkeleri olan Fransa, Almanya,
Holanda ve Belçika’da da ekonomik kriz günlük hayatın üzerinde etkisini alenen
gösterdi. Kasım ayında Brüksel’de toplanan Avrupa Birliği Zirvesi herhangi bir
çözüm bulamadan dağıldı. Tüm yaşananlara bakıldığında gelecek yılın, AB
ülkeleri açısından zor geçeceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok.
2012 yılı Türkiye ve Kürtler açısından da gri geçtiğini söylemek
gerekiyor. 1984 yılından bu yana sürdürülen Özgürlük Mücadelesi daha fazla yayılmış,
türk devletini ciddi bir biçimde zorlamıştır. Ancak ödenen bunca bedele layık
bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Gerek devlet güçlerinden olsun gerekse de gerilla
gücünden olsun en fazla kayıpların yaşandığı bir yılı geride bıraktık.
Özellikle 2012 yılında kabul edilmesi çok zor bir gerilla kaybı yaşanmıştır.
Böylesi ağır bir kayıp 2013 yılı üzerine ağır sorumluluklar yüklemektedir. Dolayısıyla
bu durum devlet ile diyalog veya farklı bir müzakere seçeneğinin gündeme
gelmesini zorlaştırmaktadır.
Geçen yıl boyunca Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit devam
etti. Mevcut siyasi atmosfere bakıldığında söz konusu tecritin gelecek yılda da
devam edeceğini görüyorüz. Bu nedenle cezaevlerinde yapılan açlık grevi ve
onlara destek amaçlı yapılan grev, yürüyüş, miting vbg etkinliklerin pek sonuç
aldığını söyleyemeyiz. Sonuç itibariyle 2013 yılında ne Abdullah Öcalan ile
ilgili ne de genel olarak Kürt Sorununa çözüm konusunda çok ciddi bir gelişme
olacağını tahmin etmiyorum.
10 Aralık 1948’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yayınlanarak
çağımızın demokrasi gelişiminde önemli bir süreç başlatmıştır, bugünlerde söz
konusu sözleşmenin 64’üncü yıldönümünü kutlayacağız. Umuyorum ki İnsan Hakları,
Demokrasi ve Uygar Dünya Anlayışı galip gelsin.
Şimdiden hepinizin yeni yılını kutluyorum !
Ahmet DERE / 30.11.2012