Halk
olma özelliklerine sahip olan her topluluk kendi kendini yönetmeyi, dolayısıyla
kendi devletine ve bağımsız ülkesine sahip olmayı
arzular. Bu arzu ancak düşmüş, düşkün ve kendi özüne tamamen yabancılaşmış olan
topluluklarda olmayabilir.
Kürtlerin geçen yüzyılı sürekli bir mücadele ile geçmiştir. Her parçada sömürgeci güçlere karşı ayaklanmalar yaşanmış, kısa ve uzun dönemli mücadeleler verilmiştir. 1970’lerden sonra verilen bu mücadeleler dünyada yaşanan diğer halkların ve sınıfsal mücadelelerden de etkilenerek daha çağdaş bir hal almıştır. Gerek Kuzey, gerekse de Güney ve Doğu parçalarında gelişen hareketler bu sebeplerden dolayı daha uzun ömürlü ve başarılı olmuşlardır. Henüz Ulusal bir Birlik ve Bağımsız bir Kürdistan yaratılmış olmasa da önemli ölçüde Kürtler kendi kendini yönetmeye aday bir halk olma yolunda mesafe katetmişlerdir. Yani Bağımsız bir Kürdistan artık hayal değil, gerçek olabilecek bir olgu haline gelmiştir. Bu gerçekliğin gözardı edilmesi büyük bir yanılgı olacaktır.
21.
Yüzyılda gelişen bağımsızlık mücadeleleri peş peşe ulus-devletlerin oluşmasına
yol açmıştır. Günümüze kadar küremizde 200’den fazla ülke olup, sadece BM
tarafından resmen tanınan 192 ülke bulunmaktadır. Halen kendi kendini yönetemeyen
veya kendi kendini yönetmelerine fırsat verilmeyen halklar vardır, Kürt Halkı
da onlardan biridir.
Bir
halkın bağımsızlığı ve özgürlüğü başka halklardan veya güçlerden istenmez,
istenemez. Şimdiye kadar gerçek bağımsız olan her halk kendi öz mücadelesiyle
bunu elde etmiştir. Başkaları tarafından lütfedilen bağımsızlığın pek değeri
olmadığı gibi gerçek manada bağımsız da değildir. Dolayısıyla küremizde varolan
200’den fazla ülkenin az bir kısmı gerçekten bağımsız değildir, başka güçlerin
boyunduruğu altındadırlar.
Kürt
Halkının şimdiye dek bağımsızlığını elde edememiş olmasının çok sebepleri vardır ;
bunlardan bir tanesi Mezopotamyanın uygarlık tarihinde başlıca bir rol oynamış
olup Kürdistan’ın da bu bölgenin merkezinde yer alıyor olması olmakla beraber,
değişik güçlerin buraya hakim olma istemeleri ve bunun yol açtığı savaşlar
olarak sıralayabiliriz. Sürekli dünya güçlerinin savaşlarına sahne olan bir bölgede
kendi birliğini geliştirmenin ve kendi kendini yönetmenin pek kolay olmadığını
bilmek gerekiyor. Bu nedenle günümüze kadar birliğini geliştiremeyen, kendi
devletini kuramayan, bağımsızlığını ilan edemeyen Kürt Halkının durumu pek yadırganmamalıdır.
Bu noktada Kürtlerin eksiklikleri, elleştirilecek yanları çok olmakla birlikte,
bağımsızlığını henüz elde edememiş olmasının temel sebepleri sadece kendisiyle
sınırlı değildir.
21.
Yüzyılın ilk yarısında dünyada yaşanan bağımsızlık mücadeleleri Kürtleri de
etkilemiştir. Bu nedenle Kürdistan’da çeşitli ayaklanmalar yaşanmıştır. Ne var
ki kendi birliğini oluşturamayan halkımızın tüm ayaklanmaları boşa çıkmış, bastırılmış
ve katliamlarla son bulmuştur. Bunun Mezopotamya üzerinde yaşanan egemenlik
savaşlarıyla direkt bağlantılı olup, aynı durumun halen de geçerli olduğunu
kimse inkar edemez.
Kürtlerin geçen yüzyılı sürekli bir mücadele ile geçmiştir. Her parçada sömürgeci güçlere karşı ayaklanmalar yaşanmış, kısa ve uzun dönemli mücadeleler verilmiştir. 1970’lerden sonra verilen bu mücadeleler dünyada yaşanan diğer halkların ve sınıfsal mücadelelerden de etkilenerek daha çağdaş bir hal almıştır. Gerek Kuzey, gerekse de Güney ve Doğu parçalarında gelişen hareketler bu sebeplerden dolayı daha uzun ömürlü ve başarılı olmuşlardır. Henüz Ulusal bir Birlik ve Bağımsız bir Kürdistan yaratılmış olmasa da önemli ölçüde Kürtler kendi kendini yönetmeye aday bir halk olma yolunda mesafe katetmişlerdir. Yani Bağımsız bir Kürdistan artık hayal değil, gerçek olabilecek bir olgu haline gelmiştir. Bu gerçekliğin gözardı edilmesi büyük bir yanılgı olacaktır.
Son
dönemlerde Bağımsız Kürdistan ile ilgili değişik tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmalara
katılanlar arasında bazıları var ki kendine kürdüm demeye yakışmayan ifadeler
kulanmaktadırlar. ‘Bağımsız Kürdistan fikrini çöpe attık’ diyecek kadar
seviyesi düşük sözler kulanılmaktadır. Bunca mücadele verildikten ve bedel ödendikten
sonra böyle konuşanları ve böyle düşünenleri ne ile sıfatlandıracağımı
bilemiyorum. « Bağımsız Kürdistan fikrini çöpe attık » diye düşünmenin
bile Kürt Halkına ve onun mücadelesi uğruna şehid düşenlerin anısına büyük bir
hakarettir. Bu düşünceyi ifade eden birinde eğer azıcık da olsa bir kürtlük
ruhu varsa onun bile kalbinin derinliklerinde Bağımsız Kürdistan’ın olduğuna
inanıyorum. Yok eğer bu durum bile sözkonusu
değilse o zaman ilgili kişi veya kişilerin kürtlüğünden büyük şüphe etmek
gerekir.
Şunu
belirtmek gerekiyor ki, samimi bir şekilde Kürt Halkının Özgürlüğü uğruna mücadele
veren her bireyin gönlünde Bağımsız Kürdistan sevgisi vardır. Bügüne kadar dağlarda
savaşarak şehid düşen tüm kahramanların gönlünde Bağımsız Kürdistan sevgisi
olmuştur. Şahadette ulaşan bu kahramanların çoğu son nefesini verirken bile
Bijî Serxwebûna Kurdistanê sözü olmuştur. Bugün Kürdistan dağlarında bulunanların
da büyük bir bölümü Bağımsız Kürdistan için orada olduğunu düşünür ve hayal
eder. Cezaevinde bulunan Kürt devrimcileri arasında birileri Bağımsız Kürdistan
fikrini ‘çöpe atmış’ olduğunu söyleseler de o lanet olası dört duvar arasında
bulunanların yüzde doksanı yine Bağımsız Kürdistan düşüncesi ve hayaliyle
direnebiliyor. Bir hafta önce Kürdistan’ın birçok şehrinde ve Avrupa’da
‘Uluslararası Komployu Protesto’ amaçlı yürüyen kitlenin yüzde 90’ı yine bu
amaç ve hayal ile adımlarını atmıştır. Evinde şehitlerin posterlerini asan her
Kürt ailesinin esas arzusu da Bağımsız Kürdistandır.
Evet,
bizim bazı BDP’li arkadaşlar da dönem dönem ‘Biz Bağımsız Kürdistan diye birşey
istemiyoruz’ diyorlar. Eğer bu arkadaşlar Newroz öncesinde halkın önüne çıkıp
aynı şeyi söyleseler 21 Mart günü Diyarbakır Newroz Alanında sadece kendilerini
bulurlar, arkalarında kimse olmayacaktır.
Yukarıda
yazdıklarımdan Bağımsız Kürdistan’ın kolay gerçekleşeceğini düşündüğüm anlamı çıkarılmamalıdır.
Bu noktada en realist düşünenlerden biri olduğumu söyleyebilirim. Bugünden yarına
bu hayalin gerçekleşebileceğini söylemek büyük bir saçmalıktır. Mezopotamyanın
tarihine baktığımızda, ve de Kürtlerin bu denli parçalanmışlığını düşündüğümüzde,
önümüzde daha uzun bir mücadele sürecinin olduğunu bilmek gerekiyor. Fakat Bağımsız
Kürdistan fikrine sahip olmak ve onun hayalini kurmak kolaydır, hoştur ve her Kürdün
hakkıdır. Kimsenin Halkımızın bu kutsal fikir ve hayaline karışma, onun önünde
set oluşturma hakkı yoktur, olamamalıdır. Pratikte Bağımsız Kürdistan’da yaşamazsak
da ona olan arzumuzu ifade etmek ve onun hayalini kurmak da çok güzel.
Ahmet DERE
/ 21.02.2014