7 Haziran günü
Türkiye’de yapılacak olan Genel Seçimler, geçen seçimlere göre farklı bir öneme
sahiptir. Zira bu sefer ki seçimler ‘normal’ seçimler değildir, olağanüstü
ehmiyeti olan bir sürecin başlangıcı sayılabilir. Dolayısıyla hem iktidar
partisi, hem muhalefet ve hemde kamuoyu bunun bilincindedir.
Seçimlerin
tarihi belli olduktan bu yana en fazla gündem olan HDP’nin barajı aşıp aşamayacağıdır.
Ne AKP’nin dördüncü kez iktidar olabileceği ihtimali, ne CHP ve MHP’nin oylarında
artış olup olamayacağı, ne de benzer bir
konu pek tartışılmamaktadır, gündem olan tek bir konu var ; HDP barajı aşabilecek
mi ?
HDP’nin söylemine
bakıldığında yüzde 10 barajın aşılması sorun olmaktan çıkmıştır, hatta bazı
yorumlara göre yüzde 12 ve daha üstünde oy alacaktır. AKP’ye, ve hatta CHP ve
MHP’ye göre ise HDP’nin barajı aşması zor ve hatta mümkün bile değildir. Herkes
kendi penceresinden baktığı için henüz Türkiye’de pek doğru ve objektif
analizler yapılamamaktadır. Bu hal ve vaziyet 8 Haziran’a kadar devam
edecektir.
8 Haziran sabahı
bile en doğru rakamların konuşulabileceğinden şüpheliyim. Bu şüphemin doğru
sebepleri vardır; Türkiye’nin yakın geçmişine bakıldığında çalınan sandıklar,
imha edilen tutanaklar, sandıkların başında halka gözdağı vermeler gibi olaylar
hafızalarda halen günceliğini korumaktadır. Bu nedenle yapılacak olan bu seçimlerle
ilgili şüpheci yaklaşmak pek normaldir ve çoğu insanın da benim gibi düşündüğünü
farkediyorum. Fakat gerçek olan birşey var ; o da 8 Haziran sabahı devletin
çıkarına uygun olarak seçimlerle ilgili resmi rakamlar açıklanacaktır, buna
kimsenin şüphesi yoktur.
HDP’nin yüzde
10 olan antidemokratik barajı aşması sadece Kürtler ve Demokratlar için önemli
değildir, Türkiye’nin yaşanılır bir ülke olmasını arzulayan herkes açısından
bunun çok önem arzettiğini düşünüyorum. Bu gerçekliğe bakıldığında 7 Haziran
seçimleri daha büyük bir önem kazanmaktadır, herkesin bunu bilerek sandık başına
gitmesi elzemdir.
HDP’nin
barajı aşıp aşamayacağı ile ilgili burada tahminde bulunmayacağım, fakat olması
gereken birşey var ki o da bu Baraj Duvarı Yıkılmalıdır diyorum. Baraj duvarı yıkılmadığı
müddetçe Türkiye’nin demokratikleşmesi, bu ülkede insan haklarının güvenceye alınması,
dolayısıyla düşünce özgürlüğünün olması, halkın adil bir hizmet görmesi beklenemez.
Gerek biz Avrupa’dakiler için gerekse de bizzat Türkiye’de yaşayan 85 milyon
insan için durum aynıdır. Bu nedenle nerede olursak olalım, hangi siyasi ve
sosyal yapıda olursak olalım 7 Haziran’da yapılacak olan seçimlerde HDP’nin
barajı aşarak bundan böyle bu antidemokratik duvarın engel olmaktan çıkarılmasını
arzulamalıyız ve bunun için gereğini yapmalıyız. Bunu Kürt olduğum için söylemiyorum,
Türkiye’deki halkların çıkarını ve geleceğini düşündüğüm için söyliyorum.
8 Mayıs’tan
itibaren Avrupa’daki seçmenler sandık başına gidecekler. Herkesin kendi özgür
iradesiyle oy kulanacağına inanıyorum. Umarım TC Konsolosluk yetkilileri
insanların özgür iradelerine saygı duyarak herhangi bir negatif yaklaşımda
bulunmayacaklardır. Zira şimdiye kadar Avrupa’da bazı sıkıntılar yaşanmış ve bu
noktada olumsuz işaretler görülmüştür.
Herşeye rağmen
ve herkesin çıkarı için artık sınırlayıcı duvarların yıkılması lazım, Baraj
Duvarı da bu çerçevede görülüp yerlebir edilmelidir.
Dün 1 Mayıs bayramını kutladık, bu
vesileyle tüm Dünya Emekçilerinin bu anlamlı ve tarihi Bayramını Kutluyorum.
Ahmet DERE / 02.05.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder