10 Ağustos 2015 Pazartesi

AKP Savaşı


7 Haziran seçimleri Türkiye’de yeni bir sürecin başlangıcı olmuştur. Aradığını bulamayan, seçimlerde büyük bir yenilgi alan Recep Tayip Erdoğan ve partisi AKP, önceden düşünülmüş, plan ve programı yapılmış savaş konseptini devreye sokmuştur. Aslında 20 Temmuz, yani Suruç Katliamı beklenmeden bu savaş konsepti devreye girecekti fakat çeşitli nedenlerden dolayı 20 Temmuz’a kadar beklendi. Suruç Katliamı ile birlikte AKP-Devlet ortak bir akıl (bana göre akılsızlık) ile harekete geçerek bilinen olay, yani Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi yaşanmış ve bu adım savaş konseptinin başlangıcı yapılmıştır. Ve o günden beri savaş devam ediyor, hemen hergün Kürdistan ve Türkiye’nin birçok yerinde insanlar hayatını kaybediyor, cenazeler ülkenin her tarafına gidiyor. AKP’nin koltuk sahibi olan gangsterleri ve bu guruhun iktidarından rant edinen elit kesim dışında, hayatını kaybedenler arasında Türkiye’de yaşayan her halk ve kesimden insanlar vardır. Dolayısıyla yaşanan bu savaş halklarımıza zarar vermektedir. HDP’nin « Size bu çok istediğiniz savaşı yaptırmayacağız » demesi hem çok doğrudur ve hemde her vijdanlı tarafından desteklenmelidir.

Türkiye Halkları bu durumu haketmemektedir. Ne varki bu gidişle AKP Türkiye’yi daha büyük bir kaosun içine sokacaktır. 13 yıldır iktidarda olan AKP varlığını üzerine oturduğu koltuklara bağlamış, dolayısıyla kaybetmemek için gözü kara bir şekilde etrafına, halklarımıza saldırmaktadır. Türk-Kürt savaşını körükleyerek amacına ulaşmayı hedefleyen AKP buna mani olan herşeyi yıkmak istemektedir. Bu çerçevede iktidar olamasını engeleyen tek nedeni HDP’nin barajı geçmesine bağlıyor -ki öyledir- dolayısıyla kendine göre cezasını kesmektedir. HDP şahsında cezayı Kürt Halkına kasmek istemektedir. Sanmıyor ki Kürt Halkının gördüğü cefanın aynısını bir cümle Türkiye halkları da paylaşmaktadır. Zira karşısında savaştığını ilan ettiği PKK sıradan bir güç olmayıp geniş bir halk kesimi tarafından desteklenen ve kendisine atılan her bombaya karşılık olarak etkin eylemler yapabilmektedir.

AKP + MHP ikilisi süren bu savaşın gölgesinde erken seçimlere gitmeyi planlıyorlar. Yapılacak olan seçimlerde HDP’nin TBMM dışında kalacağını hesaplıyorlar. Ancak hesapları tutmayacaktır, bu savaşa karşı yavaş yavaş milliyetçi olarak geçinen ve şimdiye kadar oyunu AKP ve MHP’ye veren çevrelerden de karşıt sesler yükselecektir. AKP’nin bu savaş  konseptine karşı daha geniş bir Demokratik Halklar Cephesinin zemini oluşuyor ve « Barış İstiyoruz » sesleri daha da yükselecektir. Zira ne Türkiye eski Türkiye’dir ne de Kürtler ve dostları eski durumdadırlar. Bazıları ‘AKP 1990-1994 yıllarında yaşanan sürecin aynısını yaşatıyor’ deseler de öyle olmayacaktır, Türkiye’nin gerçekliği ona pek de müsait değildir. Fazla uzun sürmeden Savaş Konseptine karşı Barış Konsepti gelişecektir. 9 Ağustos’ta İstanbul’da yapılan Barış Mitingi de bunun bir örneği ve göstergesidir.

Yukarıda belirtiğim gibi, AKP’nin savaş konsepti bir yere kadar sürebilir, ancak amacına ulaşması mümkün değildir. Yeni bir seçim olursa mevcut oylarını bile alması çok zor gibi görünüyor. HDP’yi baraj altında bırakma girişimi ve esas amaçları da tutmayacaktır. HDP’nin mevcut duruş ve tavrını devam etmesi durumunda, yani sürekli Barış ve Kardeşliği esas alan uslübünü bozmadan devam ederse, şimdiye kadar HDP’ye oy vermemiş, ancak yaşanan bu savaştan bıkmış ve ona karşı olan kesimlerden de oy alabilir. 20 Temmuz’dan beri geçen 20 günlük zaman dilimi içerisinde yaşananlar, konuşulanlar ve ortaya çıkan tablo bunun çok açık göstermektedir.

Türkiye’de yaşanan bu genel durum herkesi, hepimizi üzmekte ve birçok kesimleri belli bir dereceye kadar da karamsarlığa itmektedir. Ancak ‘batan her güneşin bir de doğuşu vardır’ ve ‘her kışın bir de baharı vardır’ derler ya, işte tam da bu dönemde bu sözlerin herkes tarafından hatırlanması gerekiyor. Türkiye ve Kürdistan üzerinde dolaşan karabulutlar birgün dağılacaktır, dağılmak zorundadır. Bunu sağlayan yegane güç halklarımızın sağduyulu yaklaşımıdır. Her zamankinden daha fazla Türkiye Halklarının ortak bir tavırla « Savaşa Hayır » demesi anı gelmiştir. HDP Halklarımızın bu ortak tavrına tercümanlık yapıyor olması hem önemlidir ve hemde yapılacak olan seçimlerde kendisine daha fazla güç kazandıracaktır.

Yazıma nokta koymadan önce Avrupa Birliği ile ilgili de şunu vurgulamak isterim ; 20 Temmuz’dan sonra, özellikle türk ordusunun PKK’ye karşı yaptığı hava saldırıları konusunda AB üyesi bazı ülkeler Türkiye’yi elleştiren açıklamalar yaptılar, yapmaktadırlar. Oysa ayni ülkeler NATO toplantısında bir cümle türk ordusunu destekleyen ortak açıklama yaptılar. Yani sözkonusu biz Kürtler olunca AB’nin yaklaşımı sürekli değişken oluyor, diğer bir ifadeyle ikiyüzlü oluyor. Bu yaklaşımıyla AB’nin Türkiye veya Türk Hükümetinin yanında yer aldığı biçiminde anlamamak gerekir, onların esas amacı Türkiye’nin girdiği kaosu daha da derinleştirmektir. Bu gerçekliği en fazla da Türk yetkililerinin anlaması lazım. AB’nin bu yaklaşımı yeni değildir, daha önceden varolanın bir tekerürüdür.

Ahmet DERE  /  09.08.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder