Bu yıl Avrupa’nın birçok ülkesinde seçimler var. Geçtiğimiz ay Holanda ve Bulgaristan’da seçimler yapıldı, önümüzdeki aylarda Fransa, daha sonra da Almanya’da seçimler yapılacak.
Son yıllarda
Avrupa’nın genelinde aşırı sağcı partilerin yükselişte olduğunu hepimiz
görüyorüz. Avusturya’da Cumhurbaşkanlığı kıl payı aşırı sağcı partiden
kurtarıldı. Bir daha ki seçimlerde aşırı
sağcı partinin bu ülkede galip gelmeyeceğini kimse garanti edemez.
Macaristan’da ise iktidarda olan aşırı sağcı bir partidir. Geçen ay Holanda’da
yapılan seçimlerde aşırı sağcı partinin oylarında artış oldu. Bu durum giderek
AB’ye üye olan tüm ülkelerde ağırlık kazanıyor. Yani yaşlı kıta olan Avrupa
yavaş yavaş aşırı sağın etkisine giriyor. Bu gidişat tehlikeli bir yöne doğru
evriliyor.
Fransa’da
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 23 Nisan’da, ikinci turu ise 7 Mayıs’ta yapılacak.
Şimdiden kimlerin ikinci tura kalacağı netleşiyor. Yapılan anketlere göre
Emmanuel Macron ile Marine Le Pen yüzde 25’lerde, diğer adaylar ise gerilerde.
Öyle anlaşılıyor ki Macron ile Le Pen ikinci tura kalacaklar. Daha önce olduğu
gibi, merkez sağ ile sol’un destekleyecekleri aday Cumhurbaşkanı olacak, yani
Emmanuel Macron.
Emmanuel Macron
hayatında seçilmiş değildir, yani şimdiye kadar herhangi bir seçime katılmamış.
Bu ilk seçimleri olacak. Hayatında
katılacagi ilk seçimlerle Cumhurbaşkanı olursa Avrupa’nın yakın tarihinde ilk
olmuş olacak. Tesadüfi veya bireysel bir başarı sonucu değil elbette. Macron
özel bir bankada çalışırken Mevcut Cumhurbaşkanı
François Hollande tarafından Ekonomi Bakanlığına getirildi. Yaklaşık iki yıl
kaldığı bakanlıkta yaptığı reforlarla sık sık adından bahsetirdi. Akabinde bir
hareket başlattı ; Mouvement en Marche. Bir süre sonra da bakanlıktan
istifa ederek kendi siyasi hareketinin başına geçip erkenden Cumhurbaşkanlığına
adaylığını ilan etti.
Emmanuel
Macron’un arkasında mevcut Cumhurbaşkanı François Hollande’ın olduğu
söyleniyor. Fransa siyasetini takip edenler bilirler ki François Hollande halen
açık bir şekilde Sosyalistlerin adayı olan Benoît Hamon’u desteklediğini beyan
etmemiş. Bu yaklaşımı dolaylı da olsa Macron’un arkasında olduğu anlamına
geliyor. Zaten kendi yakınında olanların bazıları şimdiden Macron’un
desteklediklerini beyan etmişlerdir. Hatta Macron bakan olduğu dönemde başbakan
olan Manuel Vals da ona desteğini beyan edenlerdendir. Fakat Macron özellikle
Sosyalist Partinin adayı olmadığını, hatta sosyalist olmadığını söyliyor.
Fransız
basınında yayınlanan kimi analizlere göre François Hollande’ın Macron’u
destekliyor olmasının bir sebebi var ; aşırı sağcı Le Pen’in yaratmış
olduğu korku. Eğer Macron olmasaydı Le Pen’in karşısında imajı oldukça
zedelenmiş olan François Fillon ile Sosyalist Partinin sol kanadından olan
Benoît Hamon zorlanabileceklerdi. Yani öyle bir durumda Le Pen’in kazanma
ihtimali yüksek olacaktı. İşte bu noktada Fransa derin devleti devreye girerek
Emmanuel Macron’u öne çıkarmıştır. Bunda
olumsuz bir şey görmüyorüm elbette, aşırı sağcı Marine Le Pen’in Fransa’yı
soluksuz bırakacağına, Bankacı ve liberal Emmanuel Macron’un Cumhurbaşkanı
olması daha isabetli olur.
Avrupa’da
aşırı sağcı partilerin güç kazanması en fazla yabancı kökenlileri olumsuz
etkileyecek, etkiliyor. Bu nedenle Avrupa seçimlerinde oy kulanma hakkına sahip
olan tüm yabancıların tercihi net olmalıdır ; aşırı sağcılara karşı akıllı
bir duruş.
Ahmet
Gulabi DERE / 02.04.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder