Fransa’da geçen yıl Emennuel Macron'un öncülüğünde kurulan mouvement
En Marche bir yıl sonra, yani bu yılın 7 Mayıs seçimlerinden galip çıktı. Elde ettiği zaferle, Fransa tarihinde en genc
Cumhurbaşkanı unvanını da Macron'a kazandırmış oldu. Bu başarıda Macron'un
bireysel yeteneğinin özel bir yeri olmakla birlikte, esas olarak Beyaz
Fransızların rolü büyük ağır basmıştır. Dolayısıyla 7 Mayıs'tan beri Fransa´da
beyazların tam hakimiyeti iktidarda olduğunu söylemek mümkündür. 11 ve 18
Haziran'da yapılacak olan Milletvekili Secimlerinde de La Republique en Marche
coğunluğu elde ederse bu hakimiyet perçinlenmiş olur.
Ben şahsen Emannuel Macron'un programını kısmen olumlu
görenlerdenim. Birçok konuda pozitif noktaları kapsıyor. Hem Sarkozy ve hemde
Hollande dönemlerinin programlarıyla karşılaştırıldığında Fransa’da yaşayan
herkes için daha olumlu olduğunu düşünüyorum. Tabii bu yazılı bir program,
önemli olan bunun hayata geçirilmesidir. Şimdiye kadar verilen izlenim,
kitkeler üzerinde bırakılan intiba olumlu yönde işaretler veriyor.
Macron'un ve kurduğu hükümetin başarı veya başarısızlığını ancak bu
yılın sonuna doğru ele alıp analiz etmek mümkün olabilir. Şimdilik daha erken.
Bu yazıda esas olarak dikkat çekmek istediğim nokta şu: La
Republique en Marche, yani Emmanuel Macron’un partisi, partisinin genel
seçimler için gösterdiği 511 aday arasında yabancı kökenlilerin çok çok az
olmasıdır. Listeye bakıldığında Beyaz Fransızların çok göze battığını
görüyoruz. Macron'un oluşturduğu hükümet de öyledir, 18 Bakan ve 3 de Devlet
Sekreteri arasında sadece iki "yabancı kökenli" bulunuyor. Yani 21
üzerinden 2. Bu oran hem Sarkozy ve hemde Hollande dönemine göre daha azdır.
Gelelim Milletvekili Seçimlerine. Bölge bölge listelere
bakıldığında 21 aday üzerinden ancak 1´i "yabancı kökenli"dir. Fransa’nın
doğusunda yer alan Bas Rhin seçim bölgesinde gösterilen 9 adayın tamamı Beyaz
Fransızlardan oluşuyor. Oysa sözkonu bu bölgede yoğun bir yabancı kökenli kitle
yaşıyor. Çoğu da vatandaş olan bu potansiyel içinde nitelikli bireyler de çok.
Dolayısıyla Macron’un partisi tarafından gösterilen 9 milletvekili adayından
biri "yabancı kökenli", yani Arap, Türk, Kürt, Ermeni veya Avrupalı olan
İtalyan, Portekiz veya İspanyol olsaydı ben bu yazıya aynı başlığı atmazdım. Ne
yazıkki öyle olmadığı için sözkonusu başlığı atma gereğini duydum. Aynı durum,
kısmen, Fransa’nın diğer seçim bölgeleri için de geçerlidir. Yabancı kökenli
adaylar çok çok azdır.
Geçen günlerde Strasbourg’da La Republique en Marche Bas Rhin 3.
Bölge adayı Bruno Studer ile bir söyleşi yaptım. Avantaj Post'ta
okuyabileceğiniz söyleşiyi yaptığım sırada duyduğum iyi şeyler olmadı değil.
Özellikle Fransa´da yapılan ayrımcılığa karşı Studer'den iyi sözler duydum.
Yine yabancıların daha kolay vatandaş olabilmeleri konusunda da iyi şeyler söyledi.
Tabii ki bunlar hayata geçirilse iyidir, yoksa sözde kalırsa hiçbir değeri
olmaz.
Umarım Beyaz Fransızlar sözkonusu bu ülkeyi tamamen beyazlaştırma
gayreti içerisine girmezler. Avrupa ülkeleri arasında Fransa´nın bir farkı
varsa o da ; Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik ilkeleridir. Bu ilkeler ise
kaynağını çok renklilikten ve çok kültürlülükten alıyor. Sadece Beyaz
Fransızlardan oluşan bir yönetimin bu ilkelere uygun bir pratik sergileyebilir
mi ?, bunu süreç gösterecektir.
Ahmet
Gülabi DERE / 30.05.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder