29 Ağustos 2018 Çarşamba

Batan Gemi ve Kürtler

24 Haziran seçimlerinden önce Türkiye ekonomisinin ciddi bir kriz ile karşı karşıya olduğu aşikardi. Bu konuda yazan, konuşan, tartışan bilen ve cesaretli insanlar olmuştur. Ancak AKP ve yandaşları (özellikle yandaş medya) karşı mücadelede tüm gücünü kulanarak Türkiye kamuoyunu yanıltmayı bir şekilde başardılar; böylece 24 Haziran Seçimlerinden ‘galip’ çıkmış olmayı yasallaştırabildiler.

Seçimlerden sonra, durgun yaz aylarına rağmen, Türkiye ekonomisinin başaşağı gidişi su yüzüne çıktı, çıkmazının derinleşmesi engelenemez bir hal aldı. AKP-MHP Koalisyonu, arkasına da tüm yandaş kurumları alarak, krizi gölgelemeye, ona sunni sebepler yaratmaya çalıştılar, çalışıyorlar. Hatta o denli pervasızlaşıp kendi sebep oldukları krizden vazife çıkarmak için tüm çabalarıyla uğraşıyorlar.

Recep Tayip Erdoğan’ın yeni imdad parolası olan ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ savsatası devreye girmiş. Bu imdad çağrısıyla tüm Türkiye´nin kendi arkasında durmasını buyurmaktadır. Gerçek durumu ve bu krize sebep olanları ifşa etmek için ağzını açanı ´vatan haini´ ilan etmeye kadar vardırılan bir dikta rejimi Türkiye’de işbaşında. Binlerce kişi sadece sosyal medyada birşeyler paylaştığından dolayı içerde, demir parmaklıkların ardında.

İşte böylesi bir süreç tam da muhalefet ve mücadele etme dönemidir diyorum. Başta CHP olmak üzere HDP ve diğer tüm muhalif ve tarafsız kesimlerin gerçekleri kamuoyuna izah etmek için yoğun bir çalışma yürütmeleri gerek. ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ safsatalarını bir tarafa bırakıp şimdiye kadar sözkonusu geminin dümeninde kimlerin olduğunu, bir taraftan ülkeyi kirli savaşla yönetirken diğer taraftan da kendi ve yandaşlarının ceplerini doldurmak için bu dümende ne gibi ahlakdışı oyunlar oynadıklarını halka izah etmeleri, göstermeleri lazım. Eğer Türkiye Halklarının yararı düşünülüyorsa bunu yapmak herkesin, ve özellikle de bilinçli ve kendini toplumun öncüsü olarak görenlerin görevidir.

Gelinen aşamada türk ekonomisi kadar AKP’nin de bünyesi oldukça zayıflamış durumda. AKP göstermelik kongrelerle bu durumun önünü almaya çalışıyor olsa da başarılı olamaz. Bu nedenle sözkonusu bu süreçte eğer doğru bir muhalefet yapılırsa Türkiye Halkları için en yararlı iş yapılmış olunur. Yerel seçimlere dogru gidilen bu süreçte doğru mücadele ve muhalefet kaçınılmaz olmuştur.

AKP’nin dış müdahale dediği arguman boş laflar olmaktan öte değildir. Yıllardır devletin ekonomik kasaları, özellikle Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın ağır faturasıyla boşaltılmamış olsaydı Trump’ın bir twit atmasyla TL bu şekilde başaşağı gitmeyecekti. Eğer Trump’ın bir twitiyle bir ülkenin ekonomisi bu şekilde krize giriyorsa o zaman vay dünyanın haline demek lazım. Öyle olsaydı Rusya’nın, Çin’in ve de İran’ın ekonomisi çoktan çökmüş olmalıydı.

AKP-MHP Koalisyonunun imdadına Almanya’nın koştuğunu görüyorüz. Tıpkı Osmanlı Imparatorluğunun son yıllarında Almanya’nın oynadığı rol şimdi Merkel yönetimindeki Almanya oynuyor. Osmanlının sonu engelenemediği gibi bugün Türkiye Halklarına acı ve sefaletten başka birşey yaşatmayan AKP-MHP Koalisyonunun sonu da aynı akıbet ile karşı karşıyadır. Ancak Avrupa Birliği Merkel Almanyası gibi düşünmüyor. AB’nin önemli güçlerinden biri olan Fransa, AB’nin Türkiye ile ilgili daha tutarlı bir politika izlemesi gerektiğini tartışıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Büyükelçiler Konferansında yaptığı konuşmasında bu konuyu gündeme getirdi. Öyle görülüyor ki Eylül ayı ile birlikte açılacak olan AB Kurumlarında Türkiye-AB Süreci yeniden ele alınacak. Bu yılın son aylarında Avrupa Parlamentosunda Türkiye ile ilgili ciddi tartışmaların yaşanacağı şimdiden belli.

Doğru zamanda doğru tavır almanın çok önemli olduğunu bilmek gerek. Dolayısıyla Türkiye Halklarının geleceği için gelinen nokta çok ama çok önemlidir. Eğer siyasi partiler (Özellikle CHP ve HDP) tarafından sağlıklı bir muhalefet yapılırsa ve de biz Kürtler doğru bir mücadele yürütürsek gemi batar, ama bu gemi Türkiye değil, AKP-MHP Koalisyonu olacaktır.

Erdoğan’ın dediği gemide hiç bir zaman Kürtler yer almadığı gibi zaten şimdi de yoklar. Batacak gemide olsa olsa hayatında Kürtlere hiçbir faydası olmayan ‘Kürtler’ olabilir. Zaten Kürt Halkı onlar için « Okyanusların dibine kadar yollari vardır” der. Bu nedenle batacak bir gemi varsa bizi kaygılandırmaz, kaygılandırmamalıdır. Fakat böylesi süreçlerde her Kürt kendi tedbirini de almalıdır. Zira sıkıntılı süreçlerden geçen TC ve özellikle de MHP’nin ortağı olduğu bir hükümet çok tehlikeli oyunlara girişebilir. Sadece gerillaya karşı değil, sivil halka karşı da saldırılar olabilir. Halkın ekonomik gücüne de el konulabilir. Geçmişte bunlar çok yaşanmıştır, tekrar gelişebilir. Dolayısıyla yürtsever olarak bilinen her Kürdün bu süreçte gereken tedbirini alması, can ve malını iyi koruması elzemdir. Bir taraftan haklı dava uğruna mücadele edilirken diğer taraftan da öz savunma refleksinin canlı tutulması gerekir.


Ahmet Gülabi DERE  /  28.08.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder