Kürtler
Ortadoğunun kadim halklarından biri olmasına rağmen halen gerçekliğini inkar
etmek isteyen politikalara karşı mücadele etmektedir. Bu mücadele daha da devam
edecek ancak inkarcı politika yürüten devlet ve yandaşları boşa kürek
salamaktadırlar. Zira Kürt ve Kürdistan gerçekliği, özellikle geçen yüzyılın
ikinci yarısından bu yana verilen mücadele ile bu eşik aşılmış olup geriye dönülmesi
mümkün olmayan bir sürecin önü açılmıştır. Dolayısıyla artık Kürt gerçekliğinin,
kimliğinin inkar edilmesi sözkonusu olamaz. İnkarcı politikalar ne denli geliştirilirse
geliştirilsin amacına ulaşması mümkün değildir. Bu çok çok önemli bir nokta
olmakla birlikte devamının getirilmesi, yani Kürtlerin de dünya halkları düzeyinde
bir yere sahip olmalarını sağlamak için daha önemli bir görev ve sorumluluğu
beraberinde ortaya çıkarmıştır.
Geldiğimiz
noktaya varmak kolay olmamıştır elbette, bu yolda çok bedel ödenmiştir. Tüm
parçalardaki Kürtler, Kafkasya ve Avrupadaki Kürtler dahil olmak üzere, bu mücadelede
emek vermiş, bedel ödemiştir. Sadece örgüt
ve partiler değil, aynı zamanda çok sayıda aşiret, meslek grupları, sendika vbg
çevrelerin de bu noktada önemli düzeyde emek ve çabaları olmuştur. Elbette mücadeleye
az katılan ve hatta ona karşı engel olanlar da olmuştur, halen de sömürgeci güçlerle
birlikte olan Kürtleri görüyoruz. Fakat genel anlamda bugüne varmada bircümle Kürtlerin
emeğinden sözetmek en doğru yaklaşım olur.
Geçen
yüzyılın ikinci yarısında Kürdistan’ın her dört parçasında da sömürgecilere karşı
mücadele verildi. Başta KDP, PKK, YNK olmak üzere Kürdistan’ın her parçasından
onlarca örgüt ve parti bu mücadelede yer aldı, bedel ödedi. Ne varki Kürt Örgüt
ve Partileri arasında sürekli didişmeler, birbirini kabulenmeme, hatta yer yer
de birbirine karşı şiddet kulanma durumları da olmuştur. Halen de bazı örgütlerin
diğerlerine karşı hasımane yaklaşımları mevcuttur. Sık sık Ulusal Birlikten
yana çağrıların yapılmasına, çeşitli inisiyatiflerin alınmasına ve bu noktada
girişimlerin olmasına rağmen Kürt Örgüt ve Partileri arasındaki sorunlar
giderilemiyor, bir araya gelinmiyor. Zira her örgüt ve parti kendi
penceresinden Ulusal Birliğe bakıyor, dar çıkarlarını önceliyor. Dolayısıyla
artık klişeleşmiş ulusal birlik çağrıları da anlamsızlaşmıştır. Bir istisna dışında
; eğer kürt örgüt ve partilerinden tamamen bağımsız bir inisiyatif gelişip
herkese aynı mesafede durup bu konuda ciddi bir çaba sarfederse bir gelişme yaşanabilir,
aksi halde, Ulusal Birlik yolunda boşa kürek salanmış olur. Ne yazık ki mevcüt
Kürt Örgüt ve Partilerin zihniyeti bundan farklı bir söylem geliştirmemize
imkan tanımıyor.
Yazımın
başında da vurguladığım gibi, Kürt Halkı inkar ve imha çizgisini çoktan aşmıştır.
Artık hiçbir güç Kürtleri ne inkar edebilir nede imha edebilir. Esas sorunumuz
artık kendimizi inkar ve imha politikalarından korumak değil, kendimizi ulusal,
bölgesel ve de uluslararası düzeyinde güç sahibi yapmak ve hakımız olanı almak
ve onu layıkıyla temsil edebilme kabiliyetine ve yetkiye kavuşturmaktır. Bunun
da sağlıklı bir birliktelikten geçtiğini biliyoruz, bilmek zorundayız. Kimi
buna Ulusal Birlik, kimi Siyasal Birlik, kimi ise Ortak Çıkar Birliği veya daha
farklı adlandırarak diyebilir, savunabilir. Benim için önemli olan Kürtlerin
asgari düzeyde de olsa müşterek çıkarları etrafında bir araya gelebilmeyi başarmalarıdır.
Ideolojisi, inancı, siyasi görüşü, geçmişi ne olursa olsun halkımızın çıkarına
olan bir noktada biraraya gelmektir. Geçmişte de, bugün de tüm gayem bu uğurda
birşeyler yapmak olmuştur.
Son
yıllarda Kürt Ulusal Birliğini oluşturmaya dönük yapılan hemen hemen tüm çalışmaları
takip ettim. Ne var ki hiçbir çalışmayı doyurucu, kapsayıcı, toparlayıcı ve de
en önemlisi tarafsız göremedim. Nitekim şimdiye kadar başarılı olan bir çalışma
da sözkonusu değildir. Bu hiç de sevindirici bir durum değildir, tam tersine üzüldüğüm
bir tablodur. Bunca mücadeleden sonra halen dar sınıfsal, örgütsel ve aşiretsel
çıkarlardan ötürü bir araya gelememenin izahatı yapılamaz. Acı bir tablodur ancak
bizim gerçekliğimizdir. Ne zamana kadar bu örgütsüzlüğün, birlik olamama durumunun
süreceğini bilemeyiz. Bir an evel dürüst, tarafsız ve ciddi bir inisiyatifin
gelişmesi elzemdir. Evet artık inkar ve imha olamayız ama sürekli de tür be tür
zorbalıkların hedefindeyiz, buna karşı Ulusal Birlik setini oluşturmak
durumundayız.
Halk
olarak verdiğimiz mücadele ile elde etmiş olduğumuz kazanımlar ne yazık ki
parselenmiş durumdadır. Her parseli elinde tutan örgüt veya partiler kendi dar çıkarları
dışında kimseye hizmet ettiklerini göremiyoruz. Az olsun benim olsun mantığı hemen
hemen tüm kürt örgüt ve partilerinde hakim. Çok acıdır ki bu dar ve kısır anlayışa
şakşakcılık yapanların sayısı da az değildir. Bir örgüt diğer örgüte karşı
hakaret ettiğinde bakıyoruz onu alkışlayanların sayısı hiç de az değil, diğer örgüt
başka bir örgüte aynı hakaretleri yaptığında yine ortalıkta hiç de az olmayan şakşakçılar
vardır. Böyle bir halk olmaktan çıkmalıyız, yeri geldiğinde yıllarca emek verdiğimiz
örgüt veya partiyi ulusal çizgiye çekebilmeliyiz. Ne PKK’nin KDP’ye, ne de
KDP’nin PKK’ye veya başka bir örütün diğer örgütlere hakaret etmesine müsaade
edilmemelidir. Halk olarak iç çelişki ve catışmalardan çok çekmişiz, buna dur
demek de halk olarak kendi görevimiz olarak bilmeliyiz.
Son
olarak şunu bellirtmek gerekir ; bir an önce bu dar ve kısır çerçeveden çıkıp tüm
halkımızın çıkarlarını koruyan bir mücadele anlayışına ulaşma zamanı gelmiş, geçiyor.
Ya var olan örgüt ve partilerin değişerek bunu gerşekleştirmeleri, yada yeni
bir inisiyatifin ortaya cıkması lazım. Aksi durumda belki inkar veya imha olamayız
ama bu belengaz durumdan da çıkamayız. Sanırım Kurdistanî düşünen hiçbir birey
buna hayır demez.
Ahmet
Gülabi DERE
10.06.2920
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder