21 Ocak 2010 Perşembe

Kürt Aydını Üzerine

Son 20 yıldır biz Kürtlerde « Aydın » kavramı en çok kulanılan bir olgu haline gelmiştir. Daha önceki süreçlere bakıldığında « Kürt Aydını » kavramı o kadar sık dillendirilmemiş ve de üzerinde durulmamıştır. Şüphesiz bu durumun kaynağında yatan önemli nedenler vardır.

Herşeyden önce 1990’lardan bu yana « Kürt Aydını » kavramının sık sık kulanılmasının başlıca nedeni gelişen özgürlük mücadelesinin yaratığı etkidir. Hiçbirşey mücadele verilmeden elde edilemeyeceği gerçeği burada da önem arzetmektedir. Bunu söylerken 1990’lardan önce hiç mücadele verilmediğini belirtmiyorum. Kürt halkının tarihi mücadelelerle doludur ve bu yolda kahramanlar yaratılmıştır. Ancak ideolojik ve politik öncülüğü yetkin olan mücadele 1970’lerden sonra gelişmiş ve 1990’lardan sonra da giderek aydın sayılabilecek bir tabakayı da beraberinde yaratmıştır. Bu süreç Kuzey Kürdistan’da başlatılarak giderek Doğu, Güney ve Güney Batı parçalarında da etkisini yaratmıştır. Ve Kürtlerde esas olarak aydınlama süreci bu tarihten sonra başlamıştır.

1970’lerden önce varolan Kürt aydınları halkın içinden çıkmayıp daha çok elit bir kesimin, yani Şeyh, Ağa, devletin memurları konumunda olan İmam ve ezelden beri devletin yanında yer alan İşbirlikçi ailelerin çocuklarıdırlar. Aralarında çok azı elit olmayan tabakanın içinden çıkmıştır. Umarım bazı amcalarım ve ağabeylerim bu sözlerimden rahatsız olmayacaklardır. Gerçek budur, başka türlü tarifi yapılamaz.

Hepimiz biliyoruz ki 1990’lardan sonra Kürtler tarafından çok sayıda gazete, dergi vbg. yayın organları çıkarılmıştır. Yine bu süreç içerisinde, başta MED TV olmak üzere, 10 civarında Kürt televizyonları ve o kadar da radyo yayın yapmaktadırlar. Bu dönemde Kürtler tarafından yazılan kitap sayısında da olumlu bir artış ve aynı zamanda niteliğinde de belli bir gelişme söz konusudur. Tüm bunların yanı sıra Kürtlerin kendini ifade edebildiği sayısız toplantı, konferans, panel, seminer vbg etkinlikler yapılmıştır. Bu faaliyetler eli kalem tutan ve okuma yazması olan çoğu Kürtleri daha fazla okumaya, araştırma yapmaya, yazmaya ve düşüncelerini daha rahat ifade etmeye teşvik etmiştir. Kürt Aydını olmak artık elit bir tabakanın sınırlarının dışına çıkmış halkın tüm kesimlerini kapsayan bir olgu haline gelmiştir. Yani Kürt Aydını olmak belli bir kesimin tekelinden çıkmıştır.

Gerçek diyebileceğimiz Kürt Aydınlanma süreci 1970’lerde gelişmeye başlayıp 1990’lardan sonra ise halkın bağrında yavaş yavaş yer edinmiştir. Yaşanan bu olumlu sürece rağmen, ne var ki halen de gerçek Kürt Aydını yaratılamamıştır, veya hastalıklardan arındırılmış bir Kürt Aydını söz konusu değildir. Bunun olabilmesi için sanırım daha epey yıllara ihtiyacımız vardır.

Bir kere aydın olmanın temel kıstaslarından bir tanesi açık sözlü olmak, çekinmeden gerçekleri söylemek ve onları savunmaktır. Bunun için ise özgüven ve cesaret gerekmektedir. Yine buna bağlı olarak bireysel kaygılardan uzak olmayı ve bedel ödemeyi göze almayı da bilmeyi gerektirir. Bu vasıflara sahip olmayan biri topluma öncülük yapamaz, topluma öncülük yapamayan ise aydın olamaz. Tüm bunlarla birlikte aydın olan kişi için her anı okuma, araştırma, yazma ve toplumun yararı için düşünceyi geliştirebilme gücünü de kaçınılmaz kılar. Ve en önemlisi de aydın olan söz ve pratiğini birleştirebilendir.

Şimdi düşünüyorum, yükarıda saydığım vasıflara uygun olarak kaç tane Kürt Aydını vardır ? Bu noktada ne yazık ki pek iyimser değilim. Bugün kendine « Aydınım » diyen Kürtlerin önemli bir bölümü partizancılık yapmaktadır. Oysa partizancılık yapan biri, ne kadar okumuş ve yazmış olursa olsun, bağımsız düşünememektedir. Bazıları diyebilir ki « ben hiç bir örgüte veya partiye üye değilim », ama bilinmeli ki partizancı olmak için illa belli bir örgüte üye olmayı gerektirmez. Eğer yaklaşımında bir tarafa yakın olup bazılarına karşı da mesafeli bir duruş varsa ve hatta yıllarca mücadele verenlere karşı saygı duyma gibi bir sorumluluk hisetmiyorsan o zaman partizancısın, bunun başka bir izahı yoktur.

Bu yazdıklarıma bazıları kızabilir ama gerçek budur. Dolayısıyla, ben kendimi Kürt Aydını kategorisinde görmediğim gibi, bu kategoride görebildiğim çok az şahsiyetimiz vardır.

1970’lerden bu yana önemli bir mesafe katedilmiştir, bundan sonra da daha olumlu gelişmeler olacaktır elbette. Umudum odur ki günün birinde kendini partizancılık zihniyetinden kurtarmış, birilerine çamur atma mesleğini bırakmış ve toplumun bütününe örnek olma ve yol gösterme sorumlülüğünü hiseden bir « Kürt Aydını » olacaktır.

Kürt Aydını olmanın sorumluluğu salt birilerine karşıtlık yapmayı temel bir uğraş haline getirmekle yerine getirilemez. Maalesef bugünki tabloya bakıldığında büyük bir bölümünde egemen olan zihniyet budur. Bu mentalite çoğu yerde gerçekleri de tersyüz edebilmektedir.

Burada değinmeden geçemiyeceğim diğer bir husus da Kürtçe ile ilgilidir. Kendine « Aydınım » diyen bazı Kürt yazarlar kendi anadilinde yazmayı ya becerememektedirler ya da küçümsemektedirler. Her ikisi de « Ben bir Kürt Aydınıyım » diyenlere yakışmamaktadır. Kendi anadilinde yazma ve konuşma becerisini gösteremeyen birinin öncülük yapması, topluma örnek olması düşünülebilirmi ?. Böyleleri isterse Türkçe, Farça, Arapça veya başka dillerde onlarca kitapları olsun, benim bildiğim Kürt Aydın Kategorisine girmeleri mümkün olamaz.

Ahmet DERE / 21.01.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder