20 Mart 2011 Pazar

12 Haziran Seçimleri ve Kürtler

Bu yıl Türkiye’de yapılacak olan genel seçimlere iki aydan biraz fazla zaman kaldı. Ülkenin gündemi bir süreden beridir seçimlere endekslenmiş durumdadır. Her siyasi parti hesaplarını bu seçimlere göre yapmakta ve elindeki tüm kozları oynamaktadır. 12 Hazirana kadar Türkiye’deki toplumların tartışma konuları sadece seçimler ve ona bağlı olarak miting meydanlarında yapılacak olan polemikler olacaktır.

Bugün, bu yazı vesilesiyle, seçimlerin Kürtler açısından ne anlama geldiğini ve BDP’nin dikkat etmesi gereken hususları irdelemek istiyorum.

Geçen son dört yıl boyunca gerek türkçe gerekse de kürtçe olarak kaleme aldığım yazılarımda BDP ile ilgili görüşlerimi okuyucularla paylaştım. Bu yazılarımda zaman zaman BDP’nin eksikliklerini, yetmezliklerini de elleştirdim. Söz konusu yazılarımdan ötürü BDP tarafından ne gibi tepkiler gösterildiğini pek bilemem, bazı arkadaşların « Analizleriniz yerindedir heval » biçimindeki kısa mesajlarından yola çıkarak somut birşey söyleyemem.

Gelinen aşamada, niyeti kötü olmayan herkesin yapacağı öneri ve elleştiri BDP yötecisi olan ve bu konuda kendini sorumlu görenler tarafından dikkate alınmalıdır. Zira, söz konusu olan salt BDP’nin seçimlere girmesi değildir, Kuzey Kürtlerinin Özgürlük Mücadelesi ve geleceği söz konusudur. Dolayısıyla, bu mücadelede, az veya çok, emeği geçen herkes bu seçimleri çok önemsemektedir.

Seçimlerden iyi sonuç almanın püf noktası, milletvekili adaylarının isabetli tespit edilmesidir. Kürt toplumunda hakim olan genel yaklaşıma baktığımızda, parti olayından daha fazla, seçimlerde aday olarak gösterilen şahsiyetler önemli görüldüğünü biliyoruz. Türkiye’nin her bölgesinde bu nokta önemli olurken, özellikle Kürtler açısından bu husus daha fazla dikkate alınmaktadır. Bu optikten olaya baktığımızda, BDP’nin göstereceği adayların profili 12 Haziran seçimlerinin sonucunu belirleyecektir.

Doğru adayların tespiti açısından, geçen 4 yıllık dönemin pratiği çok iyi analiz edilmelidir diye düşünüyorum. Geçen dönemde TBMM’ye giren bazı temsilcilerin varlığının pek hisedilmemesi, hatta isimlerinin bile halk tarafından bilinmemesi, bariz olarak görülen bir eksiklik olup, bu yıl açısından da önemli bir sorumluluğu ortaya çıkarmaktadır. Eğer geçen dönemden sağlıklı sonuçlar çıkarılmaz ve, daha önceki dönemde yaşandığı gibi, bu sefer de bazıları kendi ahbap ve akraba çevresinin adaylığı noktasında ısrar ederlerse, ne yazık ki beklediğimiz bir aday profili ortaya çıkamaz. Her bölgenin özgün yaklaşımı dikkate alınmadan gösterilen adaylar sadece oy kaybettirir. Eğer 2007 seçimlerinde söz konusu bu yanlış yaklaşımlar sergilenmemiş olsaydı, inanıyorum ki en az 25 milletvekili çıkarılacaktı.

Türkiye’deki Kürtlerin yüzde altmışı Özgürlük Mücadelesinde emeği geçmiştir. Eğer sağlıklı aday tespiti yapılırsa, Türkiye’de 25 milyona yakın olan kürt nufusunun yüzde 60 oyları alınabilir. Bu potansiyelin oy oranı en az 7 milyondur dolayısıyla, bu rakam yüzde 16’lık bir oya tekabul etmektedir. Devletin özel engeleme ve hile payı yüzde 5 olsa bile, yine de BDP’nin kendi başına seçimlere girmesi durumunda, barajı rahatlıkla aşabilir demektir. Geçen dönem açısından bu noktadan bakılırsa, temel kusurun aday tespitinden kaynaklı olduğunu söylemek yerindedir.

Sonuç olarak şu hususun altını çizmek istiyorum ; Gerek BDP’de olsun, gerekse de diğer Kürt Kurumlarında, kimse koltuk sevdalısı olmamalı ve kendisini merkeze koymamalıdır. Şimdiye kadar iki dönem milletvekili olan hiç bir BDP’linin tekrar aday olmamasını öneriyorum. Yeni aday gösterilen her adayın da, aday gösterilecek olan bölgeden olması, kürtçeyi en az konuşabilecek kadar bilmesi ve bölge halkı tarafından da sevilen bir şahsiyet olması şart olarak görülmelidir. Kürtler arasında bu profile uygun adaylar konusunda sorun olmadığını düşünüyorum.

Herkesin Newroz bayramını kutluyor, başarılar ve esenlikler diliyorum.

Ahmet DERE / 20.03.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder