Buradan Mahmut arkadaşa da başarılar dilerim.
Saygılarımla
Ahmet Gülabi DERE
Kan Dökülmeden Çözüm Bulmak
Kimileri ortadoğunun emperyalist
güçlerce yeniden dizayn edilmesine “arap baharı” derken, kimilerin de ise üçüncü
emperyalist paylaşım savaşı düşüncesi hakim.
Sadece Libya örneğine baktığımızda
ikinci bakış açısının doğru olduğunu görürüz. Ya da Sarkozky’nin seçim masrafı
olarak Kaddafi’den aldığı milyonlarca euro bize Libya’ya demokrasinin hangi amaçla
götürüldüğünü gösterir.
Benim üzerinde durmak istediğim konu Kürtlerin durumu ve Türkiye’ye biçilen rol, ya da Türkiye’nin kendisine biçmek istediği rol.
Benim üzerinde durmak istediğim konu Kürtlerin durumu ve Türkiye’ye biçilen rol, ya da Türkiye’nin kendisine biçmek istediği rol.
AKP hükümetinin iktidarıyla son yıllarda hem iç ve hem de dış kamoyunda birçok
sorunun cözüleceği beklentisi yaratılmıştı. Buna birçok kesim inanmıştı aslında.
Başta Ermeni soykırımı, Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu, ülkedeki mezhep sorunları çözülecekti.
2007’ye kadar AKP hükümeti bütün bu sorunların önünde asker engelmiş gibi bir
duruş içerisindeydi. Hrant Dink katilerinin yargılandığı davada Ermeni
sorununu, Roboski katliamı ile Kürt
sorunu, Sivas davası ile mezhep sorunlarını ve Güney Kıbrıs’ın Akdenizdeki petrol aramasındaki
yaklaşımı ile AKP’nin maskesi düşmüştür.
Aslında bütün bu meseleri böyle ustaca zamana yayma taktiğinde hem ABD hemde batının onlara biçtiği rol destek olmuştur.
ABD ve batının niyeti AKP ile ortadoğudaki sunni tabanı yanına çekip işlerini daha da kolaylaştırmaktır. Erdoğan ve ekibi taşeronluk görevini en iyi şekilde yerine getirirken kendilerince de ortadoğunun liderliğine oynamak istemektedirler. Suriye Esad sonrası kendilerine bağlı bir sunni iktidar yaratıp taşeronluk konumlarından söz sahibi konumuna geçmek istiyorlardı. Şimdiye kadar bütün çabaları böyleydi taki uçaklarının Suriye hava sahasında düşürüldüğü ana kadar. AKP bütün bunları yaparken en büyük derdi Kürtlerdi.
Bazı akıl hocaları bugün bile Türkiye’nin neden İrak savaşında rol almadığınından yakınıyorlar yani yer alınmış olsa bugünkü durum ortaya çıkmayacaktı. Bugünkü durum diye yakındıkları şey ise Güney Kürdistan’daki Kürtlerin kazanımı. Bunu artık açık açık söylüyorlar, hatta Suriye’de böyle bir durumun ortaya çıkmaması için Türkiye’nin taşeronluğuna destek veriyorlar, yani bütün mesele şudur: HER NEREDE OLURSA OLSUN KÜRTLERİN KAZANIMLARI ONLAR İÇİN KAYIPTIR.
Şu an ortaya çıkan durumlara bakıldığında AKP şahsında Türkiye kaybetmiştir. Kendilerine göre duşmanları kazanmıştır, yani Kürt Halkı kazanmıştır. Şimdiye kadar ne faşist Baas partisinden ne de emperyalistlere yana tavır ortaya koymuştur Suriye’deki Kürtler. Birçok kesim Kürtleri takdir etmiştir bu konuda, yani halkların kardeşliği temelinde bir çözümde ısrarcı oldukları için.
Kürtler kan dökülmeden, başta Kobani olmak uzere. Efrin, Derika Hemko, Amude, Kamişlo’da Baas yönetime el koymuslardır. Her ne kadar provakasyonlar olacaksa da artık Kürtlerin kaybedeceği pek birşey görünmemekte. Kürdistan’ın dört parçası hızla birleşiyor. Siz bu yazıyı okuduğunuzda belki de ABD ve Rusya Suriye’de pay konularında anlaşmış olup israil Suriye’de daha aktif bir duruma gelmiş olacaktır.
Kıbrıstan Mahmut Şahin