Temmuz
ayı boyunca Filistin Halkı İsrail güçlerinin saldırısı karşısında direndi.
Ramazan ayı olmasına rağmen İsrail durmadı, hergün onlarca noktaya karşı
saldırı gerçekleştirdi. Sadece Temmuz
ayında 1000’in üzerinde Filistinli hayatını kaybetti, 5000’e yakın da yaralı
vardır. Öte yandan İsrail tarafında da kayıplar vardır, sadece asker olarak
50’ye yakın kayıp ve onlarca yaralının olduğunu basından takip ediyoruz.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan İsrail Devleti gelişmesini Filistin Halkının
kanını döken savaşla paralel olarak sağlamıştır. Yani İsrail siyonizmi, bir
taraftan kan dökmüş, diğer taraftan da gelişmesini sağlamıştır. Hitler
Faşizminin kurbanı olan halklardan biri olan Yahudileri temsil ettiğini
söyleyen bu devletin böyle gaddar olması ne ile izah edilebilir ?
Filistin’de
olduğu gibi, Rojava’da da aynı düzeyde bir vahşet yaşanmaktadır. İŞİD gibi
İslamiyet maskesi takıp da manevi uygarlığın tüm değerlerini ayaklar altına
alanlar Rojava’da yaptıklarıyla, İslam karşıtlarından daha fazla İslamiyete
zarar vermektedir. İslam adına hareket edip de insanlık dışı uygulamalar
yapanların İslamiyet’e en büyük zararı verdiklerini, Rojava’da yaşananlara
bakılırsa rahatlıkla anlaşılır. Bu nedenle, Kutsal Ramazan Bayramının da
kutlandığı bugünlerde, tüm İslam dünyası başta Rojava ve Filistin olmak üzere,
maske takmış bu sahte muslumanların hedefi olan halklarla dayanışma içinde
olmalıdır.
İslam
maskesi takarak Rojava halkına saldıran İŞİD ve ona destek veren gerici güçleri
yenilgiye uğratarak Rojava’da özgürlüğün sağlanması tüm Kürtlerin önünde bir
görev olarak durmaktadır. Rojava’nın yanıbaşında bulunan Güney ve Kuzey
Kürdistan Halkı tarihi bir sorumlulukla
karşı karşıyadırlar.
Filistin’e
acılar çektiren Siyonist saldırganlığı yenilgiye uğratarak bölgede barış ve
huzurun sağlanması da tüm İslam dünyasının önünde bir vazife olarak
durmaktadır. Bu görevlerin yerine getirilmesiyle Ortadoğu'nun tarihine yakışan
yeni bir demokratik zihniyettin geliştirilmesinin önü açılacaktır. Aksi halde
bu coğrafya tarihinde oynadığı rolün tersine gerici güçlerin sürekli üzerinde
cirit attıkları bir bölge olmaktan kurtulamaz.
Barış
dini olarak bilinen İslam’ın geliştiği Ortadoğu coğrafyasında ne yazıkki bugün
barıştan, huzurdan ve istikrardan sözedilemez. Bu coğrafyada barış dini olan
İslam’ın da yeniden barışı ve huzuru sağlatacak biçimde ele alınması gerekiyor.
İslam konusunda kendilerini öncü güç olarak gösteren devletlerin önünde bu
tarihi görev durmaktadır. Kendini İslam
Aleminin Lideri gibi gösteren Türkiye’nin ve onun iktidar gücü olan AKP’nin
İŞİD’i desteklemeyi bırakıp esas üzerine
düşeni yapmalıdır. Bunu yapmaması durumunda ne tarih ne de halklar onu
afetmeyecektir.
İslamiyet
adına hareket edip de insanlık dışı uygulamalar yapanlar, İslamiyet adına
mezhepçilik savaşlarını kışkırtarak kan dökenler musluman olamazlar. Bu coğrafyada Araplar, Kürtler, Türkler, Süryaniler,
Asuriler, Keldaniler, Ermeniler, Aleviler, Ezidiler şimdiye kadar birbirlerinin farklılığına saygı duyarak
yaşarken, bugün İslam maskesi altında sapkınlık yapan sözkonusu bu güçlerden
ötürü huzuru bulamamaktadırlar.
Ortadoğu
değerlerine karşı saldırgan olan İŞİD gibi örgütler ve onları dolaylı olarak
besleyen Siyonizmin bu coğrafyada nefes almaya hakkı bille yoktur diye
düşünüyorum. Ortadoğu’da huzur sağlanarak onu dünya kültürüne manevi ve maddi
değerleriyle yeniden öncülük edebilecek bir düzeye gettirilmesi zamanı
gelmiştir.
Ahmet DERE /
29.07.2014