Türkiye
yeni bir seçim sürecindedir. Ağustos ayında yeni Cumhurbaşkanı seçilecek.
Adaylar belli, seçim takvimi de netleşmiş ve süreç sıcak gündemiyle devam
ediyor.
AKP
Hükümeti iktidara geldiği günden beri R. Tayip Erdoğan Çankaya’ya çıkma
hayalini kurmaktadır. Necdet Serzer’den sonra, askerin negatif yaklaşımı
nedeniyle bu hayalini gerçekleştiremedi. Geçen süreç içerisinde rejimin sadık bekçisi
olduğunu ispatlayan Erdoğan, hazır bu hayalin gerçekleşme fırsatını bulmuşken
kaçırmak istemiyor. Devletin ve hükümetin imkanlarını da kulanarak en geç 24 Ağustos’ta
muradına ereceğini hesaplıyor.
R.
Tayip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma hayalinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bir
tarafa bırakıp rakiplerinin ne durumda olduğuna bakalım ;
-Muhammed
Ekmeledin İhsan (İhsanoğlu)
CHP’nin
önerdiği Mısır doğumlu bu zat aslında eski bir MHP’li olup Türk Milliyetçiliği
ile Arap Şovenizmi arasında arabuluculuk yapan bir geçmişe sahiptir. Böyle bir
zatın Cumhurbaşkanı olmasında Türkiye halklarının yararına hayırlı bir iş
yapacağını düşünmek zordur. Bu gerçekliğin bilincinde olan CHP’den belli bir
kanat şimdiden mesafeli durduğunu görüyoruz. İslam Konferansı Sekreterliği döneminde
AKP’ye yakın duruşundan ötürü MHP’den de ona karşı bir mesafeli duruş sözkonusudur.
Tüm bunları dikkate aldığımızda Muhammed Ekmeledin’in pek şanslı görüldüğünü söyleyemeyiz.
-Selahattin
Demirtaş
Halkların
adayı olarak yola çıkan Demirtaş’ın kişilik özellikleri ve formasyonu Türkiye’ye
Cumhurbaşkanı olmaya en uygunudur. Türkiye sadece Türklerin değil orada yaşayan
tüm halkların ülkesi yapmak için Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı yapılması
bir fırsat olarak görülmelidir. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı olacağı bir Türkiye dünyada
daha fazla itibar göreceğini, gerçekten demokratikleşme yoluna giren bir ülke
olacağını şimdiden söylemek mümkündür.
Ne
var ki Selahattin’in bizzat kendi partisinden karşı karşıya olduğu bir
dizi handikapları vardır. Bunun bir açık
göstergesi Pervin Buldan’ın geçenlerde verdiği bir demecinden okuduk. Henüz
seçimlerin birinci turu yapılmadığı, kendi partisinin adayı seçim çalışmalarına
yeni başladığı bugünlerde Pervin hanım T. Erdoğan’ın en isabetli aday olduğunu
söyliyor. Bu sözlerini de ‘Çözüm süreci’nin istikbali için ifade ettiğini
belirtiyor. Bahsi edilen ‘çözüm süreci’ ise mücadele eden Kürtleri pişman
etmekten başka bir gayeye sahip değildir. Ayrıca, bu tür sözlerin sarfedilmesi,
özellikle böyle seçim süreçlerinde, çok apolitik ve yanlış olduğu gibi, karşı
tarafa hizmet ettiğini bilmek gerekiyor.
HDP’nin
pek doğru olmayan, apolitik birçok yaklaşımına rağmen Selahattin Demirtaş’ın
desteklenmesi demokratik bir görev olduğu gibi, Türkiye’nin sağlıklı istikbali
için de önemlidir. Cumhurbaşkanı seçimlerini kazanmasa bile ikinci tura kalması
da çok önemli olacaktır. Dolayısıyla, HDP’nin umutsuz ve Erdoğan’a ışık yakan
yaklaşımlarına rağmen, Selahattin Demirtaş’ın desteklenmesi ve her alanda ona
oy toplanması için herkesi göreve davet ediyorum.
‘Kürdistan’a Dönüşler
Bir
süredir Avrupa’dan Türkiye’ye gidenlerle ilgili haberleri okuyoruz. 1980’lerden
sonra Avrupa’ya kaçan Kürtlerden bazıları, son yıllarda yapılan kanun değişikliklerinden
yararlanarak dönüyorlar. Bu dönüşler için birşey diyemeyeceğim, dönmek isteyen
herkesin hakkıdır, ancak dönenlerin bazıları bu yolculuğunu adeta zafer kazanmış
kahramanların dönüşüne benzetme çabasında olduklarını doğru bulmuyorum. Son
aylarda dönenlerin hemen hemen hepsi yurt dışında oldukları dönemde çok rahat
yaşadıklarını, zahmetli olan mücadelenin hiç bir taşını kaldırmadıklarını
biliyoruz. Zaten öyle bir pratikleri olmuş olsaydı TC onların dönüşüne yol
açmazdı. TC kimin önünü açacağını çok iyi hesaplıyor. Avrupa’da binlerce kişi
var ki ancak Genel Af olursa Türkiye’ye gidebilir.
Diğer
bir husus da ‘Kürdistan’a gittigini söyleyen bazıları aslında Türkiye’nin çeşitli
türistik kentlerinde kaldıklarını, bir süre sonra da tekrar Avrupa’ya döndüklerini
biliyoruz. Dolayısıyla bu dönüşlerle ilgili, özellikle ANF’nin haber yapması ve
farklı bir ‘dönüş’ gibi lanse etmesini de pek doğru bulmadığımı belirtmek
istiyorum.
Ahmet
DERE /
14.07.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder