29 Temmuz 2014 Salı

Filistin ve Rojava

Temmuz ayı boyunca Filistin Halkı İsrail güçlerinin saldırısı karşısında direndi. Ramazan ayı olmasına rağmen İsrail durmadı, hergün onlarca noktaya karşı saldırı gerçekleştirdi.  Sadece Temmuz ayında 1000’in üzerinde Filistinli hayatını kaybetti, 5000’e yakın da yaralı vardır. Öte yandan İsrail tarafında da kayıplar vardır, sadece asker olarak 50’ye yakın kayıp ve onlarca yaralının olduğunu basından takip ediyoruz.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan İsrail Devleti gelişmesini Filistin Halkının kanını döken savaşla paralel olarak sağlamıştır. Yani İsrail siyonizmi, bir taraftan kan dökmüş, diğer taraftan da gelişmesini sağlamıştır. Hitler Faşizminin kurbanı olan halklardan biri olan Yahudileri temsil ettiğini söyleyen bu devletin böyle gaddar olması ne ile izah edilebilir ?

Filistin’de olduğu gibi, Rojava’da da aynı düzeyde bir vahşet yaşanmaktadır. İŞİD gibi İslamiyet maskesi takıp da manevi uygarlığın tüm değerlerini ayaklar altına alanlar Rojava’da yaptıklarıyla, İslam karşıtlarından daha fazla İslamiyete zarar vermektedir. İslam adına hareket edip de insanlık dışı uygulamalar yapanların İslamiyet’e en büyük zararı verdiklerini, Rojava’da yaşananlara bakılırsa rahatlıkla anlaşılır. Bu nedenle, Kutsal Ramazan Bayramının da kutlandığı bugünlerde, tüm İslam dünyası başta Rojava ve Filistin olmak üzere, maske takmış bu sahte muslumanların hedefi olan halklarla dayanışma içinde olmalıdır.

İslam maskesi takarak Rojava halkına saldıran İŞİD ve ona destek veren gerici güçleri yenilgiye uğratarak Rojava’da özgürlüğün sağlanması tüm Kürtlerin önünde bir görev olarak durmaktadır. Rojava’nın yanıbaşında bulunan Güney ve Kuzey Kürdistan Halkı  tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar.

Filistin’e acılar çektiren Siyonist saldırganlığı yenilgiye uğratarak bölgede barış ve huzurun sağlanması da tüm İslam dünyasının önünde bir vazife olarak durmaktadır. Bu görevlerin yerine getirilmesiyle Ortadoğu'nun tarihine yakışan yeni bir demokratik zihniyettin geliştirilmesinin önü açılacaktır. Aksi halde bu coğrafya tarihinde oynadığı rolün tersine gerici güçlerin sürekli üzerinde cirit attıkları bir bölge olmaktan kurtulamaz.

Barış dini olarak bilinen İslam’ın geliştiği Ortadoğu coğrafyasında ne yazıkki bugün barıştan, huzurdan ve istikrardan sözedilemez. Bu coğrafyada barış dini olan İslam’ın da yeniden barışı ve huzuru sağlatacak biçimde ele alınması gerekiyor. İslam konusunda kendilerini öncü güç olarak gösteren devletlerin önünde bu tarihi görev durmaktadır. Kendini  İslam Aleminin Lideri gibi gösteren Türkiye’nin ve onun iktidar gücü olan AKP’nin İŞİD’i desteklemeyi bırakıp esas  üzerine düşeni yapmalıdır. Bunu yapmaması durumunda ne tarih ne de halklar onu afetmeyecektir.

İslamiyet adına hareket edip de insanlık dışı uygulamalar yapanlar, İslamiyet adına mezhepçilik savaşlarını kışkırtarak kan dökenler  musluman  olamazlar. Bu coğrafyada  Araplar, Kürtler, Türkler, Süryaniler, Asuriler, Keldaniler, Ermeniler, Aleviler, Ezidiler şimdiye kadar  birbirlerinin farklılığına saygı duyarak yaşarken, bugün İslam maskesi altında sapkınlık yapan sözkonusu bu güçlerden ötürü huzuru bulamamaktadırlar.

Ortadoğu değerlerine karşı saldırgan olan İŞİD gibi örgütler ve onları dolaylı olarak besleyen Siyonizmin bu coğrafyada nefes almaya hakkı bille yoktur diye düşünüyorum. Ortadoğu’da huzur sağlanarak onu dünya kültürüne manevi ve maddi değerleriyle yeniden öncülük edebilecek bir düzeye gettirilmesi zamanı gelmiştir.

Ahmet DERE  /  29.07.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder