26 Ekim 2014 Pazar

Ortadoğu, Uluslararası Güçler ve Kobanê



Son iki aydır gündemimizin siyasal ve sosyal boyutu Kobanê olmuştur. Nereye gitsek, kiminle konuşsak sohbetin bir yerinde Kobanê konusu geçiyor. Bu sadece Kürt ve Türklerle alakalı değil, görüştüğüm, konuştüğüm yabancıların da gündeminin bir parçası Kobanê’dir. Öyle zanediyorum ki bu durum daha bir süre devam edecektir. Zira Kobanê salt DAİŞ çetelerinin oradan çıkartılması ile gündemden çıkmayacaktır, uluslararası güçlerin Ortadoğu ile ilgili hesaplarında artık Kobanê ve Kürtler önemli bir yer teşkil edecektir.

Uluslararası güçlerin Ortadoğu ile ilgili hesapları sürekli olmuştur, bundan böyle de olacaktır. Ortadoğu’da hakim  olan güç dünyada da egemen olacağını tarih bize göstermiştir. 20. Yüzyılın başından bu yana bu bölgede hakim olanlar sürekli dış güçler olmuştur, diğer bir deyimle uluslararası güçler olmuştur. Başta ABD olmak üzere AB ve bir dönem de Sovyetler Birliği olmuştur.
21. Yüzyıldan beri ABD ve İngilizlerin başını çektiği AB bloğu Ortadoğu’da oyun kurucu durumundadır.

Arap Baharı’nın bir parçası olan Suriye’de iç savaşın oyun kurucuları da sözkonusu uluslararası güçler olduğunu biliyoruz. DAİŞ denen çete de Arap Baharı’nın geliştirilmesinde kulanılan oyun taşlarından biridir. Ne ABD, ne de AB DAİŞ çetesinin geliştirilmesinde bihaber değildir. Gelinen aşamada bu çeteye karşı bu iki uluslararası güç savaş açmış gibi gözükmeleri onların sorumluluğunu hafifletmez. Gerek Şengal’deki Ezîdî Kürtlerin katliamında gerekse de bugün Kobanê’de yaşanan vahşete karşı onların ciddi bir sorumluluğu bulunmaktadır. Yer yer DAİŞ’e karşı havadan saldırı düzenlemeleri ve onu kısmen zayıflatmaları onlara kurtarıcı sıfatını hakettirmez.

TC yetkilileri Ortadoğu üzerinde ne gibi oyunların döndüğünü algılıyor olsalar da ona karşı halkların çıkarına uygun bir tavır geliştirmekten uzaktır. Hatta AKP Hükümeti geliştirilen senaryoların bir parçası olmak için uğraşmaktadır. Yani ABD ve AB’nin Ortadoğu’da geliştirmek istediklerinin neticesinden parti olarak faydalanmak istemektedir. Hal böyle olunca, bırakalım Kobanê’ye destek vermeyi, tam tersine DAİŞ denen çetenin ‘zafer’ elde etmesini arzulamaktadır. Bu mantık Kobanê’nin DAİŞ tarafından düşürülmesi durumunda uluslararası güçlerin geliştirdikleri oyunda kendine bir rol düşeceğini hesaplamaktadır. Bunun farkında olan ABD ve AB yarı gönüllü bir şekilde PYD’ye destek vererek ‘bakalım, görelim’ hesabını yapmaktadır. Eğer YPG gerillaları DAİŞ çetesine karşı verdikleri direnişi zaferle taçlandırsalar o zaman geliştirilen senaryolarda Türkiye’ye çok ciddi bir rol verme ihtiyacı kalmayacaktır. Ortadoğu’nun köklü güçlerinden biri olan Türkiye tamamen oyun dışında bırakılması düşünülemez ama kilit noktalardan da uzak tutulacağını şimdiden görüyoruz.

Dikkat edilirse son yıllarda gündemde olan ‘Çözüm Süreci’ bir piyon taşı gibi oradan oraya atılmaktadır. AKP Hükümeti’nin işine geldiğinde ‘Çözüm Süreci’ gündemde tutulmaktadır, işine gelmeyince de adeta unutulmaktadır. Bu durum tamamen Uluslararası Güçlerin Ortadoğu’da geliştirmekte oldukları yeni konseptle bağlantılıdır. Yani AKP Hükümeti ‘Çözüm Süreci’ni aynı zamanda Türkiye’nin geleceği açısından da faydalı olabilecek bir süreç olarak görmüyor, daha ziyade onu dar çıkarları için oyununu kurmada bir taktiksel hamle olarak görüyor. Durum böyle olunca şüphesiz ‘Çözüm Süreci’ne ilişkin pek iyimser olamıyoruz.

Gerek Uluslararası Güçlerin bölgede geliştirdikleri senaryolar konusunda, gerekse de AKP’nin ‘Çözüm Süreci’ne ilişkin yaklaşımı konusunda Kürtler de bir bütün değildir. Mevcut durumda, ne yazık ki ciddi bir kafa karışıklığı sözkonusudur. Başta HDP olmak üzere, Kandil, Hewler, Amed (Amed deyince Kuzeyli diğer tüm örgütleri kastediyorum) ve aynı zamanda İmralı’dan birbirinden farklı ses ve görüşler beyan edilmektedir. Kobanê ile dayanışma konusunda bile ciddi bir görüş ayrılığı sözkonusudur. Elbette bu dürüst ve yurtsever Kürtler açısından hiç de istenen bir tablo olmamaktadır.

Güney Kürdistan’da sınırlı bir iktidar gücüne sahip olan Federal Kürdistan Bölgesi yetkilileri de bu konularda ayrı bir telden çaldıklarını görüyoruz. DAİŞ’e karşı savaş içinde olduklarını biliyoruz fakat bu durum Kobanê konusunda bu kadar yavaş hareket etmelerine sebep değildir. Her ne kadar ilk başta Kobanê’ye Peşmerge göndermelerine PYD isteksiz davranmış olsa da, ‘Kürdistan’ın her parçası bizim için kutsaldır’ mantığıyla hareket edip oraya güç göndermeliydiler. Ne yazık ki öyle yapılmadı, 45 gündür sadece Kobanê’deki savaşı izlemekle yetiniliyor. Geç de olsa Peşmerge’nin Kobanê’de mevzi alması elzemdir.

Sonuç olarak şunu vurgulamak isterim ;

Uluslararası Güçlerin Ortadoğu politikalarında artık Kürtler bir aktördür. Şimdiye kadar piyon olarak kulanılan Kürtler bundan böyle öyle olmayacaktır. Şimdiye kadar ‘Statüsüz Halk’ olarak bilinen Kürt Halkı artık kendi asli kimliğine sahip olmak için geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Bu durumun örgütlerle pek alakası yoktur, halk olarak böyle bir bilince, cesarete ve iradeye sahibiz. Daha çok zorlu süreçler bizi bekliyor ancak hiç biri aşılmayacak değildir.

Ahmet DERE  /  27.10.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder