23-26
Mayıs 2019 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Seçimleri gerçekleşti. 28 üye
ülkede gerçekleşen seçimlere katılım %51 oldu, böylece 2000’li yılların en
yüksek katılım oranı oldu. Gerçekleşen seçimler Avrupa Birliği’nin 2019-2024
yılları arasında görev yapacak yeni parlamentosunu oluşturdu. Fakat AP çok
parçalı, AB’nin geleceğinde müzakere ve uzlaşmayı gerekli kılacak, yasa
yapımını ise zorlaştıracak bir yapı meydana gelmiştir.
Seçim
sonuçlarına göre, Hıristiyan Demokratlar (PPE) ve Sosyal Demokratlar
(Sosyalistler) birinci ve ikinci siyasi grup olma özelliklerini korudular ancak
parlamento tarihinde ilk kez çoğunluğu sağlayamadılar. Yeşiller ve Avrupa
yanlısı Liberaller parlamento’daki oy oranlarını artırdılar. Aşırı sağcı / popülist
ve milliyetçi partiler ise oylarını
hatırı sayılır oranda arttırarak AB’nin geleceğinde daha fazla söz hakkı
edinmiş oldular.
AP seçimlerinden sonra yeni dönemde bu kuruma başkanlık
yapacak Parlamento Başkanı seçilecek.
Bununla birlikte AB Komisyonu başkanı ve AB Konseyi başkanı da seçilecek. Ayrıca
AB’nin dış ilişkilerinden sorumlu temsilcisi ve Avrupa Merkez Bankası başkanının
da yeniden seçilmesi gerekiyor.
Avrupa Parlamentosuna başkan seçilecek kişi iki büçük
yıllık görevine, normal şartlarda 1 Temmuz’da başlaması gerekir. AB Konseyi
başkanı ise 1 Aralık’ta, diğerleri ise, büyğk ihtimalle Kasım ayında yeni görevlerini devralacaklar. Avrupa
Birliği sözkonusu yönetici kadrolarını belirlerken başta cinsiyet olmak üzere,
siyasi grup ve coğrafi temsil konusunda da dengeleri gözetecek.
AB Yöneticilerinin en fazla önem verdikleri görev AB
Komisyonu başkanlığıdır. 20-21 Haziran günlerinde yapılan Avrupa Birliği Liderler Zirvesinde AB
Komisyonu başkanı konusunda uzlaşma sağlanamadı. Angela Merkel’in aday gösterdiği
Manfred Weber (AP’nin bir önceki Hiristiyan Demokratlar-PPE- başkanı) Paris
tarafından kabul görmeyince zirve bir anlamda karar almadan dağıldı. Daha sonra
Manfred Weber’in yaptığı açıklamalarda halen aday olma konusunda ısrarlı olduğunu
görüyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Almanya’nın adayını kabul
etmemekle birlikte kendi adayını da göstermiyor. Macron belli bir isim üzerinde
durmamakla beraber, tecrübeli ve güvenilir bir adayın başkan olmasını
istediğini açıkladı. Diğer taraftan Sosyalist grubun adayı var. AP seçimlerinde
Sosyalistlerin liste başı adayı olan Hollanda’nın eski dışişleri bakanlarından
Frans Timmermans ise AB’de oldukça deneyimli ve halen AB Komisyonu’nun birinci
başkan yardımcılığı görevini yürütüyor. Oy oranları düşmesine rağmen, yapılacak
pazarlıklar sonucu Sosyalistlerin Komisyon başkanlığını kazanma şansı yok değil.
AB yolculuğunu devam ettirebilmek için, her şeyden önce
AB yanlısı birinin Komisyon’un başkanlık koltuğuna oturması gerekiyor. Bu
nedenle güçlü, tecrübeli, güvenilir ve uzlaştırıcı olma özelliklerini taşıyan
bir aday bulunmak zorunda.
30 Haziran’da toplanacak olan AB Liderler Zirvesi bu
konuda karar vermesi bekleniyor.
Avrupa Komisyonu AB için önemlidir. Çünkü AB Komisyonu
ve başkanı üye devletlerin direkt çıkarlarını değil, AB’nin genel çıkarlarını temsil
ediyor. Bu nedenle Komisyon, AB’nin gelişim ve ilerlemesini sağlayacak karar
verici organlar içinde AB adına konuşan esas kurumdur. AB liderlerinin Komisyon
başkanı ismi üzerinde anlaşmalarının ardından, sözkonusu isim AP’nin gündemine
de giriyor, oy çoğunluğuyla seçilmesi gerekiyor.
Yeni süreçte AB-Türkiye ilişkileri de masada olacak. Türkiye
açısından zor bir süreç olacağı şimdiden belli. Avrupa Parlamentosu bu yılın son
aylarında Türkiye ile ilgili dosyasını yeniden açacak. Ancak AB’nin yeni yöneticilerinin Türkiye’ye dair
pek de pozitif görüşleri yok. Dolayısıyla AB-Türkiye yolculuğunda ciddi engeler
çıkacaktır.
Kürt
Sorunu ile ilgili ise mevcut durumda pek ciddi birşey söylenemez. AP’nin yeni
yapısında Kürtlere yakın isimlerin olmasıyla birlikte, Kürt Sorunu ile ilgili
tartışmalara pek sıcak bakmayanlar da var. AP’de gücünü artıran Aşırı
Sağcıların bu konuda pek pozitif oldukları söylenemez. Dolayısıyla AP’de Kürt
Sorunu ile ilgili tartışmaların yapılabilmesi için Kürt Kurumları üzerine
önemli görevler düşmektedir. Özellikle Avrupa’daki Kürt Kurumları bu konuda
daha ciddi ve akılıca aktiviteler geliştirmeleri, AP’de iyi bir lobi
faaliyetini yapmaları gerekiyor.
Ahmet Gülabi DERE
25.06.2019