26 Haziran 2019 Çarşamba

Avrupa Parlamentosu Seçimleri ve Yeni Dengeler


23-26 Mayıs 2019 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Seçimleri gerçekleşti. 28 üye ülkede gerçekleşen seçimlere katılım %51 oldu, böylece 2000’li yılların en yüksek katılım oranı oldu. Gerçekleşen seçimler Avrupa Birliği’nin 2019-2024 yılları arasında görev yapacak yeni parlamentosunu oluşturdu. Fakat AP çok parçalı, AB’nin geleceğinde müzakere ve uzlaşmayı gerekli kılacak, yasa yapımını ise zorlaştıracak bir yapı meydana gelmiştir.

Seçim sonuçlarına göre, Hıristiyan Demokratlar (PPE) ve Sosyal Demokratlar (Sosyalistler) birinci ve ikinci siyasi grup olma özelliklerini korudular ancak parlamento tarihinde ilk kez çoğunluğu sağlayamadılar. Yeşiller ve Avrupa yanlısı Liberaller parlamento’daki oy oranlarını artırdılar. Aşırı sağcı / popülist ve milliyetçi partiler ise  oylarını hatırı sayılır oranda arttırarak AB’nin geleceğinde daha fazla söz hakkı edinmiş oldular.

AP seçimlerinden sonra yeni dönemde bu kuruma başkanlık yapacak Parlamento Başkanı  seçilecek. Bununla birlikte AB Komisyonu başkanı ve AB Konseyi başkanı da seçilecek. Ayrıca AB’nin dış ilişkilerinden sorumlu temsilcisi ve Avrupa Merkez Bankası başkanının da yeniden seçilmesi gerekiyor.

Avrupa Parlamentosuna başkan seçilecek kişi iki büçük yıllık görevine, normal şartlarda 1 Temmuz’da başlaması gerekir. AB Konseyi başkanı ise 1 Aralık’ta, diğerleri ise, büyğk ihtimalle  Kasım ayında yeni görevlerini devralacaklar. Avrupa Birliği sözkonusu yönetici kadrolarını belirlerken başta cinsiyet olmak üzere, siyasi grup ve coğrafi temsil konusunda da dengeleri gözetecek.

AB Yöneticilerinin en fazla önem verdikleri görev AB Komisyonu başkanlığıdır. 20-21 Haziran günlerinde yapılan  Avrupa Birliği Liderler Zirvesinde AB Komisyonu başkanı konusunda uzlaşma sağlanamadı. Angela Merkel’in aday gösterdiği Manfred Weber (AP’nin bir önceki Hiristiyan Demokratlar-PPE- başkanı) Paris tarafından kabul görmeyince zirve bir anlamda karar almadan dağıldı. Daha sonra Manfred Weber’in yaptığı açıklamalarda halen aday olma konusunda ısrarlı olduğunu görüyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Almanya’nın adayını kabul etmemekle birlikte kendi adayını da göstermiyor. Macron belli bir isim üzerinde durmamakla beraber, tecrübeli ve güvenilir bir adayın başkan olmasını istediğini açıkladı. Diğer taraftan Sosyalist grubun adayı var. AP seçimlerinde Sosyalistlerin liste başı adayı olan Hollanda’nın eski dışişleri bakanlarından Frans Timmermans ise AB’de oldukça deneyimli ve halen AB Komisyonu’nun birinci başkan yardımcılığı görevini yürütüyor. Oy oranları düşmesine rağmen, yapılacak pazarlıklar sonucu Sosyalistlerin Komisyon başkanlığını kazanma şansı yok değil.

AB yolculuğunu devam ettirebilmek için, her şeyden önce AB yanlısı birinin Komisyon’un başkanlık koltuğuna oturması gerekiyor. Bu nedenle güçlü, tecrübeli, güvenilir ve uzlaştırıcı olma özelliklerini taşıyan bir aday bulunmak zorunda.

30 Haziran’da toplanacak olan AB Liderler Zirvesi bu konuda karar vermesi bekleniyor.

Avrupa Komisyonu AB için önemlidir. Çünkü AB Komisyonu ve başkanı üye devletlerin direkt çıkarlarını değil, AB’nin genel çıkarlarını temsil ediyor. Bu nedenle Komisyon, AB’nin gelişim ve ilerlemesini sağlayacak karar verici organlar içinde AB adına konuşan esas kurumdur. AB liderlerinin Komisyon başkanı ismi üzerinde anlaşmalarının ardından, sözkonusu isim AP’nin gündemine de giriyor, oy çoğunluğuyla seçilmesi gerekiyor.

Yeni süreçte AB-Türkiye ilişkileri de masada olacak. Türkiye açısından zor bir süreç olacağı şimdiden belli. Avrupa Parlamentosu bu yılın son aylarında Türkiye ile ilgili dosyasını yeniden açacak. Ancak  AB’nin yeni yöneticilerinin Türkiye’ye dair pek de pozitif görüşleri yok. Dolayısıyla AB-Türkiye yolculuğunda ciddi engeler çıkacaktır.

Kürt Sorunu ile ilgili ise mevcut durumda pek ciddi birşey söylenemez. AP’nin yeni yapısında Kürtlere yakın isimlerin olmasıyla birlikte, Kürt Sorunu ile ilgili tartışmalara pek sıcak bakmayanlar da var. AP’de gücünü artıran Aşırı Sağcıların bu konuda pek pozitif oldukları söylenemez. Dolayısıyla AP’de Kürt Sorunu ile ilgili tartışmaların yapılabilmesi için Kürt Kurumları üzerine önemli görevler düşmektedir. Özellikle Avrupa’daki Kürt Kurumları bu konuda daha ciddi ve akılıca aktiviteler geliştirmeleri, AP’de iyi bir lobi faaliyetini yapmaları gerekiyor.

Ahmet Gülabi DERE
25.06.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder