31 Ekim 2011 Pazartesi

VAN Depremi Sonrası ve Etik Yaklaşım

VAN depremi, özellikle Türkiye’de kendine insanım diyen herkesi derinden üzmüştür. Yaşanan felaket (daha önce Türkiye’nin de bazı alanlarında yaşandığı gibi) insan hayatında karşılaşabileceği en zor ve çetin süreçlerden biri olmuştur. Gerek iklimsel koşullar, gerekse de bölgenin ekonomik olarak yaşadığı zorlukları da dikkate aldığımızda, VAN’daki deprem felaketi unutulamayacak bir acıyı yaşatmıştır. Böylesi bir felaketin yara izleri kolay kolay silinmez.
Çok ağır bir süreçten geçerken, deprem felaketinden sonra Türkiye’de gelişen yardımlaşma atmosferi herkesi, hepimizi etkilemiştir. Ortaya çıkan tablo zaman zaman gözlerimizi yaşartmıştır. Rahat koşullarda herkes atıp tutabilir, ancak insanın cevheri zor şartlarda daha iyi görülür ve ne olduğu anlaşılır hale gelir.
VAN depremi bölge halkı olan Kürtleri etkilediği kadar Türkiye’deki diğer halkları da, özellikle Türk halkını da etkilemiş olduğunu gördük, görüyoruz. Depremden hemen sonra tüm TV kanaları bölgeye akın edip, haberlerini oradan sünmaları, dikkatleri oraya çekmeleri duyarlılık yaratmada önemli bir rol oynamıştır. Ortaya çıkan duyarlılık tablosu, VAN halkının Türkiye halkının bir parçası olmadığı konusundaki hisiyatı ortadan kaldırmıştır.
Ne varki yükarıda bellirtiğim iyimser havaya gölge düşüren yaklaşımlar da gelişmiştir. Bazı TV kanalarında sünücülük yapan kimi « gazetecilerin » sarfettikleri sözler insani duygulardan oldukça uzak olmuştur. Beni üzen, sanırım bölge halkının da çoğunu üzen yaklaşımlardan bir diğeri de, halkların kardeşlığıne gölge düşürücü sözleri sarfeden sözkonusu « gazetecilere »  karşı herhangi bir yaptırımın yapılmamış olmasıdır. Gönül isterdiki ilgili TV kanaları bu çirkin sözlerin sahibi olanları, bir süreliğine de olsa, ekranlardan uzaklaştırsınlar. Ne yazıkki bu yapılmamıştır, aynı kişiler iki-uç gün boyunca ekranlardaki hal ve hareketleriyle sürekli rahatsızlık yaratmaya devam etmişlerdir.
Belirtilmesini önemli gördüğüm diğer bir husus da şudur; VAN'daki depremzedeler için yardım yapılırken devletin yapması gerekenlere dikkat edip, özellikle mağdur olan halka yardımların yapılması gerektiğidir. Örneğin, okul, hastahane ve yol gibi ihtiyaçlar zatten devletin gecikmeden yapması ve yapacağı görevlerdir. Oradaki insanların temel ihtiyacı, bir süreye kadar barınma, yiyecek, giyecek, sağlık (ilaç ve doktor masrafları) gibi temel gereksinimlerdir. Yardım yapılırken bunlara dikkat edilmesi çok önemlidir. Ancak takkip ettiğimiz kadarıyla, örneğin TV kanallarının ortaklaşa düzenledikleri yardım gecesinde, bazı iş adamları ve sanatçılar özellikle okul ve hastahane yapmak istediklerini belirtmişlerdir. Halbuki okul ve hastahane yapımı devletin görevidir, bunun için milletten de vergi toplanmaktadır.
Yanlış gördüğüm diğer bir husus da ; deprem nedeniyle VAN  halkına yardım etmenin amacının tamamen siyasi olduğunu ima eden bazı yaklaşımların ortaya çıkmış olmasıdır. TV ekranlarında VAN’a yardım konusu konuşulurken hemen lafın arasına “ terörü lanetliyoruz “ sözcüklerin sıkıştırılması da üzücü olmuştur, olmaya devam ediyor. Hatta bazıları daha da ileri giderek, yapılan yardımlar sayesinde bölge halkı artık çocuklarını dağa göndermeyecek biçiminde sözleri bile sarfetmişlerdir. Bu yaklaşımlar gerçekten insani görevini yapmak isteyenlerin yaptıkları görevlerin üzerine de gölge düşürmektedir. Kürtlerin özgürlük mücadelesi ile deprem ve depremzedelere yardım etme arasında bağ kuranların etik bir sorun yaşadıklarına inanıyorum. Dolayısıyla bu noktada, ister Kürt veya Türk olsun, herkesin diline dikkat etmesi çok önemlidir . Samimi olarak VAN depremzedelerine yardım yapan Türkiye’ye yazık edilmemelidir.
VAN depreminde gösterilen duyarlılığın siyasi etkileri de olacaktır elbette. Bunun Kürt ve Türk kardeşliğinin daha da pekişmesine de etkisi olmayacak değildir. Hepimizin temenisi de budur.
Ahmet DERE  /  31.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder