AKP
öncülüğündeki TC Ordusu DAIŞ çetelerini de yanına alarak Rojava’ya saldırıyor.
Her ne kadar amacının 30 km’lik bir tampon bölge oluşturmak olsa da esas
itibariyle gayesi Rojava’nın Özerk Bölge olarak tanınmasına engel olmaktır. Rojava’nın demografik yapısında değişiklik
yaratarak, araplaştırarak, kendisine bağımlı hale getirmektir. Bunun için
elinden geleni yapıyor. En kirli savaş kurallarını bile geride bırakarak haydutça
saldırıyor. Nusaybin’e bizzat kendi güçleriyle roket attırarak sivil Kürtleri
katlederek bunu YPG’ye mal etmeye çalışması ne kadar kirli ve ahlak dışı bir
çaba içerisinde olduğunu gösteriyor.
Bölgeden
gelen haberlere göre YPG’nin denetiminde bulunan ve DAIŞ çetelerinin tutulduğu
kamplar TC savaş uçakları tarafından vurularak çetelerin kaçmalarına yol açılmıştır.
Bu DAIŞ çeteleri de TC tarafından Rojava’ya karşı kulanılacağından kimse şüphe
etmez. Zaten kirli olan bu savaş daha da kirlenerek devam ediyor.
Son
bir haftadır dünyanın birçok ülkelesinde Rojava’ya sahip çıkmak amacıyla
eylemler yapılıyor. Bunlara, özellikle Avrupalıların yoğun bir katılımı vardır.
Devlet Başkanları ve değişik hükümet yetkililerinden de Rojava’ya destek amaçlı
açıklamalar yapılıyor. Başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa’da birçok ülke
Türkiye’ye silah satışını askıya almış durumda. Benzer tutumlar daha da gelişecektir.
Ekim ayının 21-24 arasında Avrupa Parlamentosu Strasbourg’da genel kurul
toplantısını yapacak. Sözkonusu Genel Kurul toplantıları sırasında Rojava’ya
sahip çıkma konusunda bazı kararların alınması mühtemeldir. Ayrıca Türkiye’ye
yaptırım uygulama konusunda da kararlar çıkabilir. Mevcut durumda Türkiye-AB Müzakere
Süreci yürütülemez olduğunu tüm AP üyeleri tarafından konuşuluyor. Dolayısıyla
sözkonusu süreç resmen askıya alınabilir. Kürtlerin ve dostlarının Avrupa’da
yaptıkları demokratik eylemler ve diplomasi çalışmaları da bu süreci hızlandıracaktır.
Yaşanan
negatif süreçlerin bazıları olumlu kimi gelişmelere de yol açabilir. TC’nin bugün
Rojava’ya saldırması da benzer gelişmeleri ortaya çıkarabilir. TC tarihinde yaşamadığı
tecritti bugün yaşıyor. Kardeşlerim dediği Arap Birliği bile onun bu işgal
harekatını kınıyor. Önümüzdeki süreçte TC karşıtı cephe daha da genişleyebilir.
Dolayısıyla bu süreç giderek Rojava Statüsünün uluslararası alanda tanınmasına yol
açabilir. Uluslararası düzeyde kabul gören Rojava Statüsü, Güney Kürdistan Bölgesel
Yönetimi’nden sonra, Kürdistan tarihinde yaşanacak ikinci bir önemli gelişme
olarak görüyorum.
Başta
Sayın Mesut Barzani olmak üzere, Güney Kürdistan’dan Rojava ile ilgili yapılan
açıklamalar oldukça olumludur. Bu süreçte PKK ve PYD’nin de üslubuna ve yaptıkları
açıklamalara dikkat etmeleri önem arzediyor. Kürtlerarası Birliğin ve Beraberliğin
kolay gelişmeyeceğini bilerek son yaklaşımlara bakıldığında umut veren bazı işaretlerin
olduğunu görüyoruz. Arap Birliği’nin toplanması ve Türkiye ile ilgili kınama
mesajını yayınlamasında Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in rolu büyük olduğunu
unutmamalıyız. Sayın Mesut Barzani’nin de yaptığı çağrıyı dikkate aldığımızda Güney
Kürdistan yetkililerinin tavrının olumlu olduğunu bellirtmek lazım. Umarım bu
tavır ve tutum devam edecek ve Kürt Birliği yolunda somut pratik adımlarla
taçlandırılacaktır.
Ahmet
Gülabi DERE / 13.10.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder