Bu yazıya
başlamadan önce, 3 Mayıs 2011 tarihinde yazdığım «Emeğe Saygı Başarının Anahtarıdır» başlıklıyazımı
hatırlatmak istiyorum. Sözkonusu yazıda emeğe saygı gösterilmeden özgürlük
mücadelesinde sağlıklı bir başarının elde edilemeyeceğini belirtmiştim. İlgili
konuyu daha da açmak için böyle bir yazıyı kaleme almayıgerekli görüyorum.
90’lı yılların
başında PKK’li bir sempatizan Apê Musa’ya şöyle der ; « Partimiz mücadeleyi
sıfırdan başlayarak buraya getirdi ». Apê Musa da der ki « Biz ise sıfırın altından sıfıra getirdik ».
Apê Musa
karşısındaki gencin mücadele etmeşevkini kırmamak için çok bilgece bir izahat
yapmıştır, hem PKK’nin verdiği mücadeleyi inkar etmemiş, hem de PKK’den önce
verilen bir mücadele gerçekliğinin olduğunu söylemiştir. PKK, kurumsal olarak
her zaman mücadeleyi sıfırdan başladığını söylemiştir ancak hiç bir zaman sıfırdan
önceki mücadeleyi de inkar etmemiştir. Eğer Apê Musaların, 49’ların mücadelesi
olmasaydı1970’lerde Kürdistan ve Kürt Sorunu kavramları, yine Şex Said, Ağrı,
Zilan, Dersim ve diğer Kürt isyanları hatırlanmazdı. Bu nedenle PKK’nin
oluşumunda sıfırdan önceki mücadelenin ve yurtseverliğin çok büyük bir önemi
vardır.
Bir halkın inkar
edilen haklarının savunulması ve onun için mücadele etmenin temel kaynağında
Yurtseverlik Duyguları önemli bir rol oynamaktadır. Yurtseverlik
Duyguları olmadan kimse ne doğru bir mücadele verir ne de devrimci olur. Bu
nedenle kuruluşundan önce PKK’nin en fazla önem verdiği ve içini doldurmaya
gayret ettiği kavram Yurtseverlik olmuştur. PKK’yi tanıyanlar bilirler ki bu
konuda kitaplar yazılmış, eğitimlerde uzun uzun dersler verilmiş, bu konuyla
ilgili olarak toplantılar ve konferanslar yapılmıştır.
Yurtsever olmak herkesin hakkıdır, hangi halka mensup
olursanız olun yurtsever olma hakkınız vardır. Yurtseverlikle ırkçılığı
birbirine karıştırmamak lazım, ne yazıkki birileri birbirine zıt olan bu iki
olguyu aynılaştırmakta ve kötüye kulanmaktadırlar. Yurtseverlik bir halkın
inkar edilmiş haklarını savunmak ve varolan değerlerini korumak olurken,
ırkçılık ise bir halkı diğerlerinden üstün tutmak ve başka halklara mensup
toplulukların haklarını kısıtlamak, gaspetmek ve inkar etmektir. Bu anlayışa
sahip olanlarıTürkiye’de de, Avrupa’da da ve dünyanın diğer ülkelerinde de
görmek mümkündür.
Mevcut dünya düzeninde herkes istediği zaman yurtsever de
olabilir, ırkçı da. Ancak yurtsever olmak o kadar kolay olamaz, emek isteyen
bir gerçekliktir bu olgu. Ne var ki günümüzde ağzı açılan her kürt rahatlıkla
ben “Yurtseverim“ diyebilmektedir. Emek vermeden, asgari bir zorluğa
katlanmadan, karşısında bir türk yetkilisini veya Avrupa’da bir Türk
Konsolosluk yetkilisini gördüğünde “Ben Kürdüm“ diyemeyenler bile kendine uygun
bir ortamıbuldu mu hemen öne çıkıp “Ben Yurtseverim“ diyebilmektedir. Gelişen
mücadele ve yaratılan imkanlar maalesef “Yurtseverlik“ olgusunu kirleten
unsurları da yaratmıştır.
PKK özünde emeğe saygı gösteren ve yutseverlik ilkelerine
bağlıolan bir hareket olmasına rağmen bugün ona yakın olan kurumlar etrafında
oluşan sahte yüzleri ayırtetmede ciddi sorunlar yaşamaktadır. Dünün köy
korucusu veya muhbiri bugün rahatlıkla BDP‘de, Belediyelerde veya diğer
kurumlarda mevki sahibidir. Bu kurumlarda mevki sahibi olan bazılarının
geçmişinde en ufak bir fedakarlık yok, ailesinden, veya yakın akrabalarından
bile mücadelede etmiş, emek
vermiş kimse olmamasına rağmen büyük bir değer görmekte ve gerçek yurtseverler
üzerinde söz hakına sahip bir konumdadır.
Emeği olan, geçmişinde büyük fedakarlıklar yapmış olan
insanların uygun olmayan yaklaşımlarla karşılaşmasının hem yurtseverliğin
ilkeleriyle bağdaşır yanı yok hem de mücadeleyi olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu durum bulunduğumuz Avrupa ülkelerinde daha bariz bir biçimde görülmektedir.
Zira Avrupa’da kendini sahte yurtsever olarak göstermek daha çok ucuza
olabiliyor. Dün köy korucusu olan veya duşmanın herhangi bir kurumunda hizmet
etmiş olan biri Avrupa’da rahatlıkla bir kurumun yönetimine girebiliyor, hatta
başkanıbile olabiliyor. Bu durum sadece PKK veya ona yakın olan Kürt Kurumlar
için geçerli değil, diğer Kürt Hareketleri için de geçerlidir.
Yaşamı boyunca sadece kendi şahsi veya ailevi çıkarı için
mücadeleye yaklaşanlar, büyük ve değerli emek sahibi olanları küçümseyebilmekte
ve fırsatı bulduğunda ona karşı saygısızlık yapabilmektedir. Tanıdığım ve
geçmişte mücadelede önemli emekleri olan bazı devrimcilerin
karşılaştıkları yaklaşımlar kabul edilecek değildir. Dolayısıyla insanlarımızın
ve özellikle de Kürt kurumlarında sorumluluk sahibi olanların bu konuda duyarlı
olmaları önem arzetmektedir. Çıkarcı yaklaşımlar hiç bir zaman mücadeleye bir
şey kazandırmamıştır, aksine kaybetmiştir, kaybetmeye mahkümdür.
Not : « Emeğe Saygı Başarının Anahtarıdır ! » yazımı okumak
isteyenler aşağıdaki bağlantıya bakabilirler :
http://farasintr.blogspot.de/2011/05/emege-sayg-basarnn-anahtardr.html