25 Kasım 2009 Çarşamba

Konjonktür Çözümü Dayatmaktadır

Globalleşen dünyada hiçbir toplumsal sorun salt kendisiyle sınırlı kalamamaktadır. Hele bu sorun Ortadoğu gibi bir bölgede ise müşterek güçlerin sayısı daha fazla olmaktadır. Söz konusu Kürt sorunu olunca bu husus daha fazla uluslararası bir konu haline geliyor. Dolayısıyla direkt muhatap olan hiçbir güç veya güçler salt kendi inisyatifiyle bu sorunu çözemezler veya çözümsüzlükte ısrar edemezler.

Bu yılın Mayıs ayından beri Türkiye’de tartışılan « Demokratik Açılım » bölgesel ve uluslararası konjonktürden kaynaklanan dayatmanın bir sonucu olmadığını söylemek pek gerçekçi değildir. Dünyada yaşanan gelişmeler Türkiyeyi ciddi bir değişime zorlamaktadır. Kürt sorunu bu yönde önemli bir engel deşkil ettiği için çözümü de daha fazla zorunlu hale gelmektedir. Bu nedenle, ister Türk devletinden kaynaklı olsun isterse de Kürtlerden kaynaklansın hiçbir engelleyici etken belirleyici bir role sahip değildir, olamaz da.

Genel anlamda konjonktürel koşullara bakıldığında Kürt sorunu yavaş yavaş « kalıcı » bir çözüm yoluna girecektir. Ancak bu yol ne Türk devletinin istediği gibi gelişecek ne de Kürtlerin istedikleri gibi olacaktır. Benim takip ettiğim kadarıyla uluslararası güçlerin, özellikle AB ve ABD , üzerinde mutabık kalacakları bir çözüm olacaktır. AKP’nin sık sık dilendirdiği gibi bu proje bir Devlet Projesi değildir, buna inanmak için hiçbir mantıklı neden yoktur. Ancak Türk devleti iş bu projeyi kendisinin ki gibi kabul edip kamuoyuna kabul ettirmek zorundadır, başka türlü davranması da kabiliyeti dışında bir durumdur.

Uluslararası Konjonktür nasıl bir çözümü gerektirmektedir diye soracak olursak ; her şeyden önce Kürt halkının vermiş olduğu mücadele kendi gerçekliğini kabul ettirmiştir. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra hiçbir güç Kürtleri inkar edemez ve katliamlardan geçiremez. Az da olsa geliştirilen kürt dilinin bundan sonra yokmuş gibi sayılmasının da mümkünatı yoktur. Yine yerel yönetimler bazında Kürtlerin elde etmiş oldukları kazanımların geri alınması da mümkün olamaz, zira bu aynı zamanda uluslararası mükavelelerin de gerektirdiği gelişmelerdir. Dolayısıyla bu noktalarda geri adım atılması artık mümkün görünmemektedir.

Pek iyi ne olacak bundan sonra ? Kanaatime göre AKP yavaş yavaş uluslararası konjonktürün dayattığı çözüm formülünü Türkiyelileştirme çabası içerisindedir. Kürt dilinin daha serbest kulanılması önünde varolan engelleri kaldırıp gerek devlet dairelerinde gerekse de özel televizyon ve radyolarda kulanılmasına imkan tanıyacaktır. Ancak, kürt dilinin resmi sıfat kazanmasına imkan tanıması pek mümkün görünmemektedir. Diğer taraftan gerillanın silah bırakması ve yurtdışında yasaklı olan Kürtlerin serbest geri dönmelerine ilişkin yasal düzenlemeler yapılacak ama askerlik sorunu buna dahil edilmiyecektir. Bu ise onurlu Kürtlerin geri dönüşü önünde ciddi bir engel olarak kalacaktır.

Yukarıda saydığım konularda somut adımların atılması kaçınılmazdır. AKP bu adımları ya atar ya atar başka opsiyonu yoktur.

Kürtler bu adımlarla yetineceklermi ? elbete değil. Fakat şu da bir gerçektir ; 1980 ve 1990’larda hepimiz tarafından talep edilen ve bu uğurda mücadele ettiğimiz ‘bağımsız ve demokratik bir Kürdistan’ adeali de günümüzde gerçekçi olmadığını bilyoruz. Kürtlerin taleplerinde artık ayakları yere basması gerektiği gibi, önüne konanı olduğu gibi kabul edip onunla yetinecekleri anlamına da gelmemelidir. Türk devleti zayıf olsa bile Kürtlerin bazı taleplerinin kabul göremiyeceğini de burada not etmekte fayda vardır. Zira, yukarı da da belirtiğim gibi, Kürt sorunu golabelleşen dünyanın bir problemidir ve bu dünyanın onayı dışında farklı bir çözüme bağlanması da mümkün değildir. (gelecek yazımda bu hususu biraz daha açacağım)

Ahmet DERE / 09.11.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder